Çevreciler, Çernobil Faciasının 31. yıldönümünde bir kazan dolusu helva dağıttı
Antakya Çevre Koruma Derneği Başkanı Selda asker ve dernek yönetim kurulu üyeleri, Çernobil Faciasının 31. Yıldönümü nedeniyle önceki gün Saray caddesinde bir araya geldi, pişirdikleri bir kazan dolusu helvayı vatandaşlara dağıttı. Antakya Çevre Koruma Derneği Başkanı Selda Asker, etkinlikle, dünyanın sonunu getireceğine inandıklarını belirttiği nükleer enerjinin tehlikelerine dikkat çekmek istediklerini söyledi, ülkemizde kesinlikle nükleer santral istemediklerini bir kez daha vurguladı.
Milyonların kaderini değiştiren, yüzyılın en büyük nükleer felaketlerinden biri olan Çernobil Nükleer Kazasından kaynaklanan radyoaktif serpintinin kaza anında tam 160 bin km toprağı kirlettiğini, yaklaşık 9 milyon kişinin etkilendiğini ve 100 binin üzerinde insanın öldüğünü konuşmasında hatırlatan AÇKD Başkanı Selda Asker, Nükleer felaketin, ilk anda santral çevresinde görevli 31 kişinin hayatını kaybetmesine sebep olduğunu bildirdi. Ancak etkisinin bununla sınırlı kalmadığını, Türkiye’nin de dahil olduğu yakın coğrafyada hastalık ve ölüm getirdiğini vurguladı.
Ölümün adı kanser ve Çernobil oldu
Dünyada yapılan araştırmalara göre; Yaklaşık 800 bin kişinin temizlik çalışmalarına katıldığı ve 25 bin temizlikçinin kazadan kısa bir süre sonra öldüğünün bilindiğini, diğerleri hakkında hâlâ kesin bir bilginin olmadığını belirten AÇKD Başkanı Selda Asker, şunları dile getirdi: “Binlerce masum çocuk çeşitli deformasyonlarla dünyaya gözlerini açtı, kanser hücreleriyle doğan milyonlarca bebek doğdu. Ülkemizde de, özellikle Karadeniz Bölgesinde öncelikle tiroid olmak üzere her evde kanser vakası görülmeye başlandı. Karadeniz`de ölümün adi KANSER ve ÇERNOBİL oldu. 26 Nisan Çernobil’in 31. yılı ve hala ölümün adi Çernobil. Çernobil ve ardından Fukişima’da yaşananlar, Türkiye’nin Akkuyu’da kurmaya çalıştığı nükleer santral için çok önemli bir uyarı niteliği taşımaktadır. Yaşanmakta olan nükleer santral kazaları teknolojiden değil insan hatasından ve Fukişima örneğinde yaşandığı gibi deprem, tusinami gibi doğal felaketler sonucu oluşmaktadır. Bu nedenlerle daha iyi, daha ileri, daha az riskli teknoloji diye bir şey yoktur. Akkuyu’da temeli atılan nükleer santral civarında bebekler sakat doğacak, kanser ve lösemi hastalığı yayılacak. Tarım alanları yok edilecek. Santralin yapılacağı bölgeye 10 bin kişilik bir şehir kurulacak. Akkuyu’nun Caretta Caretta ve Akdeniz foklarına ev sahipliği yapan eşsiz doğası talan edilecek. Üstelik tüm bunların olması için santralde bir kazanın olmasına gerek yok. Bunlar nükleerin 60 yıllık tarihinde nükleer santrallere ev sahipliği yapan bölgelerde kaza olmadan ortaya çıkan ve uzman raporlarıyla açık açık ortaya konmuş sorunlar. Olası bir patlama, yanma, sızıntı durumunda ne tür önlemler alınacak? Bilmiyoruz…
Radyoaktif atıklar ne yapılacak, nerde depolanacak? Bilmiyoruz.”
Biz nükleer santralden korkuyoruz …
Bizlerin, çocuklarımızın, torunlarımızın ve daha kim bilir kaç neslin yaşamını, sağlığını, soluduğu havayı, içtiği suyu, dalından koparıp yediği meyvenin dünyanın vazgeçtiği bir teknolojiye teslim edildiğine vurgu yapan AÇKD Başkanı Selda asker, konuşmasının sonunda şunlara yer verdi: “Çernobil Kazasının yıldönümünde bir kez daha dile getiriyoruz.
Nükleer santral istemiyoruz : Çünkü nükleer santraller temiz, güvenilir enerji kaynağı değildir. Dünyada pek çok ülke bugün nükleer enerjiyi terk etmektedir. Nükleer santrallerin radyoaktif atıkları çözümsüzdür ve yalnızca bugünümüzü değil geleceğimizi de tehdit altında bırakacaktır.
Nükleer santral istemiyoruz : Çünkü nükleer santraller dışa bağımlı bir enerji politikasıdır. Ülkemiz yenilenebilir kaynaklar olan rüzgar, güneşten yana bu kadar şanslıyken nükleer dayatması yanlıştır.
Nükleer santral istemiyoruz : Çünkü nükleer santraller
ucuz bir enerji kaynağı değildir. Hem kurulum, hem üretim-işletim hem de güvenlik maliyetleri yüksektir. Bütün bunları göz önüne aldığınızda; biz nükleer santralden korkuyoruz.” -Mehmet ÖZGÜN-