Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdür Vekili Sayın Birol İnceciköz, Hatay Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nde kentteki sivil toplum kuruluşu temsilcileri, bilim komisyonu ve teknik uzmanlardan oluşan katılımcılarla basına kapalı bir değerlendirme toplantısı yaptı. Toplantıya, ben de davetliydim. Engellerim nedeni ile toplantıya katılamadım. Katılımcılardan edindiğim izlemlere göre, yapılan toplantıya ilgi çok büyüktü.
Toplantının ardından, Sayın İnceciköz, kamuoyunu bilgilendirmek amacı ile basına bir açıklama yaptı. Katılımcılarla yaptığı görüş alışverişlerinin sonucunda, genel anlamda, Hatay ilinin, yapısal ve sosyokültürel dokusunun korunacağını, kent belleğinin gelecek kuşaklara aktarılması konusunda özenli ve özendirici olacaklarını, yeni koruma imar planının yılsonuna doğru hazır hale getirileceğini, bu konuda yatırım yapmak isteyen kurumsal ve bireysel yatırımcıların olanaklar ölçüsünde destekleneceğini söyledi.
Bakanlığın bu girişimini, yerel kültür savunusunu yapan, sivil toplum örgütleri ve platform temsilcileri ile yapmasını olumlu ve umut verici bir gelişme olarak görüyorum.
Umarım bu gelişmeler, geçmişte yapılan yanlış ve yanılgılara kurban edilmez!
Neden mi?
Dilerseniz bunu, yaşanmış gerçekler ışığında birlikte sorgulayalım?
Birinci ve İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, insan neslinin, kültürel bellekle aktardığı, maddi ve manevi kültür değerler kesintiye uğrar ve yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalır.
Bu gelişmeler karşısında, 1964 yıllında, Venedik’te, “Uluslararası 2. Tarihi Anıtlar, Mimarlar ve Teknisyenleri Kongresi” düzenlenir. Kongrenin sonuç bildirgesinde, anıt ve yerleşmelerin korunması ve yaşatılması amacı ile politik baskılamayı ve devletlerin yönetsel erklerini öteleyen, uluslararası çalışacak bir konseyin kurulmasına karar verilir. Venedik Tüzüğü olarak bilinen bu karar sunucunda, konsey 1965 yılında “International Council on Monuments and Sites” (ICAMOS) adı ile Varşova’da kurulur. 22 Mayıs 1978 yılında Moskova’da yapılan “5. Genel Kurul”da, tüzüğe son şekli verilmiş ve yürürlüğe koyulmuştur. Bu konseyin sekreteryası Paris şehrinden yönetilmektedir.
Günümüzde ICOMOS’un 110’dan fazla ülkede kurulmuş ulusal komiteleri ve 7500’ü aşkın üyesi bulunmaktadır. Ülkemizdeki kuruluş şeması ve yönetmeliği yarı resmidir. ICOMOS Türkiye, özellikle 1992 sonrasındaki üyeleri ve etkinlikleri açısından özerk bir yapıya sahiptir. Ulusal ve uluslararası düzeyde birçok toplantı, sempozyum ve kongreye öncülük yapmıştır.
Tarihi kentlerin, kültürel yapısının korunması konusundaki, gelişimsel sürecini kısa bir özetini yaptıktan sonra, Antakya’nın tarihsel dokusunun korunması ile ilgili yapılan çalışmaları kısa bir özetini vermek isterim:
1973 – 74 yılları arasında, Antakya koruma imar planlarının ön hazırlıklarını yapmak üzere, taşınmaz kültür varlıklarının, tespit ve tescil işlemleri yapılmaya başlandı. Ardından, arkeolojik, doğal ve kentsel sit alanları sınırları tespit edildi.
Bu çalışmalar yapıldığı sıralarda, ben de stajyer öğrenci olarak çalışmıştım.
Usum beni yanıltmıyorsa 370 yakın korunması gerekli taşınmaz kültür varlığının tespitini yapmıştık.
O zamanlar, tarihi kent dokusu ile ilgili bütün kararlar, Ankara’da bulunan Anıtlar Yüksek Kurulu tarafından alınırdı.
Alınan kararların, projelendirmesi, uygulanması ve denetlenmesi, bilim insanı ve yetişkin personel yetersizliğinden uğraş verici ve uzun bir süreç alırdı.
Bu zorlu sürece katlanamayan, mülk sahipleri, sonuçlarına katlanmayı göze alarak kendi çözümlerini üretip uygulamaya koydu. Nitekim birçok mülk sahibi bu yüzden ceza aldı. Bu süreç devam ederken, Adana Kültür ve Tabiat Varlıkları Bölge Kurulu kuruldu. Bölge kurulunun kurulması ile koruma imar planları, röleve ve restorasyon projelerin uygulama ve değişiklik istekleri zamansal açıdan eskiye dönük olarak daha işlevsel bir ivme aldı.
2010 yılında Antakya Belediyesi bünyesinde oluşturulan, kısa adı KUDEB olan koruma, uygulama ve denetleme birimi oluşturuldu.
Bu birimin kurulması ile vatandaş, Belediye ve Adana Bölge Kurulu ilişkileri daha düzenli oldu. İşlevsel sürece daha hızlı bir ivme kazandırdı. Aynı birim, 2014 yılında Hatay Büyük Şehir Belediyesi’nde kuruldu. Bu kurulun işlevsel görevi, Antakya Belediyesi dışında bulunan tüm belediyelere aynı amaca yönelik hizmet vermektir.
2018 yılında olumlu bir gelişme oldu. Hatay Kültür ve Tabiat Varlıkları Bölge Kurulu kuruldu. Adana Bölge Kurulu’nda bulunan, başvuruların tümü Hatay Bölge Kurulu’na aktarıldı. Hatay Bölge Kurulu ilk günlerindeki, bazı eksikliklerine rağmen, işlevsel görevini zamanında ve eksiksiz yapıyordu.
Eksikliklerini gideren kurul halen hizmet vermektedir.
Tarihi kent dokumuzun sorunlarını ve çözüm yollarını tam bulmuşken, depremin yıkıcı etkisi, bizlere yeni sorunlar çıkardı.
Çok boyutlu olan bu sorunların en önemlisi, yeni bir koruma imar planın hazırlanması!
Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdür Vekili Sayın Birol İnceciköz, bilim insanları, uzmanlar ve sivil toplum örgüleri ile yaptığı görüşmeler sonucunda, bizlere bunun güvencesini verdi.
Güvenelim mi? Kuşkuluyum? Niye mi? Size, ben yaştaki herkesin bildiği bir anı ile yanıt vermek isterim.
Allah gani gani rahmet etsin, geçmiş dönem Antakya Belediyesi başkanlarımızdan Mahmut Yanaray vardı. Antakya Belediyesi’nin, 1940 yıllardan sonra, aristokrasi yönetsel belediyecilik anlayışını yıkarak, Antakya esnafının (o zamanların orta direği) temsilcisi olarak belediye başkanı seçilmişti. Dönemin siyasi anlayışına göre, egemenlerin (halk söylencesi ile Efendi veya Arapça deyimle Havaca) yönetsel gücünü kırmış, halkın egemenliğini temsilen belediye başkanı seçilmişti.
Artık esnaf, sınırsız isteklerini Başkan Mahmut Yanaray’a çekinmeden, makamına direk uğrayıp yaptırabilecekti.
Günlerden bir gün, yeni bir yaşam umudu ile kırsal alandan, kentsel alana göç eden bir yurttaşımız, imar planında, park ve yeşil alan olarak planlanan alanda, Mahmut başkana oy vermenin gücüne sığınarak, kaçak bir yapı inşa etmeye başlar. O sırada ihbar alan belediye zabıtası, olay yerine gelir tutanak tutar ve kaçak yapıyı mühürlerler. Zabıtaya, başkana oy verdiğini, ikna edemeyen yurttaş, hemen belediyeye gider, başkana durumu anlatır. İnşaatı bitirmesi için çözüm üretmesini ister.
O zamanlar, belediyenin kullandığı ne telsiz nede mobil telefonu sistemi vardı. Yazışmalar bildiğiniz daktilo ile yazılır ve bildirimde bulunurdu.
Halkın dilini çok iyi bilen başkan, sevecen bakışları ile kendisine oy veren yurttaşın sırtını sıvazlayarak, eline “ELLEŞMEYİN KENE İSTİFİL OLSUN” (Ne yaparsa yapsın engel olmayın anlamında) altına ismini de yazarak yurttaşın eline verir. Yurttaşımızda, başkandan aldığı yazılı güvenceyle, gönül rahatlığı ile mührü kırar ve inşaatını tamamlar.
Bu yöntemden günümüze kadar ne değişti?
Hiç!.. Aynı hamam, aynı tas!
Siyasi kültür anlayışımızı ve siyasetçileri değiştirdik.
Başkanları ve yöneticilerini değiştirdik.
Koruma imar planları, onlarca defa değiştirdik.
Kadim kentin yaşanabilir, nüfusu üç, dört kat artırdık.
Kenti besleyen tarım alanlarını, mantar gibi konuta ve sanayi tesislerine açtırdık.
İçme suyu kaynaklarımızı, cömertçe harcadık.
Deprem bölgesi olduğunu bildiğimiz halde, hatır gönül işi deyip kat artırımı yaptırdık. Gök delenler inşa ettik!
Kimse kusuruma bakmasın. Bu kenti, deprem değil, bizler el birliği ile yıktık!
Hiç kimse kendini bundan arındırmasın?
Şimdi arınmış, toplumsal bilinç ve uzlaşı ile kurguladığımız, binlerce yıllık, kültür, sanat ve bilimin arınak’ı olan Antekye’mizi yeniden yapılandırıp, geçmişteki huzurlu ve mutlu yaşam döngümüze geri dönme zamanı.
Herkes, elini taşın altına koysun.
Ben artık aynı hamam ve aynı tasla arınmak istemiyorum.
Saygılarımla.
YORUMLAR