Eğitimde milli, manevi, Atatürkçü, laik, çağdaş değerlerden ve bilimden hızla uzaklaşılıyor

İYİ Parti il örgütleri 81 il Milli Eğitim Müdürlüleri önünde eğitim – öğretim  yılının başlaması nedeniyle yaptıkları açıklamada iktidarın eğitimi  tarikat ve cemaatlere teslim etmesini eleştirdi İstanbul İl örgütü, yeni eğitim-öğretim yılına ilişkin Sultanahmet’teki İl Milli Eğitim Müdürlüğü önünde İl Başkan Yardımcısı Aysun Çakmaklı Cevheri, yaptığı konuşmada “Vakıflar, cemaat, dernek grup ve benzeri din eğitimi […]

İYİ Parti il örgütleri 81 il Milli Eğitim Müdürlüleri önünde eğitim – öğretim  yılının başlaması nedeniyle yaptıkları açıklamada iktidarın eğitimi  tarikat ve cemaatlere teslim etmesini eleştirdi

İstanbul İl örgütü, yeni eğitim-öğretim yılına ilişkin Sultanahmet’teki İl Milli Eğitim Müdürlüğü önünde İl Başkan Yardımcısı Aysun Çakmaklı Cevheri, yaptığı konuşmada “Vakıflar, cemaat, dernek grup ve benzeri din eğitimi veya değerler eğitimi adına MEB müfredatı dışında birtakım faaliyetlerde bulunmak, ülkemizdeki eğitim ve öğretim sürecini olumsuz etkiliyor. Zira bu tür faaliyetlerde bulunan grupların hangi müfredata, hangi programa bağlı kaldıkları da meçhuldür ve bu durum oldukça tehlikelidir” dedi.

Cevheri açıklamada şunları söyledi: Eğitim politikalarını önceleyen ve Cumhuriyet değerlerimizi, ülkemizin bekası için her daim içselleştiren İYİ Parti mensupları olarak bugün tıpkı burada olduğu gibi 81 ilimizde eş zamanlı olarak sahalardayız, alanlardayız, karşınızdayız. Geçtiğimiz yıl, 15 milyon 839 bin 140 öğrenci resmi, 1 milyon 578 bin 233 öğrenci özel ve 1 milyon 738 bin 198 öğrenci de açık öğretim kurumlarında eğitim gördü. Resmî okullarda eğitim görenlerin 8 milyon 147 bin 339’u erkek, 7 milyon 691 bin 801’i kız öğrencilerden oluştu. MEB istatistiklerine göre Türkiye’de toplam 70 bin 383 eğitim kurumu içinde devlete ait okul sayısı 56 bin 200. Özel okulların sayısı ise 14 bin 124. Henüz resmi rakamlar netleşmedi fakat bu eğitim-öğretim yılında bu rakamlar muhtemelen bir hayli daha artacak.

Pek çok konuda olduğu gibi eğitim politikalarında da ipin ucunun kaçırıldığına, toplumsal değerlerimizin özümsenmesiyle ilgili hassasiyetlerin eğitimde de terk edildiğine üzülerek tanık oluyoruz. Türk milletinin duyarlılıklarının ötesinde, artık ayan beyan belli olan ve iyiden iyiye açığa çıkan bir gizli ajandada yazılı olanların, yasa ve yönetmelikler de hiçe sayılarak eğitimde de uygulamaya konulmasıyla somutlaştığını maalesef gözlemliyoruz. Yeni kuşakların, Anayasamızda da öngörülen; milli ve manevi değerlerinin yanı sıra Atatürkçü, laik, çağdaş ve bilimin ışığında yetiştirilmesi amaç ve hedefinden hızla uzaklaşmakta olduğumuzun, evrensel kriterlerden öte, bir garip ideolojik hedefler doğrultusunda şekillendirilmek istendiğinin farkındayız. 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’na göre eğitim bir uzmanlık alanı ve öğretmenlik de bir ihtisas mesleğidir. Pedagojik formasyonu ve lisans eğitimi olmayan kişilerin değişik adlarla veya kaçak yapılar marifetiyle eğitim vermeye kalkıştıklarını dahi biliyor, bunlara göz yumulduğuna da şahit oluyoruz.

Bilinmelidir ki vakıflar, cemaat, dernek grup ve benzeri din eğitimi veya değerler eğitimi adına MEB müfredatı dışında birtakım faaliyetlerde bulunmak, ülkemizdeki eğitim ve öğretim sürecini olumsuz etkiliyor. Zira bu tür faaliyetlerde bulunan grupların hangi müfredata, hangi programa bağlı kaldıkları da meçhuldür ve bu durum oldukça tehlikelidir. Şunu özellikle belirtmek isteriz ki çağdaş ve modern eğitim ile birlikte eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması her zaman olduğu gibi öncelikli talebimizdir. Bıkmadan usanmadan, her türlü mecrayı kullanarak her fırsatta bu talebimizi haykırıyoruz çünkü ülkemizin temel sorunu budur. Bugün de içinde bulunduğumuz eğitim sistemi, ne yazık ki birey yetiştirme değil, seçmen yetiştirme üzerine kuruludur. Önce Köy Enstitülerinin kapatılmasıyla başlayan ülkemiz eğitimindeki erozyon, son 22 yıl içinde çok sayıdaki köy okullarının kapatılmasıyla da derinleştirildi.

Müfredat düzenlemelerinin Cumhuriyet değerlerinden uzaklaştırılarak yapılması, yukarıda sözünü ettiğimiz gizli ajandalı bir kurgunun hayata geçirilmesi amaçlıydı ve Türk eğitim sisteminde bilinçli bir yozlaştırmayı beraberinde getirdi. Yargı kararına rağmen keyfi bir uygulama ile Andımızın yasaklanması dahi milli eğitim ideallerimize vurulan en ağır darbelerden biri olmuştur. (Sami Gökçe)

Exit mobile version