“ Enkaz Arkeolojisi”
6 Şubat depreminden sonra Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından görevlendirilen Kafkas Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölüm Başkanı ve Ani ören yeri kazı başkanı Doç. Dr. Muhammet Arslan; Hatay’da yaptıkları çalışmaların dünyada ve ülkemizde eşi benzeri olmayan ve ilk kez yapılan “ Kazı arkeolojisi” olduğunu söyledi.
Antakya Gazetesi olarak; eski Antakya’da yapılan çalışmaları, Hatay Kazı Başkanlığı görevini üstlenen Doç. Dr. Muhammet Arslan ile konuştuk. Arslan; bu büyük depremler sisilesinde insanlarımız kadar şehirlerimizin de depremzede olduğunu ifade ederek Kültür ve Turizm Bakanlığının deprem sonrası en hızlı hareket eden bakanlık olduğunu savundu. Kültür varlıklarını, kültür mirasını korumak amacıyla Bakanlık yetkililerinin hızlıca sahaya indiğini, bu aşamada bu kültür mirasının nasıl korunacağı konusunda bir bilim kurulu oluşturulmasına karar verildiğini söyledi.
Bilim kurulu olarak ilk toplantıda yol haritası belirlendiğini, ilk aşama olarak tescilli taşınmazlardaki nitelikli malzemenin toplanmasına başlandığını belirten Arslan; hemen kazı ekibini oluşturarak sahaya indiklerini, kazı başkanlığının tüm illeri kapsamasına rağmen Hatay’daki yıkımı gördükten sonra diğer illeri başka ekiplere devrederek tüm enerjilerini Hatay’a verdiklerini açıkladı.
Doç. Dr. Muhammet Arslan;” Bizim amacımız tescilli taşınmaz kültür varlıklarındaki nitelikli malzemeyi enkazlardan kurtarmaktır. Nitelikli malzeme derken bu yapılar salt taşıyıcılar üstünde yükselen mimari eserler değildir. Bunlar kitabeleri, süslemeleri, taşları, ahşap işçiliği, kapıları mihrap, mimberi, kilise ise ikonaları ve çeşitli malzemeleriyle ruhu olan eserlerdir. Bu tür nitelikli malzemeler bu yapıulara ruh katmaktadır. Neden kitabeler çok önemli? Çünkü; kitabeler o eserin nüfus cüzdanıdır. Biz kitabelerden o eserin hangi tarihte yapıldığını, kim tarafından inşa edildiğini, ustasının sanatçısının kim olduğunu ve şehrin tarihini öreniyoruz. Kitabeler o şehrin hafızasıdır. En önemli maddi ve somut eserler olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Bu yüzden ilk hedefimiz kitabeleri kurtarmaya yönelik olmuştur.
Bu güne kadar 423 eseri enkazlardan çıkarmış olduk. Bu sadece Antakya’daki sayıdır. Bunun içinde kiliseler, camiler, mescitler, hamamlar ve konutlar var. Hemen her yapı türünden eserimiz var. Çalışmalarımız 15 Mayıs tarihine kadar devam edecek. Bu iş tamamlanmadan bölgeden ayrılmayacağız. Bayram sonrasına kadar bu eser sayısının katlanarak artacağı inancındayım. Çünkü hemen her yapıda nitelikli malzeme var.
Bir benzetme yapmak gerekirse, biz buradaki çalışmalarımıza “Enkaz” Arkeolojisi” diyoruz. Bu dünyada ve ülkemizde bir ilktir. Bu manada ve bu kadar geniş bir alanda bu denli büyük çaplı bir başka çalışma bugüne kadar yapılmış değil. Belki daha önce lokal bazlı küçük çalışmalar olmuştur ama biz 307 hektar alandan, 720 tescilli taşınmazdan ve bunun dışında da tescilli olmayan ama geleneksel yapıyı dokuyu devam ettiren sivil mimarlık örnekleriyle 1500 den fazla yapıdan bahsediyoruz. Bu kadar geniş bir alanda dünyada ilk kez enkaz arkeolojisini yapmış bulunuyoruz.
Bu yapılardan çıkan nitelikli malzemenin belgelenmesi, envanteri ve kayda alınması da ayrı bir çalışma. Daha sonra bunları geçici kazı evi depomuza alıyoruz. Bir sonraki aşamada bizim çıkardığımız nitelikli malzemenin hasar tespiti ve restorasyonu geliyor. Son olarak da tescilli yapı yeniden inşa edildiğinde bu malzemeler orijinal ve özgün yerine konulacak.” Dedi.
Doç. Dr. Muhammet Arslan; bayram sonrasında anıtsal yapılardaki çalışmaların son bulacağını, artık daha çok Kurtuluş caddesinde yer alan ve tarihi dokunun en önemli parçalarından biri olan sivil mimari yapılarda çalışmalara devam edeceklerini söyledi.