Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Emekçilerin 50 Yıllık Rehberi

Sadış, 15-16 Haziran direnişinin,

Sadış, 15-16 Haziran direnişinin, Türkiye işçi sınıfının ayağa kalktığı gün olduğuna vurgu yaptı.

Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu Hatay İl Temsilcisi ve Eğitim-İş Hatay Şube Başkanı H. Suat Sadış, Türkiye işçi sınıfının ayağa kalktığı gün olduğunu belirttiği 15-16 Haziran işçi direnişinin, 50 yıldır Türkiye emekçilerine rehber olmaya devam ettiğine vurgu yaptı.
15-16 Haziran’ın, Türkiye İşçi Sınıfının baskıya ve adaletsizliğe karşı ayağa kalktığı, kendisi için sınıf olma bilinci ile mücadeleye giriştiği onurlu mirasın adı olduğuna değinen Sadış, 50 yıl önce Türkiye işçi sınıfının, boynuna geçirilmek istenen urganı yırtıp atarken, kölelik düzenine karşı giriştiği mücadelede elde ettiği zaferin bugün halen Türkiye emekçilerinin yolunu aydınlattığını bildirdi.
Toplu sözleşme hakkı yok sayıldı…
Emeğin haklarını eylem ve direniş çizgisi ile birleştiren 15-16 Haziran direnişinin, Türkiye işçi sınıfının ayağa kalktığı gün olduğunu belirten Sadış, açıklamasında şunlara yer verdi:
“Bizlere bu onurlu tarihi bırakanlar, bugün, emekçilerin kendi tarihini yeniden hatırlamasını da bir kez daha dayatmaktadır. 50 yıl önce atılan mücadele tohumlarından bugün elbette öğrenecek çok şeyimiz ve çıkartacağımız birçok ders var. Türkiye’de sendikal bürokrasiye ve hukuksuz dayatmalara karşı mücadelenin simgesi olan Haziran işçi isyanı, bugün Türkiye emekçilerinin emek ve cumhuriyet mücadelesinde yegâne dayanağı olmak zorundadır. Türkiye, son 18 yıldır, baskıcı ve otoriter bir siyasal anlayış ile yönetilmekte ve bu anlayış en çok da emekçiler üzerinde baskı kurmaktadır. AKP iktidarı, 18 yıl boyunca yalnızca yeni bir siyasal rejim değil, yeni bir emek rejimini de inşa etmiştir. Mevcut iktidar, 80 darbecilerinden aldığı miras ile sendikal örgütlenmenin önüne engeller koymuş, emekçiler adına hukuku askıya almıştır.
İktidar, 18 yıl boyunca sadece emekçilere yönelik baskı politikaları ile yetinmemiş, her biri cumhuriyet mirası olan kamusal emeği de topyekûn tasfiye etmiştir. 2002 Kasım’da iktidara gelen AKP, o günden bugüne 67,5 milyar dolarlık özelleştirme karşılığında kamu hakkını yok pahasına özelleştirmiştir. Bu siyasi anlayışın hakim olduğu 18 yılda, Türkiye’de 25 bin fazla işçi, adına kader dedikleri, fıtrat dedikleri ölüm düzeninde göz göre göre iş cinayetlerinde katledilmiştir. Grev hakkı hak olmaktan çıkartılmış, kamu emekçilerinin özgür ve bağımsız toplu sözleşme hakkı yok sayılmıştır.”
Emeklilik hakkı hedef tahtasına oturtuldu…
Cumhuriyetin emekçilere mirası olan kıdem tazminatı hakkına göz dikildiğini de belirten Sadış, Anayasal bir hak olan kamusal emeklilik hakkının AKP tarafından hedef tahtasına oturtulduğuna değindi ve şunları dile getirdi: “Türkiye’de çalışanlar, ülke tarihi boyunca en büyük sömürüyü ve yoksulluğu AKP iktidarı döneminde yaşamış, tahtakurusuna isyan eden işçiler hapse atılmıştır. Türkiye, 24 Haziran 2018 seçimlerinin ardından kurumsallaştırılmaya çalışan tek bir kişiye bağlı yönetim anlayışının krizini yaşamaktadır. Bu kriz, salt bir siyasal kriz olarak değerlendirilmemelidir. Millet egemenliği anlayışının rafa kaldırıldığı, hukukun ve demokrasinin askıya alındığı Başkanlık rejimi, Cumhuriyet tarihimizin en büyük ekonomik krizine bu süreçte neden olmuştur.
Son dönemde dünyayı etkisi altına alan virüs salgını krizi, sadece bir sağlık sorununu açığa çıkarmamış, tüm dünyada sosyal ve ekonomik değişimlere de etken olmuştur. Dünya genelinde işsizlik ve yoksulluk bu süreçte çok daha fazla artmış, bizlere yıllardır zafer olarak sunulan neo liberal kapitalist programlarında iflasına neden olmuştur.
Ülkemizde de pandemi krizini fırsata çeviren siyasi anlayış, emeğin haklarına yönelik kapsamlı saldırılara girişmekte geç kalmamış bu süreçte dahi emek karşıtı politikaları bir bir hayata geçirmiştir. Milyonlarca işçi günlük 39 TL’ye mahkûm edilmiş, toplu sözleşme hakkı askıya alınmış, işçiler ölüm pahasına zorla çalıştırılmış, kamu emekçilerinin sağlığı ve güvenliği bu süreçte hiçe sayılmıştır.
Emeğe ve emekçilere karşı dayatılan baskı ve sömürü düzenine karşı, Türkiye emekçileri, artık kendi kaderini kendi belirlemelidir. 15-16 Haziran isyanının 50. Yılında, tüm emekçiler emek, cumhuriyet ve laiklik mücadelesinde güçlü bir mevzi yaratmalıdır.”
Mehmet ÖZGÜN