Erken Trenlerde, genç yaşta kaybettiğimiz şair Azer Yaran’ın Boris Pasternak’ın kitaplarından seçip Rusça’dan çevirdiği şiirlerini bir araya getiriyor.
1890’da Moskova’da doğan Pasternak, aydın çevreden bir ailede yetişti. Babası Rus sanat dünyasında seçkin bir ressam, annesi tanınmış bir piyanistti. Tolstoy, Rilke, Skriyabin, Rahmaninov, Serov, Gorki aile çevresindeki simalardı. Moskova konservatuvarında müzik eğitimi gördükten sonra Moskova ve Marburg üniversitelerinde felsefe okudu. İlk şiirlerini 1912’de yazmaya başladı. İlgi uyandırmayan ilk iki kitaptan sonra, 1917 de yazdığı “Kızkardeşim Hayat”, 1922 yılında yayımlandığı zaman ilk ününü yaptı.
Şiirinin artistik bir gerçek yaratması gerektiğine inanan Pasternak’ın bu anlayışı dönemin kültür bürokratlarının görüşleriyle çelişmekteydi. Bu yüzden 1936’dan sonra şiirlerinin yayımlanmasına engel olundu. Bu dönemde içine kapanıp Shakespeare, Shelley, Goethe, Verlaine gibi yabancı şairlerden çeviriler yaptı. II. Dünya Savaşı sırasında kültür politikasının yumuşamasından yararlanarak, “Erken Trenlerde” ve “Seçilmiş Şiirler” adlı iki şiir kitabı yayımladı. “Erken Trenlerde” kitabındaki doğa şiirleri şairin yaratma sürecinde kristal bir sadeliği ve aydınlığı sergiliyordu. Klasistlere karşı biçimde başkaldıran ve metaforları yoğunlaştırmada bazen neredeyse anlaşılmazlığa kadar varan Pasternak, giderek yıllar içinde süzülmüş, duru bir şiire ulaştı. Yüksek ahlaka, özveriye, aşka çağrı konularının eşliğinde, söyleyişindeki gerilimli yoğunluk yiterken, arılık, fazlalıklardan soyunmuş seçkin bir sadelik kazanıyordu.
Pasternak 1954’te uzun bir süredir üzerinde çalıştığı “Doktor Jivago” adlı romanından bazı bölümler yayımladıysa da, bu romanın bütün olarak yayımlanmasına izin verilmedi. Ancak 1957’de İtalya’da basılan bu roman kısa bir sürede birçok dile çevrilerek bütün dünyada yankılar uyandırdı. 1958’de Nobel Edebiyat Ödülü’ne değer görüldüyse de meslektaşlarının ağır eleştirileri ve SSCB yetkililerinin onaylamaması üzerine ödülü kabul etmedi. 30 Mayıs 1960’ta Moskova yakınlarındaki Peredelkino’da ölen Pasternak’ın şairlik hakları bir yıl sonra tanındıysa da, Doktor Jivago’nun kendi ülkesinde basılması ancak 1988 yılında gerçekleşebildi.
Pasternak’ın şiiri kolay okunacak türden bir şiir değildi. Biçimi zor, metaforlarla yoğun şiirleri uzun süre tartışmalara ve farklı değerlendirmelere konu oldu. Bunun başlıca nedeni, yapıtlarındaki şiirsel düzenin karmaşık, özgün olması ve dünya görüşünün kendine özgü bir dünyayı yansıtmasıydı.
Yesenin’den Pasternak’a, Puşkin’den Lermontov’a kadar pekçok Rus yazarı dilimize kazandıran Azer Yaran şairle ilgili şunları söyler:
“Boris Pasternak’ın yaratıcılığında, denebilir ki, başlıca olan çizgi, harikulade ve yüce armağan olarak yaşamın ve tanrısal evrenin güzelliği karşısında hayret ve saygıdır. Şiir ‘Otlar arasında, ayaklar dibinde yuvarlanarak deviniyor, onu görmek ve topraktan kaldırmak için eğilip bakmak yeterlidir,’ diyordu Pasternak. Ve şair o şiiri bulmak yeteneğiyle yüksek düzeyde donanmış durumdaydı.”
İmge ve sözcük kullanımıyla yeni bir şiir biçemi yaratan Pasternak, Ahmatova’nın dediği gibi “bitmeyen bir çocuklukla ödüllendirilen şair”di. İşte, toplumsal sorunları, doğa ile insan tutkusunu benzersiz güzellikte bir araya getirmeyi başaran “Kış Yaklaşıyor” şiirinden bir bölüm.
Seviyorum sizleri kasabaların
Köylerin uz huzur iskeleleri
Kitap nasıl daha kara ve bol sayfalıysa,
Öyle gönüle göre onun çekiciliği.
Sürerken atlı arabaların karlarını,
Ovaların sererken alfabelerini,
Siz çocukluğumdan sevdiğim kitap gibi
Duruyorsunuz açılmış orta yerde.
Ve birden bire yeniden yazılıyor
O, en yakınlardaki ilk tipiyle,
Her şey parafları içinde kızak ayağının
Ve beyaz, elişi ürünler gibi.