Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Orhan Tüleylioğlu
Orhan Tüleylioğlu

DÜNYADAKİ HAKSIZLIKLAR SÜRDÜKÇE…

Dünyanın en önemli oyun yazarlarından, tiyatro yönetmeni, oyuncu ve aktivist Dario Fo’nun ölüm haberi İtalyan basınında, “Yüce soytarı öldü!” başlığıyla duyurulmuş, şunlar yazılmıştı: “İtalya geçmişe göre bugün daha özgürse, bunu tiyatro ile edebiyatın aynı zamanda politik bir mücadele aracı olduğunu bize öğreten Dario Fo ve Franca Rame’ye borçluyuz.”

2016’da yaşama veda eden Dario Fo, 70 yıllık sanat serüveni boyunca yüzün üzerinde tiyatro oyununa imza atmış, karşısına çıkarılan türlü engellere rağmen, duruşundan ve görüşlerinden geri adım atmamış, aykırı bakış açısı, olağanüstü yeteneği ve yaratıcılığıyla yerleşik düzen güçlerine meydan okumuş, “halkın soytarısı” olmayı seçmişti.

Dario Fo, 1926’da İtalya’nın kuzeyindeki Sangiano kasabasında dünyaya geldi. Ordudan kaçarak katılmayı reddettiği 2. Dünya Savaşı’nın ardından Milano’ya mimarlık okumaya gittiyse de, öğrenimini yarıda bırakıp tiyatrolarda çalışmaya başladı. Dekor yapımı, sahne tasarımcılığı ve aktörlük yaptı. 1951’de, üç yıl sonra evleneceği oyuncu Franca Rame ile tanışması, hayatındaki en önemli dönüm noktalarından biri oldu. Fo-Rame çifti, halka yakın ve toplumsal misyon üstlenen bir tiyatro topluluğu kurarak tiyatro salonlarının yanı sıra grevdeki işçilerin işgal ettiği fabrikaları, öğrenci gösterilerinin yapıldığı üniversiteleri, sirk çadırlarını, köy meydanlarını, hangarları, sinema salonlarını ve cezaevlerini sahne olarak kullanmaya başladı. RAI televizyonu için hazırladıkları Canzonissima programı, onlara olağanüstü bir ün sağladı. Ne var ki, emekçilerin sorunlarını gündeme getirip, eleştiri oklarını politikacılara, patronlara, kiliseye, mafyaya yöneltince televizyonun kapıları yüzlerine kapandı.

Fo’nun tiyatrosu İtalyan halk tiyatrosu geleneğini sürdüren, güler yüzlü bir tiyatroydu. Hep güldüren ama sadece güldürmekle kalmayıp, aynı zamanda uyaran, geliştiren bu tiyatro güncel olaylardan yola çıkarak, sistemi ve iktidarı eleştirdi. Yaşamdaki tüm otorite biçimlerinin karşısında durdu. Kapitalizmin çarpıklıklarını, İtalya’daki yolsuzlukları, yoksulluğu, haksızlıkları, terörü, işkenceyi, düzendeki aksaklıkları, kadınların karşılaştığı sorunları, toplumsal olayların perde arkasını, insanlığa karşı işlenmiş suçları gülmece yoluyla halka sundu. Hemen her oyunu önemli tartışmalar yarattı.

Dario Fo’nun 1970’de kaleme aldığı, dünyada en çok sahnelenen oyunlarından biri olan, Bir Anarşistin Kaza Sonucu Ölümü adlı oyunuyla gerçek bir olaya ışık tutmuş, oyunun ilk gösterisindeki oyuncuların tümü tutuklanmıştı.

1969 yılında Milano’da, Duomo Meydanı yakınlarında bir bomba patlar ve 16 kişi yaşamını yitirir. Polis ve iktidar yanlısı bir kısım medya olayı “solcu anarşistlerin” eylemi olarak göstermek ister. Polis patlamadan anarşistleri sorumlu tutar ve Giuseppe Pinelli’yi gözaltına alır. Sorgudaki üçüncü günün sonunda Pinelli, sabah polis merkezi binasının önündeki kaldırımlar üzerinde ölü bulunur. Polis, sorgu sırasında anarşistin binanın beşinci katından “kaza sonucu” düştüğünü söyler.

Fo’nun oyunu işte bu olayın hemen ertesinde başlar. Sahte kimlik taşıması nedeniyle polis merkezine getirilen bir “deli” oyun olsun diye sorgu yargıcı kılığına girerek, “kaza” olayını deşmeye başlar. Gerçeği örtbas etmek isteyenlerin çelişkilerini, yalanlarını ortaya çıkarır. Kazanın nedenini ve masum vatandaşla ilgili gerçeği ortaya koyar.

Fo ve topluluğu, yıllar boyunca tiyatrolarının bombalanmasıyla, tehditle, baskılarla, yasaklamalarla, tutuklama ve işkencelerle cezalandırılmaya çalışıldı. 1973’te Rame, polis destekli beş faşist tarafından silah zoruyla kaçırıldı, tecavüze uğradı, vahşice dövüldü ve bir parkta bırakıldı. Halkın sevgisiyle ayakta kalmayı başaran tiyatro, ülkeyi dolaşmaya devam etti. Fo, Salvador Allende’nin ve Şili halkının mücadelesinin öyküsünü, birkaç yıl sonra da ekonomik krizin öyküsünü, Ödenmeyecek Ödemiyoruz! adlı oyunla anlattı.

Varoşlarda yaşam mücadelesi veren işçilerin yaşamına mercek tutan oyunda, varoş kadınları, semtin süpermarketinden alışveriş yaparken, fiyatların sürekli zamlanması karşısında bir eyleme karar verir. Ödemeleri eski fiyattan yaparlar. Yaşanan kargaşada herkes ne bulursa, torbasına doldurur, raflar boşaltılır ve bazı malların ödemesi yapılmaz. Kadınlar aldıkları malları saklayacak yer ararken mahalle polis tarafından kuşatılır. Yoksulluğa karşı direniş bireysel iken, giderek bir toplu direnişe dönüşür.

Oyunu hakkında Fo’nun işçileri yönlendirip kışkırtması ve yasadışı davranışlarda bulunanları koruması gerekçesiyle suç duyurusunda bulunulsa da, oyun tıklım tıklım dolu salonlara oynandı, birçok dile çevrildi ve uyarlandı ve tüm dünya tarafından benimsenip gülündü. Oyun Fo’nun dünyada en çok sahnelenmiş bir diğer oyunu oldu.

1980’lerde, Fo’nun oyunları ABD’ yaygın olarak sahnelenirken, ABD hükümeti çifte vize vermeyi inatla reddetti. Çift, ABD Dışişleri Bakanlığı’na dava açtı! Fo ve Rame İtalyan televizyonuna döndüklerinde, güncel olaylara yönelik eleştirileriyle yine kahkaha tufanı yarattılar.

Dario Fo, 1997’de “Ortaçağ soytarılarına özgü bir şekilde egemen güçleri iğnelemesinden ve sokaktaki insanın onurunu yüceltmesinden dolayı…” Nobel Edebiyat Ödülü’ne değer görüldü. Konuşmasında ödülü eşiyle birlikte hak ettiğini söyledi, insan hakları ihlallerinden söz etti.

Dario Fo yazdı, oynadı, yönetti, şarkılar besteledi… Sözünü sakınmadı, düşüncelerinden ve dürüstlüğünden ödün vermedi. Oyunları on binlere, yüz binlere ulaştı. Dünyanın dört bir yanındaki eleştirmenlerce övüldü. Kendini akıllı sanan egemen güçlerle alay etmeyi, seyircilerini güldürmeyi son nefesine değin sürdürdü. “Kendi zamanını yansıtmayan bir tiyatronun, edebiyatın, sanatsal bir ifadenin hiçbir geçerliliği yoktur” dedi. Ona göre, tiyatrocu halk tiyatrosu geleneğini sürdürmeli, güldürmeli, eğlendirmeli, güldürürken de eleştirmeliydi. Artan toplumsal hareketlilik içinde, halkın yanında durmayı görev bildi:

“Dünyadaki haksızlıklar sürdükçe soytarılara, meddahlara çok iş düşecektir. Oyunlarımdaki kralları, karşıma çıkan sözde demokratlara tercih ederim. Çünkü kralların kim olduğunu, ne olduğunu ve nerede olduğunu bilirsin. Ya sözde demokratların? Kendilerini yaratıcı sanan yarım akıllılar, seçkin görgüsüzler tarih boyunca paranın, şöhretin soytarısı olmuşlardır. Ben halkın soytarısı olmayı seçtim…”

 

 

 

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER