Ekonomideki kriz giderek büyüyor. Yaşanan bu krizin önüne geçebilmek ve yeniden normal bir seviyeye indirebilmek için bazı kararlar alınıyor, bu kararlar doğrultusunda da bazı adımlar atılıyor.
Ama her şeyi ben bilirim zihniyeti ile hareket edilmek istendiği içinde bir türlü başarılı olunamıyor.
Hangi sorunla karşılaşılırsa karşılaşılsın, çözümü için o sorunun bağlı olduğu konu ile ilgili kurallara uyulması zorunluluğu bir türlü akla gelmiyor.
Eğer her sorunun üstesinden gelinebilmesi için alınması gereken kararlar, atılması gereken adımlar, kurallarına uygun bir şekilde alınır ve uygulamaya konulursa o sorunun üstesinden gelmek mümkün olabilir.
Ama ne yazık ki; bu kurallara uyulmuyor ve benim bildiğim doğrudur başka bir doğru yoktur anlayışı ile hareket etme yoluna gitmekte ısrar edilerek sorunun çözülmesi yerine daha çok karmaşık bir hal alması gibi durumlarla karşı karşıya kalınabiliyor.
Gelelim ekonomideki duruma.
Enflasyon gittikçe artıyor.
Döviz kurları başını almış yukarı doğru gidiyor.
Buna karşılık Türk lirasındaki düşüş hızlanıyor.
Bunların önüne geçilebilmesi içinde iktisat kanunlarına uymak ve bu kanunların gösterdiği doğrultuda kararlar alarak, yürürlüğe koyma gerekliliği akıldan uzak tutulmamalıdır.
Sorunların hakkı ile üstesinden gelebilmek ve başka sorunlarla karşılaşmamak için, ekonomik bağımsızlığımızın korunması ve bu doğrultuda hareket edilmesi zorunludur.
Nitekim sosyal devlet ilkesi ve bu ilke doğrultusunda adımlar atılması, anayasamızın değişmesi dahi teklif edilemeyecek maddeleri arasında yer almaktadır.
Eğer sosyal devlet ilkesinin gerekleri yapılır, gelir adaleti sağlanır ve vatandaşlar arasındaki gelir makasının açılmaması için gereken yapılır ise, yaşanan ve yaşanacak olan krizlerden daha az zararla ve daha çabuk çıkmak mümkün olur.
Bu gerçekleri bilen Cumhuriyetin kurucuları; siyasi, askeri ve kültürel bağımsızlığımızın yanında ekonomik bağımsızlığımızın da kazanılması ve korunması için gerekeni yapmışlar ve bu nedenle de genç Türkiye Cumhuriyetinin sağlam temeller üzerine oturmasını sağlamışlardır. Nitekim daha Cumhuriyet ilan edilmeden, İzmir iktisat kongresinin toplanması bunun tipik bir örneğidir.
Cumhuriyetin kazanımları sayesinde birçok sorunun üstesinden gelinmiş, ekonomik birçok kriz en az zararla atlatılmış ve böylece her konuda bağımsız bir ülke olma yolunda sağlam ve önemli adımlar atılmıştır.
Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana geçen süre içerisinde, zaman zaman bu ilkelerden sapmalar olabilmiş, ekonomik bağımsızlığımızı zedeleyecek adımlar atılabilmiştir.
Ama tüm bunlara karşın, sağlam temeller üzerine inşa edilmiş bulunan genç Türkiye Cumhuriyeti, her konuda dimdik ayakta durmasını bilmiş, dünyanın etkin ve saygın devletleri arasında yer almıştır.
Bu gerçekleri görmek, bilmek ve ona göre de hareket etmek suretiyle, yaşanan ekonomik krizden ve buhrandan çıkmanın yol ve yöntemleri aranıp bulunmalı ve uygulamaya konulmalıdır. Bu yol ve yöntemler aranırken de, her şeyi ben bilirim anlayışı ve talimatla hareket etme yerine, ekonomik kurallar ve ekonominin vazgeçilmez ilkeleri göz önünde tutulmalı, buna göre de bir yol haritası çizilmelidir.
Eğer böyle hareket edilirse, krizin üstesinden daha kolay ve daha az zararla gelinir. Aksi halde, ekonomik kriz boyutunu giderek arttırır ve oluşturacağı zararlarında onarılması uzun zamana yayılır.
Bu nedenle inadı, kaprisi, her şeyi ben bilirim, bir doğru vardır oda benim doğrumdur anlayışını göz ardı ederek, ehliyete, tecrübeye, liyakate ve sorunun çözülmesi için yerleşmiş olan kurallara uyulmak suretiyle hareket etmenin zorunluluğu gözden uzak tutulmamalıdır.
Demokratik Cumhuriyet yönetiminin var olduğu ülkelerde bu şekilde hareket edileceğini unutmamak gerekir diyoruz…
nabiinal@hotmail.com