Eldekilerin anlattığı hikâyedeyiz!

Anlatılanın yorgunluğundayız! Kimisi Antakya Uzun Çarşı içinde, kimisi kent merkezinde, kimisi de Asi Nehri’ne bakan bir başka yerde. Hepsinin ortak bir yönü var! Bekliyorlar! Unutulan hikâyelerinin ‘tozu alınır’ diye bekliyorlar! Haberimizin tarihi, 2017! Denilense… “Tarihler 2008’i gösterdiğinde, Antakya kent kimliği adına önemli bir toplantı yapılmış ve “Hatay Kentsel Ölçekte Markalaşma Stratejisi” toplantısı gerçekleştirilmişti. Bu toplantıda, […]

Anlatılanın yorgunluğundayız!

Kimisi Antakya Uzun Çarşı içinde, kimisi kent merkezinde, kimisi de Asi Nehri’ne bakan bir başka yerde. Hepsinin ortak bir yönü var! Bekliyorlar! Unutulan hikâyelerinin ‘tozu alınır’ diye bekliyorlar!

Haberimizin tarihi, 2017! Denilense… “Tarihler 2008’i gösterdiğinde, Antakya kent kimliği adına önemli bir toplantı yapılmış ve “Hatay Kentsel Ölçekte Markalaşma Stratejisi” toplantısı gerçekleştirilmişti. Bu toplantıda, Hatay’ın tanıtılması amacıyla “Hatay Marka Kent Eylem Planı” hazırlanmıştı. Planda; uluslararası standartlarda müze yapımı, tarihi, kültürel ve mimari özelliği olan yapıların ve ören yerlerinin restorasyonunun yapılması gibi mimari düzenlemeler yer almıştı.”
Tarihler, 2021’i gösteriyor. Bugü, 3 örneğin hikâyesi de dünden bugüne özenle korunmuş halde! “Dün ne haldelerse bugün de o haldeler” mi demek lazım, yoksa “daha kötü haldeler” mi? Peki, “Hatay Kentsel Ölçekte Markalaşma Stratejisi” denilenin neresindeler?
Bu konuda konuşan bir turizmcinin tespiti şöyle:
“Bir şehir olarak vizyonunuz, yaptıklarınızdır. Ya da yapmadıklarınız! Bir şehir olarak mesajınız, bakımlı halinizdir. Ya da kaderine terk edilmişliğiniz! Bir şehir olarak turistik değeriniz, yaptığınız yatırımlardır. Ya da var olanlara eklediğiniz unutulmuşluk! Şimdi, bu 3 denilende hangisiyiz, düşünelim mi?” -Tamer Yazar-

Exit mobile version