Ülkemizde, bilimsel eczacılığın temellerinin atılmasının üzerinden 179 yıl geçti. 14 Mayıs, eczacılar ve mesleğin geleceği için önemli ve simgesel bir tarih. 14 Mayıs Eczacılık Günü’nün Türkiye’de ilk kez kutlanmasının üzerinden ise 50 yıl geçti.
Dün sabah, “Eczacılık Günü” dolayısıyla Atatürk Anıtı’na çelenk sunumunda bulunan ve Ulu Önder Atatürk’ün huzurunda saygı duruşunda bulunan mesleğin temsilcileri, Sedat Aközcan başta olmak üzere, Yönetim Kurulu üyeleri ile bazı meslek mensupları, 2009 yılından bu yana 14 Mayıs Eczacılık Günü’nü belirli temalar çerçevesinde bir hafta olarak kutladıklarını hatırlattı.
-ECZACINIZ YANINIZDA-
Eczacı Odası Başkanı Sedat İlkin Aközcan, şöyle devam etti:
“Bu sene de iki tema belirledik. Bu temalardan birisi, ‘Toplum sağlığı, kamu yararı, mesleki gelecek için birlik’leyiz, birlik’teyiz!’ Meslek örgütleri, demokratik mekanizmalarla temsil yeteneği kazanmış, Anayasamızla güvence altına alınmış, kamu kurumu niteliğindeki yapılardır. Mesleki ve toplumsal boyutta sorumlulukları bulunan meslek örgütleri, aynı zamanda demokratik birer sivil toplum kuruluşudur.
Odağımızda, insan ve toplum sağlığı var. Dün olduğu gibi bugün de mesleğimizin ve ülkemizin geleceği için çalışıyor, meslektaşlarımızın haklarını korumak ve seslerini duyurmak adına adımlar atıyoruz ve diyoruz ki:
Mesleğimiz için Birlik’leyiz. Meslektaşlarımız için Birlik’leyiz. Halkımız için Birlik’teyiz. Biz eczacılar, hasta ihtiyaçlarının doğru tanımlanması, ilaçların doğru kullanılması, sağlık bakım hatalarının azaltılması, farmakovijilans gibi birçok alanda halkımıza ve ülkemize önemli katkılar sunuyoruz. Eczacılar, köylerden kentlere yayılan hizmet ağı ile en kolay ulaşılan sağlık çalışanlarıdır ve hastalarıyla daha uzun vadeli bir ilişki kurarlar. Eczacıların halkımıza en yakın sağlık danışmanı olma durumu; önleme, tarama gibi koruyucu sağlık hizmetleri ile farmasötik bakım yani ilaç tedavisinin hastaya özel bir şekilde düzenlenmesi ve iyi sağlık sonuçlarına odaklanacak şekilde yönetilmesi açısından mükemmel bir olanak sunmaktadır.”
Hatay Eczacı Odası Başkanı Aközcan, açıklamasının bundan sonraki bölümünde de şunları kaydetti:
“Eczacılar; ilaç suiistimali ve yanlış ilaç kullanımında bir kontrol ve denetim mekanizması işlevi görerek, piyasa için güvenlik ağı oluştururlar. Bebek, çocuk, genç, yaşlı; kadın, erkek; sağlıklı yaşamın önceliklendirilmesinden ilaç tedavisi sonuçlarının iyileştirilmesine kadar yaşamın her aşamasında hastalarının ve faydalanıcılarının yanında yer alan, onları destekleyen sağlık çalışanlarıdır. İşte bu nedenle, belirlediğimiz bir diğer temamız da ‘Hastalıkta sağlıkta, yaşamınızın her aşamasında eczacınız yanınızda…’
Türk Eczacıları Birliği önderliğinde, Hatay Eczacı Odası olarak, 2015 yılından bu yana ‘Rehber Eczanem’ adıyla bir program yürütüyoruz. Sağlık Bakanlığımızın da bilgisi ve desteği dahilinde yürüttüğümüz Rehber Eczanem Programı, serbest eczacılar aracılığı ile sağlanan bir hastalık yönetim programı. 2015 yılında sınırlı sayıda eczacımızla pilot uygulamasını gerçekleştirdik. Hasta sonuçlarında ulaştığımız olumlu sağlık sonuçlarından aldığımız güç ve inançla 2016 yılında programın ulusal yaygınlaşma sürecine geçtik.
İlk yıl Astım / KOAH hastalarımız için başlattığımız bu programı, geçtiğimiz yıl diyabet hastalarımızı da kapsayacak şekilde genişlettik. Bu yıl ise hipertansiyon hastalarımızı programımıza dâhil etmeyi planlıyoruz.
Bugün, ülkemizin dört bir yanından 5000’e yakın serbest eczacımız programa dâhil. Yani her 5 eczacıdan biri bu programa dâhil olmuş durumda. Birliğimiz ve Eczacı Odalarımız ülkemizdeki tüm eczacılar arasında bu yeni eczacılık hizmet sunum modelinin yaygınlaşması amacıyla büyük bir özveri ile çalışmaya devam ediyor.
İnanıyoruz ki bu program; ilaç uzmanı olarak ciddi bir eğitimden geçmiş, sürekli mesleki gelişim felsefesi ile uzman olduğu bu alanda bilgilerini her daim güncelleyen biz eczacıların sağlık sistemi içerisinde daha etkin bir şekilde konumlandırılmasını sağlayarak hem hastalarımıza hem sağlık otoritesine hem de ülke ekonomimize önemli katkılar sağlayacak. Birlik vizyonumuzda da ifade ettiğimiz gibi, amacımız; Hastaya, Kamuya, Eczacıya İlaç Olmak…”
-UYGULAMA YANLIŞ-
Hatay Eczacılar Odası açıklamasında, ülkedeki fakülte sayısının çokluğuna ve her yıl yüzlerce mezun verildiğine de dikkat çekildi, uygulamanın yanlış olduğu belirtildikten sonra şöyle denildi:
“Bunun sebeplerinden birisi eczacılık fakülteleri sayısındaki hızlı artış. Hâlihazırda sayısı 40’ı aşan eczacılık fakültelerinden her sene yaklaşık 2000 öğrenci mezun olarak hayata atılmakta. Ülkemizin kalkınması açısından yeni üniversite ve yüksekokulların açılması elbette elzem. Ancak bunu yaparken insan gücü ihtiyacının da göz önünde bulundurulmasında fayda var. Yeni fakültelerin açılmaması gerektiği kanaatindeyiz. Bunun yanı sıra öğretim elemanı yetersiz olan eczacılık fakültelerinin sanayi ve üniversite işbirliği ile Ar-Ge merkezlerine dönüştürülmesinin daha faydalı olacağına inanıyoruz. Konuya ilişkin önlem alınmadığı takdirde eczacı istihdam sorununun büyümesi ve eczacılık eğitiminin niteliksizleşmesi kaçınılmazdır.
Eczacılık fakültesine girişlerde taban puan sınırlanmasının hâlâ getirilmemiş olması, Eczacılık Fakültelerinin ihtiyaç olmadığı halde, yeterli akademisyen yokken açılıyor olması, az evvel belirttiğimiz ‘hizmette ve eğitimde’ kaliteyi düşürmektedir. Eczacılık fakültesi öğrencileri, eczacı akademisyen görmeden mezun olmaktadır. Bu noktada gerek ilgili bakanlığı gerekse YÖK’ü konunun üzerinde titizlikle durmaya davet ediyoruz.
Toplum sağlığını önceleyen bir sağlık meslek örgütü olarak her fırsatta dile getirdiğimiz bir konu var… Reçetesiz ilaçlar! Sağlık sistemimizin ve toplumumuzun reçetesiz ilaç kategorisinin genişletilmesine hazır olmadığını düşünüyoruz. Reçetesiz ilaçların beraberinde ilaçta reklamı, ilaçta fiyat artışını ve ilacın eczane dışına çıkmasını getirmesinden duyduğumuz endişeyi de ifade ediyoruz. Sağlık okur-yazarlığı düşük ve ekonomik kaynakları kısıtlı toplumumuzun reçetesiz ilaçlara hazır olmadığını bir kez daha söylüyoruz.
Reçetesiz ilaçlarla ilgili yapılacak çalışmaların, tüm paydaşlarla birlikte bir masaya oturulup ortak akıl yoluyla çözümlenmesi toplum sağlığı açısından faydalı olacaktır.
Ülkemizde sağlık okur-yazarlığının istenen seviyede olmadığını sık sık dile getiriyoruz. Bu durum, sağlık çalışanlarının ve bilim insanlarının daha sorumlu, daha hassas davranmasını gerektiriyor. Ancak medyada yer alan bazı isimlerin bilimsellikten uzak, toplumu yanlış yönlendirecek açıklamalarını üzüntüyle ve endişeyle takip ediyoruz.” -Cemil Yıldız-