Çocuklara okuma alışkanlığı kazandırmak ve kitap sevgisini artırmak amacıyla her yıl Kasım ayının ikinci pazartesi günü ile başlayan hafta, UNESCO tarafından 1972 yılından bu yana “Dünya Çocuk Kitapları Haftası” olarak ilan edilmiştir. Aynı şekilde Mart ayının son Pazartesi günü ile başlayan hafta da Kütüphanecilik Haftası olarak kutlanmaktadır.
4-12 Kasım tarihlerinde İstanbul Beylikdüzü’nde 36. Tüyap İstanbul Kitap Fuarı okurla buluştu.
“Dünya Çocuk Kitapları Haftası” dolayısı ile yine İstanbul, Bağcılar’da 14-26 Kasım tarihleri arasında 2. Çocuk Kitapları Fuarı açıldı.
Üzülerek söylüyorum, gençlerimiz daha çok bilgisayar ve tabletlerle ilgileniyor.
Dikkatle izliyorum, çocukların cıvıltısı ve gülen yüzleri fuar alanlarını bayram yerine çeviriyor. Kitap almıyorlar ama coşkuları görülmeye değer.
Dünya Çocuk Kitapları Haftası’nın amaçları; çocuklara/gençlere kitap okuma sevgisini kazandırmak, daha çok ve daha kaliteli çocuk/gençlik kitabı yazılmasını ve yayımlanmasını sağlamak; anne, baba ve çocukları kitap almaya yönlendirmek, çocukların evlerinde kitaplık kurmalarını teşvik etmek, ders kitabı dışındaki kitapların da okunmasını sağlamak, kitabı temiz kullanma alışkanlığı kazandırmak, yeni çıkan çocuk/gençlik kitaplarının takip edilmesini sağlamak, genç okurlarla yazarların, imza günü etkinlikleri ile yüz yüze gelmesini sağlamak…. Biçiminde özetlenmiştir.
Şu bir gerçek ki, ülkemiz kitap okuma oranı en düşük ülkeler arasındadır. Örneğin, bir Japon, yılda ortalama yirmi beş kitap okuyor. Türkiye’deyse altı kişi bir kitap okuyor. Bu durum, benim gibi siz gençleri de üzüyordur.
Gelişmiş ülkelerde bir kitap yüz binlerce basılıyor. Türkiye’de bin adet basılıyor. Bin adet kitabın tüketimi de yıllar alıyor.
Uzmanlar uyarıyor: Türkçe tehlike çanları çalıyor… Gençler kitap okumuyor, sözcük dağarcıkları azaldı. Kendilerini ortalama 200-300 sözcük ile ifade eder oldular. Gelişmiş ülkelerde öğrencilerin sözcük dağarcığı ilköğretimde 2000, Türkiye’de 300-400, ortaöğretimde 5000, Türkiye’de 2000- 2500 sözcükten oluşmaktadır. Türkçe’deki 100 bin sözcükten yalnızca 300-400’ünü kullanarak kendini ifade eden gençler bu duruma nasıl geldi? Test üzerine kurulu ezberci eğitimin elbet sorgulanması gerek.
Köy Enstitülerinde serbest okuma saatleri vardı. Bu saatlerde öğrenciler yerli, yabancı yapıtları okur, tartışırlardı. Bir öğretim yılında öğrenci ortalama 30- 35 kitap okurdu. Bu şekilde öğrenciler okumaya ve yazmaya özendirilirdi.
Ovidius, “Gençliğini kitapla beslemeyen ulusların sonu acıdır”, Yavuz Sultan Selim, günde sekiz saat okurmuş. Katip Çelebi, “Mumlar tükenir, güneş doğar, ben hâlâ okurdum”, İbn-i Sina, “Gecelerim hep okumakla geçerdi.” Ali Emiri: “Lamba ışığında kitap okuyarak sabahlardım” diyor.
Anne-baba ve eğitimcilerden dileğim, çocuklarımıza kitap okumayı öğüt vererek değil, örnekleyerek gereksinim duymalarını sağlayalım. Okulda, mahallede, evde kitaplık oluşturalım. Okuma günleri, kitap fuarları düzenleyelim. Hafta sonları çocukları kitapevlerine götürelim.
Antakyalı ozan Ali Yüce: “Bir gramcık bilgi için/Tırmanmadık yokuş koymadım ben/ Saç döktüm ömür tükettim/ Öğrenmeye doymadım ben…” diyor.
Sevgili çocuklar, Suut Kemal Yetkin, “Dünyada hiçbir dost insana kitaptan daha yakın değildir.” diyor. Uygarlıklara giden bir köprü olan kitap okumayı temel alışkanlıklarımız arasına alalım. Okuyalım. Kitaplarla dostluklar kuralım. Kitaplarla kuracağımız sıcak dostluklar bizi çağa taşıyacak, her alanda donanımlı kılacaktır.
YORUMLAR