Edebiyatta Antakya Rüzgarları

Değerli Sanatseverler, Yeni yılla birlikte, 13. Çukurova Sanat Günleri ile 4. Akdeniz Kentleri Sanat Buluşması’nın yoğun hazırlığı içine girdik. 13. Çukurova Sanat Günleri, 19-24 Mart tarihlerinde, Akdeniz Kentleri Sanat Buluşması ise nisanın son haftasında gerçekleşecek Mart ve Nisan aylarında yurt içinden ve yurt dışından onlarca sanatçı, yazın ustasını kentimizde ağırlayacağız. Felsefe seminerlerimiz devam edecek ve […]

Değerli Sanatseverler,

Yeni yılla birlikte, 13. Çukurova Sanat Günleri ile 4. Akdeniz Kentleri Sanat Buluşması’nın yoğun hazırlığı içine girdik.

13. Çukurova Sanat Günleri, 19-24 Mart tarihlerinde, Akdeniz Kentleri Sanat Buluşması ise nisanın son haftasında gerçekleşecek
Mart ve Nisan aylarında yurt içinden ve yurt dışından onlarca sanatçı, yazın ustasını kentimizde ağırlayacağız.

Felsefe seminerlerimiz devam edecek ve İoanna Kuçuradi gibi dünyanın en büyük felsefecisini ağırlama olanağını bulacağız.

Bundan 2300 yıl önce bugünkü adını alan Antakya, dünyanın en eski yerleşim bölgelerinden biridir.

Antakya, dillerin ve dinlerin kaynaştığı, çeşitli uygarlıklara tanıklık etmiş kadim bir kent.

Antakya, barış içinde bir arada yaşamak adına, kendine özgü bir kültür oluşturmuş durumda. Çok dilli, çok dinli bir kültür mozaiğini içinde barındırıyor.

Ve edebiyat en çok böylesi hoşgörü ve barış zeminlerinde ortaya çıkar.

“Bunca sahip olunan değerlerin yanında Antakya sözcüğünün çağrıştırmadığı iki önemli unsurdan söz etmeliyiz. Gönül ister ki Antakya deyince insanların belleğini sinema, edebiyat, resim, tiyatro, müzik gibi kavramlar işgal etsin. Sanat başlığı altında toplayacağımız bu etkinliklere ayrıca sporu da ekleyebiliriz. Antakya bir sanat kenti olmadığı gibi bir spor kenti de değil ne yazık ki. Asıl önemli olan bunun kent halkına ve yöneticilerine rahatsızlık verip vermediği… Salt eleştirel bir gözlem olarak da değerlendirilebilecek bu saptamayı çürütecek ya da destekleyecek pek çok ayrıntıyı inceleyerek yolumuza devam edebiliriz. Çünkü ilk bakışta Antakya, özellikle sanat kenti olsun diye kurulmuş bir yer gibi duruyor. Ancak durumun öyle olmadığını göreceğiz. Aynı şekilde dünyanın bilinen ilk olimpiyatlarının yapıldığı yere “spor kenti değildir” demenin üzüntüsü elimizdeki tek somut veri…”

Antakya, ulusal ve evrensel alanda sanatçı/ edebiyatçı yetiştiren bereketli bir topraktır. Mehmet Aksoylar, Ayla Kutlular, Ali Yüceler, Burhan Güneller, Tülay Ferahlar, Sabahattin Yalkınlar, Orhan Tüleyliler, Süleyman Okaylar, Faris Kuseyriler……. Ve daha pek çok edebiyatçımız, sanatçımız, burada doğmuş, burada yetişmiş büyük değerlerimizdir.

Antakya, bu kadar büyük değer yetiştirmiş ama bir şanssızlık, bu değerler, Antakya’da yaşamıyor. Bu nedenle Antakya içinde bir edebiyat ortamından söz edilemiyordu.

1998 yılında Harbiye Esnaf Kefalet Kooperatifi’nin katkılarıyla kooperatif bünyesin ücretsiz bir dershane açtık. Bir dershaneye gidemeyecek kadar yoksul olan 100 kadar öğrenciyi ÖSS sınavlarına, hiçbir ücret talep etmeden hazırlıyorduk. Klasik dershanecilikten farklı olarak, öğrencilerimizi her ay bir edebiyat ustasıyla buluşturuyor, farklı kültür-sanat aktiviteleri yapıyorduk. Bu amaçla, Ayla Kutlu, Erdal Öz, Salih Bolat, Sabahattin Yalkın, Burhan Günel, Ahmet Telli, Mustafa Köz, Şükrü Erbaş, Hüseyin Ferhad…… gibi onlarca edebiyat ustasını dershanemizde gençlerle buluşturduk. Bu edebiyatçıların bazılarını Antakya’da uygun mekânlarda da sanatseverlerle söyleşi yapma olanağı sağladık.

Mart 2000’de, TRT 2 Okudukça ekibi Burhan Günel’le bir program yaptı. Sayın Günel, daha önce ve daha sonra Antakya’ya birkaç kez gelmişti. Etkinliklerimizin gördüğü yoğun ilgi karşısında “Şu Antakya Edebiyat Günleri”ni başlatalım diye ısrar etmeye başlamıştı.

18-20 Nisan 2003 tarihlerinde, dönemin Belediye Başkanı Sayın iris Şentürk ile Ankara’da yaşayan işadamı, sanatsever İbrahim Seyfittinoğlu’nun katkılarıyla I. Antakya Edebiyat Günleri’ni başlattık. 3 gün süren etkinliklerimize yerel ve ulusal 50 edebiyatçı katılmıştır. (Bu etkinlik belediye tarafından kitaplaştırıldı).

Antakya, tarihinde ilk kez böyle görkemli bir etkinliğe ev sahipliği yaptı. Üniversite salonlarından belediye salonlarına, kütüphaneden kitapçılara, farklı mekânlarda farklı kesimlerden insanlarımızın katılımıyla söyleşilere, panellere, yazarlık atölyelerine, sergilere sahne oldu. Bu ve bundan sonraki Antakya Edebiyat Günleri Antakya’nın kültüründe olduğu gibi, barışın, dostluğun, sevginin paylaşımın bir simgesi oldu.

II. Antakya Edebiyat Günleri 22-25 Nisan 2004 tarihlerinde, 60 kadar yerel ve ulusal edebiyatçının katılımıyla gerçekleşti.

Ve II. Antakya Edebiyat Günleri’nin en güzel yanı, etkinlikleri yakın komşumuz Suriye’nin edebiyatçılarıyla birlikte yapmamızdı. Binlerce yıllık ortak bir tarihe ve kültüre sahip olduğumuz kardeş ülkenin edebiyatçılarıyla ilk kez temas kuruyorduk. Ve etkinliklerimiz, uluslararası bir boyut kazanıyordu. Kötü bir dönemden geçiyorduk. Savaş olgusu alabildiğine gündemde. Komşularımız, Suriye’de, Lübnan’da, Filistin’de, İran’da… tehdit altında. Ne yazık ki savaş olgusu tüm vahşiliği ile hâlâ gündemde.

Etkinliklerin 2. Günü 80 kadar edebiyatçıyla birlikte dünyanın en eski kentlerinden Halep’te Arap yazarlar Birliği ile üç yıllık bir kültür protokolü imzaladık. Arap Yazarlar Birliği 21 Arap Ülkesi edebiyat örgütünün çatı örgütüydü. Bu protokolü imzaladıktan sonra çok sayıda edebiyatçımız Arap ülkelerine gitti, onlarca Arap edebiyatçıyı da ülkemizde ağırladık. Ç.S.G hep Arap Yazarlar Birliği ile birlikte gerçekleşti.

Üçüncü Antakya Edebiyat Günleri artık Çukurova Sanat Günleri’ne dönüştü. Bu yıl on üçüncüsünü yapıyoruz. 13 yıl içinde yaptıklarımızı sanatseverlerin takdirine bırakıyorum.

Exit mobile version