Ekrem İmamoğlu, olağan profillerin çok dışında bir siyasetçi. Ben İmamoğlu’nu Beylikdüzü Belediye Başkanlığı döneminde hiç tanımıyordum. İmamoğlu 2019’da Büyükşehir Belediye Başkanı adayı olduğunda da itiraf edeyim, adını ilk kez duymuştum. O dönem birçok kişi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı olmak istiyordu fakat CHP İmamoğlu’nu aday göstermişti. Kendi kendime “Hiç tanınmayan birini aday koymak çok riskli değil mi?” diye mırıldanıyordum. Propaganda sürecini ben de yakından takip ettim; Sayın İmamoğlu da insanların kendisini takip etmesini sağladı. Çünkü bilinenden çok farklı bir propaganda yürütüyor, seçmenlerle çok farklı bir diyalog kuruyordu. Bu farkın sebepleri; içimizden biri olması, samimiyeti ve duygularımıza hitap etmesiydi. Bir bakıyoruz semt pazarında, bir bakıyoruz camide, bir bakıyoruz açılışlarda… Kısacası bitmek tükenmek bilmeyen bir enerjisiyle her yerdeydi.
O süreçte bir cümlesini hiç unutmuyorum. Kendisine tanınmadığı yönündeki eleştirilere “Beni tanıdıkça çok seveceksiniz.” cevabını vermişti. Gerçekten de başkanın dediği gibi oldu; biz İmamoğlu’nu tanıdıkça çok sevdik.
2019 yerel seçim sürecini hatırlayalım. 31 Mart 2019 seçimlerini İmamoğlu 13.729 oy farkla kazanmıştı. Fakat bir baktık ki İstanbul’da bütün billboardlar AKP’nin İBB seçimlerini kazandığını yazıyordu. Buna çok şaşırmıştık çünkü veriler bunu söylemiyordu. Fakat bütün İstanbul bunun aksini iddia eden yazılarla donatılmıştı. İmamoğlu, o günkü duruşuyla da gönüllere girdi. “Biz tüm sandıkların ıslak imzalı verilerine sahibiz; hak yemem, hakkımı da yedirmem.” diyerek çok güçlü bir duruş sergilemiş ve bu mücadelede tabiri caizse çelik leblebi olduğunu millete göstermiştir. Haksız yere iptal edilen seçimden sonra 23 Haziran 2019’daki seçimde ise İmamoğlu bu kez 806.426 oy farkıyla tarihi bir zafer kazanmıştır.
2023 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde muhalif toplum kesimi olarak çok umutluyduk fakat sandık sonuçları muhalif toplumda çok büyük bir hayal kırıklığına, bunun da ötesinde bir yıkıma neden oldu. İmamoğlu hemen çıktı, gerekli reaksiyonu gösterdi ve “Değişim kaçınılmaz. Umudunuzu kaybetmeyin; değişmeyen tek şey değişimdir.” dedi. Bu çıkışı ile muhalif toplumun yıkılmış duygularına hitap etti ve bu kesimin bir kez daha ayağa kalkması için gereken ateşi yaktı.
2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin hemen sonrasında, muhalif toplum kesiminde çok ciddi bir moral bozukluğu hakimdi. Bu hava ile yerel seçime gidildiğinde iktidar partisinin çok büyük bir zafer kazanacağı da ortadaydı. Fakat yerel seçimler bu havanın tam tersi şekilde sonuçlandı. İmamoğlu ve Özgür Özel birlikteliği ile önce CHP’de zamanı gelmiş ve elzem bir “değişim” sayfası açıldı. Sonrasında muhalif toplum kesimi tekrar umutlandı ve İmamoğlu, cumhurbaşkanı aday adayı olarak gerekli başvurularını yaptı.
Şimdi geriye dönüp bakalım. İmamoğlu 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrası değişim çıkışını yapmasaydı, sonrasında Özgür Özel ile birlikte yürüyüp CHP’de gerekli ve elzem değişimi sağlamasaydı, ülke meselelerine hiç girmeden sade bir belediye başkanı olarak yürüseydi sizce bugün karşı karşıya kaldığı suçlamalarla yine hapiste olur muydu? Cevabı belli; İmamoğlu suya sabuna dokunmasaydı, bugün bu suçlamaların hiçbiriyle karşı karşıya kalmayacaktı.
Birçok yorumda ve sohbette “İmamoğlu cumhurbaşkanlığı adaylığını erken açıkladı, bu hatalıydı ve erkendi; bu yüzden tutuklu.” değerlendirmelerini duyuyorum. Bana göre bu yorum doğru değil. Çünkü mesele İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığını açıklamış olması değil. İmamoğlu bilhassa 2023 seçimleri sonrasında muhalif toplum kesimlerinin yıkılan umutlarını tekrar dirilten bir lider. Sokağa çıktığında insanların üzerine adeta akın ettiği, rock star enerjisi olan bir isim. O yüzden mesele İmamoğlu’nun adaylığını erken açıklaması değil; bunun çok daha ötesinde bir durum söz konusu.
Cumhuriyet tarihimizde siyasilerin çok büyük haksızlıklarla karşı karşıya kaldıklarına şahit olduk. Bu ülke darbeler gördü, idamlar yaşadı. Çok acı olaylara tanıklık ettik. Fakat hiçbir siyasi, İmamoğlu’na yaşatılanları yaşamadı. Bunun çok iddialı bir yorum olduğunun farkındayım fakat bu yorumu bilinçli olarak ifade ediyorum.
Bugüne kadar hep “suçta ve cezada şahsilik” ilkesi benimsenmiştir. Bu ilke Ceza Kanunumuzda da Anayasa’mızda da kabul edilmiştir. TCK madde 20 “Ceza sorumluluğu şahsidir. Kimse başkasının fiilinden dolayı sorumlu tutulamaz.” Anayasa madde 38/7 “Ceza sorumluluğu şahsidir.” Fakat İmamoğlu için bu ilkeler işletilmiyor; tüm yakınları ve ailesi adeta büyük bir suçlamayla karşı karşıya bırakılıyor. Eşinin diplomatik pasaportu iptal ediliyor, babasının emekli maaşına el konuyor, 40 yıllık aile şirketine kayyum atanıyor, çocuğunun kredi kartlarına ve banka hesaplarına bloke konuluyor.
İmamoğlu’na, ailesine ve çalışma arkadaşlarına yaşatılanlar hukuka da vicdana da aykırıdır. Siyasi tarihimizde bu kadar büyük bir saldırı hiçbir siyasiye yaşatılmamıştır. İşte bu nedenle “Hiçbir siyasi, İmamoğlu’na yaşatılanları yaşamadı.” yorumunda bulundum.
19 Mart 2025 sabahı telefonlarımıza gelen “İmamoğlu’na gözaltı” bildirimleri ve mesajları ile uyandık. Sayın İmamoğlu 19 Mart’tan beri bu milletten fiziksel olarak tecrit edilmektedir; haksız yere tutuklu olarak yargılanmaktadır. Kendisi ve çekirdek ailesi başta olmak üzere tüm yakınları ve sevenleri büyük bir mücadele vermektedir.
Fakat Ekrem İmamoğlu’nun ve Dilek İmamoğlu’nun verdiği bu mücadele, bugün bir kez daha milyonlarca insanın mücadele azmine liderlik etmektedir. Yaşadıkları, pek çok insanın dayanamayacağı haksızlıklar ve acılardır. Şirketlerinin ve ailesinin maddi gücü, 3–4 kuşaklarını çok çok rahat yaşatabilecek bir noktadadır. Fakat İmamoğlu, Türkiye’nin hukuk ve demokrasi çıtasını yükseltmek, halkın refah seviyesini artırmak için böyle bir yola girmiştir. Zor, engebeli, acı dolu bir yol. Yakın koruması, özel kalemi, şoförü, danışmanları, çalıştığı bürokratlar ve belediye başkanları—hemen hepsi hapistedir. Bu yükü kaldırmak her baba yiğidin harcı olamaz. Fakat savunmasında ifade ettiği gibi “İmamoğlu’nun arkasında millet var, 86 milyon var.” Bugün İmamoğlu ile farklı siyasi görüşlere sahip insanlar dahi yaşatılanların büyük bir haksızlık olduğunun farkında.
İmamoğlu ve ailesi, verdikleri büyük mücadele ile milyonlarca insanın umutlarını diri tutuyor. İmamoğlu yazdıklarıyla, mektuplarıyla, savunmalarıyla yine aramızda. Fakat fiziksel olarak milletiyle beraber olmamasından ötürü, milyonlarca insan İmamoğlu’nu çok özledi. Umut ederim ki bu haksız uygulamalar ve haksız tutuklamalar bir an evvel sonlanır; toplumun bu gergin ve kutuplaşmış havası bir an evvel dağılır. Millet, İmamoğlu’nu çok özledi.

YORUMLAR