Hukuk ve Güven
Hukuk, çok basit anlamı ile kurallardır. İnsanlar, toplum sözleşmesiyle belli kurallar içinde bir arada yaşamayı taahhüt altına almışlardır. Bu kuralların tümüne hukuk dememizde bir beis yoktur.
Öte yandan hukuk, zaman içinde kötü niyetli şahıslarca yozlaştırılmıştır. Ülkemizde de bakıldığında, ciddi bir hukuk birikimimiz ve sistemimiz olduğu görülür. Fakat ülkemizde yargıya güven, son derece düşük seviyededir. Bunu, yüksek yargı başkanları da, toplumun hemen her siyasi görüşünden yurttaşlar da kabul etmektedir. Bugün sokağa çıksanız ve “yargıya güveniyor musunuz” diye yurttaşlara sorsanız, herhâlde %90 “hayır” cevabı ile karşılaşılır.
Ekim ayında, Hukukun Üstünlüğü Endeksi hazırlandı. Bu listede Türkiye, 139 ülke arasında 117’inci sırada yerini aldı. Yolsuzlukla mücadele konusunda ise 134 ülke arasında 69’uncu sıradayız.
Yüksek yargı mensupları da yargıya güvenin düşük seviyede olduğunu kabul etmektedirler. Yoksa Anayasa Mahkemesi Başkanı çıkıp da, “Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmaması, Anayasa’yı tamamen anlamsız ve işlevsiz hale getirebilir” cümlesini kurmaz. Demek ki Anayasa Mahkemesi’nin kimi kararları uygulanmıyor, bu durum bir huzursuzluk ve hukuksuzluk yaratıyor. Bunu da Anayasa Mahkemesi Başkanı ifade ediyor.
Bizde şöyle kötü bir mantık yerleşmiş; “Siz, bildiğinizi yanlışsa da yapın, hukuk arkanızdan gelsin, zaten karar ha deseniz 5 senede çıkar, bu sürede kim öle kim kala…” Bu, çok yanlış bir mantıktır. Hukuka aykırı ve despot, totaliter bir zihniyetin ürünüdür. Hukuk, arkadan gelecek bir husus değildir. Direkt olarak, önden, uyulması gereken kurallardır.
Dürüst Davranma
Hukuk sisteminin temellerini atan Roma Hukuku’nda, bu terim, “venire contra factum proprium” ilkesi olarak yerini almış, modern hukukumuzda “dürüstlük ilkesi” olarak literatüre girmiştir.
Dürüstlük kuralı, hakların kötü niyet olmaksızın kullanımı olarak tanımlanabilir.
Dürüstlük kuralı, Türk Medeni Kanunu’nda da yerini almış ve 2’nci maddede, “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kuralına uymak zorundadır” der.
Medeni Kanunu’numuz, dürüstlük kuralına hemen Kanun’un başında yer vermiş, ilkeye bu denli büyük bir önem atfetmiştir.
Peki, ülkemizde insanlar, haklarını kullanır ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kuralına ne derece uyuyor? Hukuka saygı gösterip, hukuka uyuyorlar mı, yoksa hukuk suistimal edilmeye çalışılıp, dürüstlük kuralına aykırı olarak menfaat sağlanmaya mı çalışılıyor?
Tarihin her döneminde, hukuk baskı altına alınmaya çalışılmıştır. Fakat hukuk, herkese eşit mesafede olmalı. Hukuk istismar edilir, şark kurnazlıkları yapılarak kötüye kullanılırsa, o ülkede hukuka güven kalmaz, hukukçuya güven kalmaz, toplumsal gelişim olmaz.
Bundan ötürü hukuk; “arkadan gelecek” değil, “önden uyulması ve saygı duyulması gereken” kurallar bütünüdür. Her şeyden önce bu bilincin ve dürüstlük kuralının topluma tekrar hatırlatılması ve aşılanması şarttır.
YORUMLAR