Türkiye gündemini uzun süre meşgul eden “Zarrab” (Sarraf) olayı ve davası, geçtiğimiz yıl ABD gündeminde de önemli bir yer tutmaya başlamış idi.
Hatırlanacağı üzere bazı yolsuzluk iddiaları ile ülkemizde tutuklanıp bir süre cezaevinde kaldıktan sonra salıverilen ve daha sonrada herhangi bir mahkeme kararına gereksinim duyulmaksızın Zarrab ve buna bağlı olan kişilerle ilgili olay, ülkemiz açısından kapatılmış ve suçlananların lehine bir sonuca vardırılmış idi. Zaman zaman medyada bu olayın anımsatılması ve ileriki günlerde bu konunun yeniden yargıya taşınacağı yolunda beyanlarda bulunulmasının, dışında tamamen unutulmaya ve küllenmeye terk edilmişti.
Ama ne olduysa oldu. Geçtiğimiz yıl ABD’ye giden Rıza Zarrab birden bire tutuklandı, hakkında uzun süreli hapis cezası istemi ile dava açıldı. Büyük meblağlı kefaletle salıverilme istemleri mahkemece reddedildi.
Öyle ki Amerika’daki bu dava, Türkiye’de de büyük bir yankı uyandırdı. Çeşitli siyasilerin, çeşitli tepkileri gündeme geldi. Hatta ABD’nin üst düzey yetkilileri nezdinde karşılıklı diyaloglar yapıldığı söylentileri medyaya haber olarak düştü.
Rıza Zarrab tutuklu iken, bu kez onunla bağlantılı olarak ülkemizdeki bir bankanın genel müdür yardımcısı ABD’ye yaptığı bir ziyaret sırasında tutuklanarak cezaevine konuldu. Doğrudan veya kefaletle salıverilmesi yolundaki isteklerde ABD’li yargıç tarafından reddedildi.
Buna karşı da ülkemizden tepkiler ortaya konuldu. Ama her iki şüphelinin tutukluluk halleri devam ettirildi.
Durum bu merkezde iken ,bu kez Zarrab davasına yeni sanıkların eklendiği gündeme bomba gibi düştü.
17-25 Aralık yolsuzluk iddiaları sırasında adı geçen bir bakan Zarrab davası iddianamesine dahil edildi.
Böylece Rıza Zarrab davasının giderek dallanıp budaklanacağı ve sanık sayısının artmasının da söz konusu olabileceği, yazılmaya, çizilmeye, söylenmeye başlandı.
Rıza Zarrab davasına dahil edilen eski Bakan’ın yine medyaya yansıyan haberlere göre ABD’li hakim tarafından tutuklanmasına karar verildiği açıklandı.
Görülüyor ki ülkemizde gündemden düşürülen, unutulmaya ve küllenmeye terk edilen bir olay, ABD’de yeniden gündeme getirilmiş ve boyutuda her geçen gün genişletilmek suretiyle tüm dünyanın ilgisini çeker bir hale gelmiştir.
Şimdi ABD’nin bu tutumuna, ABD yargısının bu kararlarına karşı tepkiler konulmakta, yanlış yapıldığı, bu nedenle yanlışın derhal düzeltilmesi gerektiği yolunda görüşler öne sürülmektedir.
İleriki günlerde bu davalarla ilgili gelişmeler daha netleşecek ve daha somut bir durum ortaya çıkacaktır.
Ancak üzerinde durmak ve hatırlatmak istediğimiz bir husus vardır: “Acaba neden ülkemizde bu konu ile ilgili haberler basına yansıdığı, görüntü ve ses kayıtları ortaya çıktığı zaman, bağımsız ve tarafsız yargı önünde bu iddiaların enine boyuna tartışılması ve tüm yasal delillerin toplanması suretiyle bir karar verilmesi yoluna gidilmedi?….”
Eğer bu yapılmış olsa, ülkemizde bu konu ile ilgili verilmiş bir Yargı kararı olsa idi, bilinmelidir ki ABD’deki bu davalar, iddialar ve tutuklamalar olmayabilirdi. Hatta ve hatta olmazdı bile diyebiliriz.
Bu arada şimdilik olayların gelişmesini sakin bir şekilde izlemek, ABD yargısının vereceği kararı beklemek en doğru bir hareket olsa gerek.
Kavga etmeden, bağırıp çağırmadan, kimseyi azarlamadan, gelişmeleri beklediğimiz takdirde, bunun herkese yararlı olacağı kanısındayız. Bu gerçeği hatırlatmakta da yarar görüyoruz….
nabiinal@hotmail.com