Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Enkazların Arasından Yeni Bir Gazetecilik Tanımı İsteği Çıktı

Deprem ve Gazetecilik Konulu

Deprem ve Gazetecilik Konulu Panelde Deprem Felaketi Sonrası Doğrular ve Yanlışlar Konuşuldu.
Samandağ Evvel Temmuz Festivali etkinlikleri kapsamında depremin yarattığı yıkım ve enkazın içinde Deprem ve Gazetecilik paneli yapıldı. Pazartesi günü Samandağ / Deniz sahilindeki “Deprem ve Gazetecilik” paneline konuşmacı olarak gazeteciler Ali Duran Topuz, Nadire Mater, Faruk Bildirici ve Semra Kardeşoğlu katıldı. Büyük ilginin olduğu panelin modorotörlüğünü Bilgi üniversitesi öğretim üyelerinden Bülent Bilmez ile gazeteci Esra Üşüdür yaptı.
Bu yıl 6 Şubat deprem felaketi sonrası düzenlenen festivale çok sayıda eleştiri geldiğini anlatan modorotörler” Böyle bir zamanda festival yapılır mı? Sorusu soruluyor. Asıl böyle zamanlarda festivallerle bir araya gelmek, acımızı paylaşmak gerektiğine inanıyoruz. Festival yerinde ve zamanında düzenlenmiştir. Emeği geçenlere teşekkür ediyoruz” dediler.
Daha sonra söz alan konuşmacılar ülkemizin bir felaketler ülkesi olduğunu, böylesi felaket zamanlarında Gazetecilik mesleğinin çok daha büyük bir önem arz ettiğini ifade ederek deprem felaketinden önce, deprem anında ve deprem sonrasında gazetecilik mesleğinin depreme hazırlıklı olması gerektiği savunuldu.

FARUK BİLDİRİCİ: “HEP MUCİZE HABER PEŞİNDE KOŞULDU”


Panelde ilk sözü alan gazeteci Faruk Bildirici, deprem sonrasında medyanın en çok “zemin” ile ilgili haberler yaptığını ancak depremde aslında gazetecilik mesleğinin zemininin ne kadar kötü olduğunun görüldüğünü söyledi. Bildirici “ Bugün maalesef iktidar ve patron çıkarlarıyla bütünleşmiş bir medya var. İktidar ise sıfır hoşgörüsü olan bir yönetim anlayışında. Tüm bu olumsuzlukların yanında medya sektörü büyük bir digital devrimin içinde yol alıyor.

Peki biz gazeteciler bu depremi nasıl atlattık? Neler yaptık. Bence çok kötü gazetecilik örnekleri de sergilendi. Arada birkaç iyi örnek de vardı. Gazeteciler hep mucize haberlerin peşinden koştu. Hep enkaz altında kalanların görüntülerini vermeye çalıştı. Hiç empati kurulamadı. Biz gazeteciler depremden sonra bu felaketin yeniden yaşanmaması için ne tür haberler yaptık.

Depremin öncesinde neler yaptık? Deprem sırasında ne kadar sorumluluk aldık. Bunları sorgulamak lazım. Gazetecilik benim açımdan “insan “ mesleğidir. Öyle tanımlıyorum. Oradaki insanı rencide etmeden deprem bölgesindeki insanlarla empati kurmamız gerekiyordu. Biz yaşanan trajediyi ve acıyı ne kadar içselleştirebildik diye kendimize sormamız lazım. Biz gazeteciler depremlere ve felaketlere hazır olmalıyız.

Deprem sonrası en deneyimli gazeteciler bölgeye gönderilmeliydi ancak bölgeye çok genç ve deneyimsiz muhabirler gönderildi. Biz depremde hayatını kaybeden, yaralanan meslektaşlarımzın bile haberlerini yeterince yapamadık. Depremzede çocuk ve bebeklerin haberlerini yapmaya çalışan muhabirler digital ayak izi diye bir şeyi unutmamalı. Yapılan haberler bir gün o çocuk ve bebeklerin karşısına çıkacak. Bizim de aynayı yüzümüze tutup bir özeleştiri yapmamız gerekiyor “ dedi.

SEMRA KARDEŞOĞLU: “FOTOĞRAFLAR HAFIZAMIZDAN ÇOK ÇABUK SİLİNDİ”

Panelde ikinci konuşmacı olarak söz alan gazeteci Semra Kardeşoğlu ise söze salondakilere bir soru sorarak başladı. Kardeşoğlu; “ siz bu depremde hafızanıza kazınan en sembol fotoğrafı hatırlıyor musunuz” diye sordu. Salondaki dinleyiciler birbirinden farklı çok sayıda fotoğraf karesinden örnekler verince de “ Depremin üzerinden beş ayı aşkın süre geçti. Bu süre zarfında binlerce haber ve fotoğraf yayınlandı.

Dijital imkanların hayatı ve haberciliği çok kolaylaştırdığı bu zamanda maalesef bize ulaşan fotoğraf ve haberler hemen hafızamızdan siliniyor, unutuyoruz” diyerek; “ben bütün bu karmaşada bize ulaştırılması gereken en doğru bilginin kullanılamadığı görüşündeyim. Ortada çok fazla kirli bilgi dolaştı. Hep mucize bir kurtuluş hikayesi arandı. Ama bunun sonrası yok. O kurtarılan kişiye ne oldu? Onun hikayesi nedir bilmiyoruz. Ne yapıyor? Sağlığı ve psikolojisi nedir haber yapan olmadı. Yeni yetişen gazetecilerde şöyle bir şey var; Onlar yeterince sokak deneyimi kazanamıyorlar. Biz mesleğimizi önce sokaklarda yaptık. Deneyimi orada kazandık. Şimdi muhabirler soru sormakta bile zorluk yaşıyor. Muhabirlerin bu sokak tecrübesi eksikliği depremde olumsuz bir etki olarak medyaya yansıdı. Bu deprem bize iktidar ya da muhalefet herkesin artık gazeteciliğe bakış açısını geliştirmesi gerektiğini gösteriyor. Gerçeğe ulaşmak için daha çok çaba sarf etmeliyiz “ dedi.

ALİ DURAN TOPUZ “ MÜCADELE VERMELİ VE ÖRGÜTLENMELİYİZ”


Deprem ve Gazetecilik konulu panelin bir diğer konuşmacısı gazeteci Ali Duran Topuz 1999 yılında yaşanan büyük depremi hatırlattı ve o depremde medyanın önemli ve başarılı bir sınav verdiğini savundu. Bu başarının altında o dönemdeki medyanın bugünden dah sağlıklı bir örgütlenmesi olduğunu çalıştıkları gazete ya da medya kuruluşlarında sağlıklı bir maaş alabildiklerini ve bu noktada sorumluluk anlayışlarının daha yüksek olduğunu ifade etti. Yine aynı dönemde çok iyi bir yeni kuşak gazetecilerin yetişmekte olduğunu bu yeni nesil gazetecilerin 99 depreminde çok güzel bir sınav verdiğini belirtti.

Topuz; ayrıca 99 depremin iktidarda bir koalisyon hükümetinin olduğunu ve koalisyonun demokrasi anlamına geldiğini ifade ederek “ en azından kolaisyon hükümeti medyaya baskı yapmıyordu” dedi. Gazeteci Ali Duran Topuz ,şimdi yaşanan ve 11 ili yıkıma uğratan depremde ise medyanın kötü bir sınav verdiğini savunarak mevcut iktidara sırtını dayayan medyanın nitelikli haberden uzak olduğunu bölgeden en sağlıklı haberlerin zor şartlar altında çalışan muhalif basından geldiğini anlattı.

Toplum için ve toplum yararına haber yapan muhalif medyanın da eksikleri olduğunu anlatan Topuz “ Ana akım medyada muhabirin ve gazetecinin az olduğunu görüyoruz. Yeni yetişen bir nesil ise yok. Biz muhalif basın bu olağanüstü şartlarda olağanüstü yayıncılık örnekleri ortaya koyduk. Ben mesleki sorunların çözümü için her zmaan mesleki bir mücadele vermenin ve örgütlenmenin önemini savunuyorum. Mesleğimizin yeniden tanımlanması ve meslek içi örgütlenmenin yeniden yapılandırılması gerekiyor. Yeni bir medya mücadelesi diri tutulmalıdır. Bu alanda yeni bir meslek ve yayıncılık tanımı yapmalı ve daha çok bir araya gelmemiz gerekmektedir. Türkiye’de dijital yayıncılık platform örgütlenmesinin zamanı gelmiştir ve hatta geç kalınmaktadır. Biz hep beraber bu alanda bir güven ağı inşa etmeliyiz “ dedi.

NADİRE MATER “ YENİ BİR GAZETECİ TİPİ YARATILMAK İSTENİYOR”


Panelin son konuşmacısı gazeteci Nadire Mater de sözlerine ilk olarak 6 Şubat depreminde hayatını Antakya’da kaybeden insan ve kadın hakları savunucusu Hatice ve Mithat Can’ı anarak başladı. Hatice ve Mithat Can’ın anısı önünde saygıyla eğildiğini ifade eden Mater; bugün Türkiye’de tutuklu bulunan ve mahkemelerde yargılanmakta olan gazetecileri de anarak tek tek tutuklu ve yargılanan gazetecilerin isimlerini okudu. Mater “Bu isimleri ne kadar tanıyor ve biliyoruz? biz önce kendi meslektaşlarımızı unutmamalı ve bu özgürlük mücadelesinden sapmamalıyız “ dedi.

Gazetecilik mesleğinin bir düşünce özgürlüğü mesleği olduğunu savunan Mater; gazetecilik mesleğine ket vurulduğunda aslında bütün özgürlüklere ket vurulduğunu belirtti. Nadire Mater “ Bugün 2023 yılına geldiğimizde gazetecilik mesleğinde önemli değişiklikler olduğunu görmemiz lazım. Maalesef yeni bir gazeteci tipi yaratılmak isteniyor. İnternet gazeteciliği hayatımızı mesleğimizi çok kolaylaştırdı, büyük bir devrimdi doğru ama gazetecileri de tembelleştirdi. Kes kopyala haberciliği yayıldı. Gazetecide merak ve araştırma kalmadı. Bakıyorsunuz bir haberdeki yanlış başka birçok gazetede aynı şekilde kullanılıyor. Çünkü kopyalıyoruz. Halbuki gazeteci araştırmalı ve huzursuzluk duymalıdır. Ben huzursuzluk duyuyorum ve herkesin de huzursuz olması için gazetecilik yapıyorum. Benim gazetecilikten anladığım bu. Ben dünyayı, toplumu halkı ve insanı dert ediniyorum. Gazeteci bunu dert edinmelidir. Yeni bir gazetecilik yapma yolu ve yöntemi var. Yeter ki mücadeleden yılmayalım. Gazeteci taraf olmaktan çekinmemelidir. Gazeteci önce toplumu, insan hakları ve evrensel değerler üzerinden zaten taraftır. Ben en önce doğrudan yana taraf oluyorum bunu tüm yeni gazeteci kardeşlerimi de öğretiyorum “ dedi.

Moderatör Bülent Bilmez panel sonunda genel bir değerlendirme ile konuşmacıların sunumlarını özetlerken katılımcıların soru sormasını sağladı. Panelin son bölümünde paneli izleyen katılımcılar ile konuşmacılar sohbet ederek fikir alışverişinde bulundu.