Kenya, Umman ve Suudi Arabistan
Saint Pierre Kilisesi ve Vespasianus-TitusTüneli ile UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne iki tarihi emanetini ekleyen Hatay, Saint Simon Manastırı ve diğerleri noktasındaki ev ödevlerini ısrarla aksatmaya devam ederken; Kenya, Umman ve Suudi Arabistan’dan birer evrensel miras daha bu önemli listeye dahil olma başarısı gösterdi.
Bütün insanlığın ortak mirası olarak kabul edilen evrensel değerlere sahip kültürel ve doğal varlıkları dünyaya tanıtmak, toplumda söz konusu evrensel mirasa sahip çıkacak bilinci oluşturmak ve çeşitli sebeplerle bozulan, yok olan kültürel ve doğal değerlerin yaşatılması için gerekli işbirliğini sağlamak amacıyla UNESCO tarafından başlatılan çalışma ile hayata geçen “Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme”, Türkiye gibi bu alandaki zengin birikimiyle bilinen ülkelere ‘bir adım öne çıkma’ fırsatı sunuyor. Zira sözleşme kapsamında, uluslararası önem taşıyan ve bu nedenle korunmaya değer doğal oluşumlara, anıtlara ve sitlere “Dünya Mirası” statüsü tanınıyor. Bu statü, her yıl yüz milyonlarca turistin
2017 yılı itibariyle Dünya genelinde UNESCO Dünya Miras Listesi’ne kayıtlı 1073 kültürel ve doğal varlık bulunuyor. Bunların 832 tanesi kültürel, 206 tanesi doğal, 35 tanesi ise karma (kültürel/doğal) varlık olarak ifade ediliyor. Her yıl gerçekleşen Dünya Miras Komitesi toplantıları ile bu sayı artarken, Türkiye’nin bu listeye eklediği tarihi ve kültürel miras sayısı ise 17!
-17 İSİM-
İstanbul [1985], Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası (Sivas) [1985], Hattuşa (Boğazköy) – Hitit Başkenti (Çorum) [1986], Nemrut Dağı (Adıyaman – Kahta) [1987], Xanthos-Letoon (Antalya – Muğla) [1988], Safranbolu Şehri (Karabük) [1994], Troya Antik Kenti (Çanakkale) [1998], Edirne Selimiye Camii ve Külliyesi (Edirne) [2011]
Çatalhöyük Neolitik Kenti (Konya) [2012], Bergama Çok Katmanlı Kültürel Peyzaj Alanı (İzmir) [2014], Bursa ve Cumalıkızık: Osmanlı İmparatorluğunun Doğuşu (Bursa) [2014], Diyarbakır
-GEÇİCİ LİSTE-
Henüz ana listede yer alamayan Hatay ise, UNESCO Dünya Miras Listesi’ne kaydedil-mesi uygun olan varlıklara ilişkin envanterlerin biriktiği ‘Geçici Liste’ içerisine şu ana kadar iki önemli emanetini kaydetme başarısı gösterdi. Bunlardan ilki, Antakya’daki Saint Pierre Kilisesi ve diğeri de Samandağ’daki Vespasianus-TitusTüneli. Ancak geçici listeye kaydedilmesi olası çok daha fazla ‘evrensel mirasa’ sahip olduğu ifade edilen, ancak var olanlar noktasındaki ‘bakımsızlık’ ve ‘ilgisizlik’ nedeniyle bu sürece beklenen başarıyı bir türlü ekleyemeyen Hatay adına söylenmesi gerekenleri, daha çok Atina ve Roma merkezli tur programları düzenlediklerini ifade eden, ancak son dönemde Antakya’ya olan ilgi nedeniyle bu kenti de çalışma programlarına aldıklarını ifade eden bir turizmci dile getirsin mi?
Kurumsal bağlantıları nedeniyle ismini açıklamak istemeyen turizmcinin eleştirileri eldekilere dair…
“Türkiye’den her sene yepyeni isimler Dünya Miras Listesi’ne katılıyor. Hatta son katılanları şöyle bir hatırlamakta fayda var, ki ardından Antakya adına bir şeyin altını çizelim… Onlardan biri, Priene Arkeolojik Alanı… Diğerleri ise… Gaziantep Yeraltı Suyu Yapıları: Livas ve Kasteller, Erken Dönem Anadolu Türk Mirası: Danişmend Beyliği Başkenti Niksar, Justinian Köprüsü, Sarıkaya
Hepsi de birbirinden güzel yapılar, eserler, emanetler. Ama Antakya bağlamında konuşacak olursak, ben 1000 seneden daha yaşlı bir Manastır olan Saint Simon Manastırı’nı tek geçerim. Muhteşem bir tepenin zirvesinde, enfes bir manzara eşliğinde dünden kalan bir Manastır. O devasa taşlar arasında yürürken eskiyi düşünmemek elde değil. Açıkçası hayal etmesi bile güzel oradayken. Hayal ederken de şunu düşünmeden edemiyorsunuz mesela… bu kadar büyük devasa taşlar oraya kadar nasıl çıkarılmış? Sanırım, bugün de bu özellik asla değişmedi… Tanrısal yapıların gökyüzüne doğru yükselme ve hatta göğe yakın olma gibi bir çabası hep oldu! Bahse konu manastırın 500 rakımlı bir tepenin zirvesinde yapılma sebebi de bu çabaya dair olmalı.
Son ziyaretimden bugüne ne değişti bilmiyorum. Belki artık her şey çok güzeldir! Dilerim! Çünkü son ziyaretim tam bir hayal kırıklığı oldu, benim ve diğerleri için. Orada ne gördüğümü resimlemek için hep aynı betimlemeyi kullanıyorum! Dün ve bugün savaşını!
‘Dün’, 1500 yıldır savaşıyor… Ayakta kalmak için, yok olmamak için… Kendi hikayesini daha uzun bir süre insanoğluna anlatabilmek için… Ama ‘bugün’ de boş durmuyor! Mesela… Her yer yabani ot! Bitmedi… Manastır’ın tepe noktasında dağıldığı her karış toprak bakımsızlık, ilgisizlik, terk edilmişlik kokuyor. Tarih ve kültür bakımından sınıfta kalmışlığın nasıl bir şey olduğunu merak
Bir de insan yapısı bir inşaat artığı var, Manastır’ın arka bölümünde. Çok uzun zamandır oradaymış, denene göre. Ama ne için yapılmış, ne için kullanılmış, ardından bu harabe haliyle neden orada muhafaza edilmeye devam edilmiş, bilmiyorum. Ama dürüstçe bir şeyi ifade etmek gerekiyor ki, mevcut turizmi baltalamak ve lekelemek için burada her şey mevcut. O yüzden, 1500 senelik olduğu söylenen bir Manastır’ın, fazlasıyla hak ettiği halde, niye Dünya Mirası Geçici Listesi’ne giremediğini sormak, abesle iştigal olur sanırım! Bu haliyle hele ki…”
-SON 3 İSİM-
Antakya adına ifade edilen kelimeler, üzücü. Ancak şaşırtıcı değil! Çünkü benzer haberleri geçtiğimiz seneler içinde sık sık yapanlar olarak, bu kentin turizmini yönetenlerin (!) var olanlara karşı sergilediği ‘resmi’ ilgisizliğin altını defalarca çizdik! Ancak sonuç alamadık.
Peki, Saint Pierre Kilisesi ve Vespasianus-TitusTüneli ile UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne iki tarihi emanetini ekleyen Hatay’ın ötesinde, asıl listeye giren son 3 isim mi?
Umman’nın başkenti Manama’da gerçekleşen son toplantıda çıkan karara göre, Lis’te alınan ilk isim Kenya’dan, Thimlich Ohinga adıyla bilinen, taş duvarlarla örülü, 16. yüzyıl damgalı bir yerleşim alanı. Diğeri Umman Sultanlığı’ndan, antik surlu Qalhat şehri. Son isim ise neolitik dönemden bugüne insan yerleşimine dair detaylarıyla dikkat çeken, Suudi Arabistan’dan El-Ahsa Vahası. -Tamer Yazar-