Önceki gün yaptığı bir konuşmada, “Her birinin kendi hikâyesi olan şehirlerimizin siluetini bozan, estetik değeri olmayan, kültür varlığımıza katkıda bulunmayan projelere kesinlikle izin vermeyeceğiz” diyen Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan’ın ardından, gözler, Antakya kent merkezinde ‘kent siluetine uygun İşhanı’ projesiyle ısrarını sürdüren Vakıflar’a çevrildi.
Antakya’dan İstanbul’a uzanan hatta, tarihi kentlerin kimlik kaygısıyla süregelen tartışmalar bitmiyor, o tartışmalara eklenen uyarılar da, ki dendiği gibi aslında… Mimari denince, akla sadece tek bir proje gelmemeli. Her yapılan proje, şehre yapılan bir dokunuştur. Bu dokunuşların etkileri de tamamen mimarın elindedir. Bir proje ‘yaptım-bitti’ olmamalıdır hiçbir zaman. Proje, arsada yükselen bir beton-çelik yığını da değildir esasen. Şehir siluetine yapılan bir eklentidir.
O zaman soralım mı? Vakıflar’ın, Genel Müdürlük ve Bölge Müdürlüğü ısrarıyla ‘İşhanı’ yapılması konusunda direttiği, yıkım süreci aylardır ertelenen bina, bu tartışmanın ve toplumsal-mimari beklentinin neresinde? Eldekinin ‘mimari estetiğe sunduğu’ değer bu kadar tartışmalıyken, yenisi için ‘kent silueti’ başlığında ‘yol açmak’ neyin karşılığı? Belki de tepkileri azaltmanın bir yolu! Ya da tartışılan alanı daraltmanın yeni stratejisi!
Vakıflar’dan, bugüne kadar, 2017 Aralık ayında yapılan; “Bölge Müdürlüğümüzce, iki bloktan oluşan İşhanı’nın yıkılarak, iki blok arasında kalan ve idaremizce Antakya Belediyesi’nden satın alınan parselin de tevhit edilmesiyle oluşan taşınmaza, imar planına uygun bir şekilde, mevcut İşhanı ile aynı işlev ve mahiyette, daha estetik ve kent siluetine uygun, günümüz teknik imkanlarının kullanıldığı bir İşhanı planlanmaktadır” açıklaması dışında bir bilgilendirme gelmemesi de buna mı dair?
-ERDOĞAN NET!-
Geçtiğimiz günlerde, Ankara Spor Salonu’nda düzenlenen 31 Mart 2019 Yerel Seçimleri Aday Tanıtım Toplantısı’nda Partisinin seçim manifestosunu açıklarken, bu konuda oldukça dikkati çeken saptamalar ve uyarılar yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözleri, Vakıflar noktasında, Antakya’nın tarihi doğu yakasında yaşanan tartışmayı bir kez daha gündeme taşıdı.
Buradaki konuşmasında, “yepyeni bir şehircilik hamlesi başlatacağız” mesajı veren ve “kentsel dönüşüm projelerini, şehirlerimizi, hem deprem riskinden hem de çarpık yapılaşmadan kurtarmaya dönük olarak geliştireceğiz” diye de ekleyen Erdoğan, Antakya noktasında bizleri ilgilendiren noktada şöyle devam etti:
“Bugüne kadar elde ettiğimiz tecrübelerin ışığında, bina bazlı kentsel dönüşümden ziyade, alan bazlı kentsel dönüşümü teşvik edeceğiz. Tek tip kentsel dönüşüm uygulamaları yerine, bölgenin ve vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını gözeten çözümler üreteceğiz. Fiziki dönüşümü kültürel, ekonomik ve sosyal dönüşümle birlikte tasarlayarak yepyeni bir şehircilik hamlesi başlatacağız.”
Erdoğan, her şehrin; kendi coğrafyasına, iklimine, tabiatına, tarih ve insan dokusuna, büyüme alanlarına uygun gelişme modelleri hazırlayacaklarını ifade ederken de, Vakıf İşhanı-Kent Silueti ikileminde tarafların anlaşamadığı Antakya gibi tarihi-kültürel kentlerde “olması gerekene” işaret etti, şehirlerin dokusunu bozan, estetik olmayan yapılara izin verilmeyeceğinin altını çizdi.
“Her birinin kendi hikâyesi olan şehirlerimizin siluetini bozan, estetik değeri olmayan, kültür varlığımıza katkıda bulunmayan projelere kesinlikle izin vermeyeceğiz.”
-VATANDAŞ DESTEĞİ-
Konuya ilişkin konuşan vatandaşlar ise, Ankara’dan yansıyan bu son tespitin Antakya’da çözüm yaratması umudunu paylaşırken, şunları dile getirdiler:
R.H. > Birçok konuda fikirsel ayrılık yaşadığım bir isim olsa da, çok iyi bir saptama olmuş bu. Ama hayata geçer mi? İşte asıl sorun bu! Çünkü kira gelirinden vazgeçmek, hele ki arsa değeri bu kadar yüksek böylesi bir yerde projeyi ve kurumsal önceliği rafa kaldırmak, zor görünüyor. Zaten Vakıflar şu ana kadar hep sessiz kaldı. Bu da onların toplum içinde yükselen seslerle tartışmama tavrı sanırım. Aslında taraflar, ama net bir şekilde bu taraf durumlarını ortaya koymak istemiyorlar. Dediğiniz gibi, Cumhurbaşkanı demiş ama, Vakıflar ne der? Önemli olan da bu!
M.N. > Ne demiş? Şehirlerin siluetini bozan ve kültür varlığına katkıda bulunmayan projelere izin verilmeyecekmiş, öyle mi? O zaman, Vakıf İşhanı toptan kalkmalı olduğu yerden. Ya da ‘İşhanı illa ki olsun’ diyenler, bu binayla kültür varlığına nasıl bir katkı sunduklarını açıklasın bir zahmet! Aslına bakarsanız, tartışmamız külliyen hata! Bir kere, kentin doğu yakasının görselini, ön cephedeki beton yapılar neredeyse kapatmış durumda. Ulu Cami olmasa, batıdan bakanlar hiçbir şey göremeyecek eski şehir adına. Anlaşılan, batı kısmını bitirdik, sıra geldi doğu kısmına!
M.İ. > Kendi hikâyesi olan şehirleri koruma adına bu tür yapılara izin vermeyeceklerini söylemeleri güzel olmasına güzel de, bunu nasıl yapacaklar? Hangi kurum eliyle yapacaklar? Valilikler mi? Tamam da, bizde Valilik bu tartışmanın neresinde, siz söyleyin! Bugüne kadar konuşmadılar, sustular. Belki Erdoğan’ın çıkışı onları da konuya müdahil yapar da, biz de hem bu gereksiz binadan, hem olası bir başka beton projeden, hem de bir türlü bitmek bilmeyen bu tartışmadan bir an önce kurtuluruz.
-EMRE AROLAT-
Antakya’da yapımı süren Müze Otel inşaatının mimarı Emre Arolat’ın ‘kent silueti’ için geçmişte söyledikleri ile bitirelim bugünü ve Mehmet Şah Bin Mustafa Dede Efendi Vakfı adına kayıtlı Mehmet Şah Vakıf İşhanı’nın bugünden yarına eklenecek hikayesini nasıl şekillendireceğimizi bir kez daha düşünelim…
“Kent silueti nedir sorusunun cevabı! Şöyle denebilir sanırım… Şehre bakıldığında, görünen mimari veya diğer yapıların genel görünümü. Mimarlar ve Şehir Plancıları olarak, şehre yaptığımız her dokunuş, inşa ettiğimiz her bina, siluete bir eklenti aslında. Silueti desteklemek de, o silueti bozmak da bizim elimizde. Biraz toparlarsak, konu aslında hep aynı! Yaptığınız işe, en önemlisi kendinize ve yaşadığınız çevreye saygı duyarsanız, ortaya rant için yapılmış binalar yerine; herkesin konuşacağı, belki eleştireceği, belki çok seveceği binalar ve şehir siluetleri çıkar.” -Tamer Yazar-