Hayatımız aşkla halellenince, Yâd eller vatan olur, felaketler eğlence…
Hernani, Victor Hugo
18.yüzyılın sonlarında ortaya çıkan 19. yüzyılda etkisini gösteren bir edebiyat akımıdır. Klasisizme tepki olarak doğan romantizm, duygu ve hayali ön plana çıkarmıştır.
Romantizmin en önemli özelliği klasisizme tepki olarak doğuşudur. Klasik öğretinin bütün kuralları romantizmle birlikte yıkılmış, Latin ve Yunan edebiyatlarının etkisi iyice zayıflamıştır. Bu akım, Victor Hugo’nun “Hernani’ adlı oyunuyla bir edebiyat akımı olarak başarıya ulaşmıştır.
Hugo, 1830’da klasikçiliğin sonunu belirten, coşturucu nitelikteki tiyatro eseri Hernani’yi sahneye koydu. Oyun gençliğin yeni özlemlerini dile getiriyordu; Paris’te isyana benzer bir heyecan uyandırdı. Oyunun oynanmasından sonra, romantiklerle klasik edebiyat taraftarları arasında “Hernani Savaşı” denilen bir tartışma başladı. Bu tartışma romantiklerin “klasizm” karşısında kesin zaferiyle sonuçlandı.
Peki romantizmle beraber, edebiyat nasıl bir çehreye bürünmüştür?
Bana göre, “Edebiyat mutluluktur” diyebileceğimiz, mısraların şiirlerde daha da gülümsediği, sanatçıların evrenin sınırlarını aştığı bir dönemin başlamasıdır.
Duygu, coşku önem kazanır. Birey, öznellik, akıl dışılık, düş gücü, kişisellik ön plana alınmıştır. Aşk, ölüm, tabiat, belli başlı konular olarak dikkat çeker.
Romantizm, insanın yaratma özgürlüğü önündeki her şeye karşı durur. “En iyi kural, kuralsızlıktır” diyen romantikler, insanın duygularını, düş gücünü hayata geçirmesini ve insanı düzeltmenin toplumu düzeltmekle olabileceğini savunurlar.
Romantizm edebiyattan gelen bazı motiflerin üstünde duruyor: geçmişin ruh çağrısını ya da kınanmasını, çocuklar ve kadınlarla ilgili hassasiyete verilen önem, sanatçının ve anlatıcının yalnızlığı ve doğa saygısı gibi motifler romantik edebiyatında sıkça kullanılır.
Romantizm akımında daha çok şiir, tiyatro, roman gibi türlerde eser verilmiştir. Tiyatroda dram türü bu akımla ortaya çıkmıştır. Fransız edebiyatından Victor Hugo, Lamartine; Alman edebiyatından Goethe, Schiller; Rus edebiyatından Puşkin; İskoç edebiyatından Walter Scott bu akımın dünya edebiyatındaki başlıca temsilcilerindendir. Romantizmin Türk edebiyatındaki önde gelen temsilcileri ise Namık Kemal, Ahmet Mithat Efendi ve Abdülhak Hamit Tarhan’dır.
George Sand’ın Lelia romanından bir seçki:
“…
İlkbahar, kuşların ötüşü ile, taze çiçeklerin hoş kokuları ile yeniden gelmişti. Gün sona eriyordu. Batan güneşin kızıllıkları gecenin mor renkleri arasında ağırdan yavaştan kayboluyordu artık. Lelia Viola, villâsının balkonunda görkemli düşlere dalmıştı. Burası dağların başlangıcında, bir İtalyan’ın, sevgilisine yaptırdığı olağanüstü bir konaktı. Sevgilisi burada acıdan, kederden ölüp gitmişti de, İtalyan, acı anılarını hatırlatan bu yerde daha fazla durmak istememiş, sevgilisinin mezarıyla onun adını taşıyan villâyı çeviren bahçeleri yabancılara kiralamış, kendi de çekip gitmişti. Bir başına, yalnız kendini besleyen acılar vardır. Vicdan azabı gibi korkan, kendinden kaçan acılar bulunur. Lelia hafif meltem gibi, dalga gibi, pek tatlı bir gevşeme veren bu tatlı mayıs günü gibi yumuşak, uyuşkun bir tavırla korkuluğun üstüne eğilmiş bakışını uygar insan ayağının çiğneyip geçtiği o güzelliğine doyum olmayan vadide dolaştırıyordu.
…”
Şükran Koçak