Son buluntular ile “ekmek” in tarihi 14 bin yıl önceye dayandı
Göbeklitepe’de buğday olduğu bilgisi çürütüldü
“Ekmeksiz Yemek, Yemeksiz Hayat Olmaz. Seçim sizin elinizde, sağlıklısını seçmek çok da zor değil”
Yasemin Mıstıkoğlu
Merhaba herkese,
“Ekmek” dosyamızı kapatıyoruz artık. Her şeyi tadında bırakmak gerek. Zaten az buz değil nerdeyse iki aydır her hafta bu konuya değindik. Dilimin döndüğünce, aklımın erdiğince konunun uzmanlarından öğrendiğim bilgileri aktarmaya çalıştım Antakya’nın en nadide ve köklü gazetesi Antakya Gazetesi aracılığı ile. Bu son bölümümüzde hem sizlere; yazılarımı takip etiğiniz için, hem de gazete sahibi Sevgili Sinan Bey ve başta Tamer Bey olmak üzere gazetedeki tüm arkadaşlarıma teşekkür etmek ve genel bir toparlama yapmak istiyorum.
Son yazımı şimdiye kadar yazdıklarımı tabiri caiz ise birer “hapa” dönüştürüp öyle bırakmak istiyorum ki akılda daha kalıcı olsun.
•Ekmeğin tarihi 14 bin yıl önceye dayandı. Ürdün Siyah Çöl’de en eski ekmek kalıntılarına ulaşıldı.
Bu dosyayı açmaya karar verdiğimizde buğdayın tarihi Göbeklitepe’ye yani 12 bin yıl önceye dayandırılmıştı; dosyayı kapatmak üzereyken öğrendiklerim bu bilgiyi geçersiz kıldı. Yalan ya da yanlış değil Göbeklitepe’de “Buğday” bulundu bilgisi, artık sadece geçersiz. Yeni buluntular ile buğdayın tarihi 14 bin yıl önceye dayandırıldı yani Paleotik döneme, yani avcı toplayıcı insanlar dediğimiz ilk çağ insanlarına.
Bu bir kapanış yazısı olacağı için konunun detaylarına girmiyorum ama birkaç şey söylemeden de geçmek olmaz şimdi. Bilkent Üniversitesinden Arkeolog Doç.Dr. Thomas Zimmerman diyor ki “2021’ in Göbeklitepesi 1998 yılının Göbeklitepesi değil, bilgilerin tekrar süzgeçten geçirilmesi gerekiyor.”
İşte süzgeçten geçirilen bu bilgiler arasında Göbeklitepe’de bulunan gıda tortularının içinde “tam olarak buğday bulunmadığı”. Yine emin değiller yarın bir bakarsınız yeni araştırmalar da çıkar ama son bilgilerde ifade edilen şu; “Ele geçirilen araç gereçlerin üzerindeki kalıntılar yeterli değil, ama bazı tahıllar olduğu muhtemel, tam olarak buğday değil. Badem var Antepfıstığı var”. Bu bilgileri hafta sonu katıldığım toplantıda edindim. Bizzat Zimmerman’ın açıklamaları.
Bir süre önce ekmek ile ilgili yeni bilgiler ortaya çıktığını ve “İlk Ekmeği kim icat etti? sorusunun yanıtı için son buluntuların gözleri Shubayqa ‘ya çevirdiğini ” söylüyor Zİmmerman. Shubayga yani Ürdün.
Yine uzattım, halbuki çok kısa yazacaktım bu sefer. Evet artık toparlıyorum.
•Buğday ve ekmek ile doğru zannedilen yanlışlar var dedik kamuoyunda, doğrular için mutlaka uzmanların bilgilerine danışılmalı ama konunun uzmanlarına. Yani Buğdayın ıslah çalışmalarını beslenme uzmanından öğrenebilmek mümkün değil, normal olarak. Herkesin uzmanlık alanı farklı
•Glüten; Yine uzmanların görüşleri ile glüten rahatsızlığınız yoksa masalarınızdan glüteni kaldırmak çok mantıklı gözükmüyor dedik.
•Modern Değirmen mi Taş Değirmen mi?Diye sorduk, Antakyalı Taşdeğirmen sahibi. Ramiz Mısırlıoğlu ile tanıştırdık sizleri, tanıyanlara hatırlattık.
Taşdeğirmen ve Modern değirmen arasındaki farkı anlattık. Doğru koşullarda çalışan Taşdeğirmen unlarının en doğal unlar olduğunu yazdık.
•“Doğru Un Doğru Maya ve Doğru Mayalama Tekniği” ile yapılan ekmeğin doğru tüketildiği takdirde sağlığa zararlı olmadığını anlatmaya çalıştık.
•En önemlisi de; bir çok kişi tarafından yanlış bilinen “Buğdayın genetiği ile oynanmıştır” bilgisinin yanlışlığını uzmanların görüşleriyle açıkladık.
Dünyada ve Türkiye de Genetiği değiştirilmiş Buğday yoktur.
“Ekmek yersen şişmanlarsın” görüşüne inanan bir nesilde büyüdüm. 1968 doğumlu olduğumu düşünürseniz tam da içine düşmüşüm kaosun. 1970 li yıllara kadar ekşi maya ve taş fırınlarda uzun süre mayalama ile pişen ekmekler, 70 li yıllarda gelen yasakla, endüstriyel maya ile yapılmaya başlandı. 2 saat içerisinde mayalanan ve pişen ekmekler, üstelik sırf beyaz unla, buğdayın yararlarını alıp götürürken, üstelik buğday zararlı bir besine dönüştü. Mis gibi kokan, pofidik, gösterişli, modern çağın ekmekleri çocukluğumuzdan itibaren beslenme çantalarımıza girdi. “Ekmek yenmeli mi yoksa yenmemeli mi?” Bilemedik. Ananem köyde yaptığı ekmekleri “yok bir zararı yiyin yavrum” derken, annem şehirdeki yaşantımızda ekmeği yedirmemeye çalıştı şişmanlamayalım diye. Bir terslik olduğu ortadaydı ama anlayamadık. Köydeki ekşi mayalı, doğru unla ve uzun süre mayalanan ekmekler çok da havalı gelmedi şehirdeki modern fırınlardaki endüstriyel ekmeklere göre. Dolayısıyla tercih etmedik siyah, lif bakımından zengin, vitamin ve mineral zengini doğal ekmekleri. Nasıl ki ananeme ölene kadar beyaz ekmek yediremedik, şimdiki nesile de “hadi herkes ekşi mayalı tam buğday ekmek yemeli, sağlıklısı bu demek “ çok kolay değil. Ama umudumuz bu.
Ve yapmamız gereken bir şey daha ekmeğe kaybettiği itibarını geri kazandırmak olmalı. Tüm uygarlıklarda, tüm dinlerde binlerce yıl kutsal sayılıp baş köşede tutulmuş, on binlerce yılın mirası “Ekmek” bu itibarı hak etmiyor mu sizce de, Ne dersiniz?
-SON-