AKP’nin Yenilikçi Hareket adıyla 2000’li yılların başında Refah Partisinden kopup kendi yeni çizgisinin temelini atmasının üzerinden 25 yıl geçti. AKP iktidarının ülkeyi yönetme iddiasının ise üzerinden 23 yıl geçti.
AKP’nin iktidar dönemini üçe ayırmak gerekir;
- 2002-2008 Demokrasiye saygı ve devleti tanıma dönemi
- 2008-2014 Demokrasinin cemaatle birlikte Erdoğan’ın söylediği gibi “aynı menzile yürüme” ve Cumhuriyet rejiminin can alıcı noktalarına saldırı dönemi
- 2014-2018 Yeni bir devleti inşa ve AKP’nin dışındaki bütün güç odaklarını elimine etme dönemi
- 2018-2025 Hukuk devleti ve anayasal rejimi kendi kuralları içinde eritme,yok etme ve yol temizliği dönemi
Ucube bir “Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi” ve yasama-yürütme-yargı erklerinin tek bir güç tarafından Beştepe’de toplanma dönemi son evrenin satır başlarıdır.
AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan kendi ideolojisinde son derece tutarlı ve militan bir ruhla bugünlere gelmiş bir siyasetçidir. Değişmesi, yumuşaması ya da liberalleşmesi asla sözkonusu değildir. Yetiştiği iklim ve ailesi başta olmak üzere tüm yakın çevresi ve evliliklerle çevresinin genişleme biçimi yine aynı ideolojik temeller üzerine kuruludur.
Yani Erdoğan’ın değişmesi ya da Özgür Özel’in beklentilerine olduğu gibi “yumuşaması” ya da “normalleşmesi” tartışma konusu bile değildir.
Hükümet etme ve yönetim biçimi Türkiye’yi 7 yıldır artarak devam eden cumhuriyet tarihinde yaşanmamış bir ekonomik krize sürüklemiştir. Cumhur ittifakı adı altında kurduğu siyasi bileşenler son dönemlerde başta MHP ve BBP olmak üzere bir ayrılma noktasına doğru sürüklenmiştir.
CHP ise yerel seçimlerde birinci parti çıkmış ve yapılan tüm hatalara rağmen genel iktidara hızla yol almaya devam etmektedir.
Erdoğan’ın bu gelişmeler önünde iki seçeneği vardır; ya halkı 2002 yılında olduğu gibi “Din” faktörünü sonuna kadar kullanarak ekonomik tabloyu yeniden konsolide edip kendisinin ya da kendisine benzeyen birinin iktidarını sürdürecek, ya da alternatiflerini ortadan kaldıracaktır.
Birincisi artık çok zor. Ne ekonominin düzeltilmesi ne de halkın “Dindar Bir Cumhurbaşkanı” ideali üzerinde birleştirilmesi artık seçenek olmaktan çıkmıştır.
Geriye ikinci seçenek kalmıştır; “İktidarını alternatifsizleştirmek” üzerine kurulu bir kaos dönemi.
Bunun da çıkar tek yolu CHP’ye saldırmaktır, CHP’nin sandık yoluyla elde ettiği bütün kazanımları kontrol altındaki yargı yoluyla geri ele geçirmek en azından kadük hale getirmektir.
Özgür Özel’in attığı yanlış adımlar; “Normalleşme”, “Yumuşama”, “Cumhurbaşkanına ve iktidar ortağı MHP genel başkanına gereğinden fazla saygı gösterileri” Erdoğan’ı hem cesaretlendirmiş hem de temizlik operasyonunun düğmesine basmasını kolaylaştırmıştır.
Hiç kimse bundan; “CHP’li belediye başkanlarının hepsi tertemiz” ya da “CHP’li belediye başkanları halkın onayıyla aday gösterilmiştir” sonucunu çıkarmasın. CHP’li başkanların nasıl ve kimler tarafından aday gösterildiğini parti tabanı çok iyi biliyor.
Ama bu sonucu değiştirmiyor,
Erdoğan var olabilmek için CHP’yi yok etmek gerektiğini çok iyi biliyor. Ve siyaset oyununu bunun üzerine kuruyor.
Kurduğu oyunda da bugüne kadar son derece başarılı gidiyor….

YORUMLAR