Ankara’dan Anadolu’ya yönelik her açıklamada ‘evde kal’ çağrısı ile kişisel karantinanın önemine işaret edilse de, birçok insan, çalışmaya devam etmek zorunda. Bunu diyenler arasında; ‘Bu, nereye kadar böyle gidecek?” diye sitem eden de var, ‘Evde oturursam, bize kim bakacak?’ diyen de! Bugün, bunu diyenlerden biri konuşsun mu? O anlatsın mecburiyetini ve beklediği çözümü…
“Evde kalmak tamam da, sonra…” diye başlayan cümlesinde derin bir sessizlik var. Çok fazla konuşmak istemiyor. Çünkü bakması gereken daha çok çöp konteyneri var. Toplaması gereken plastikler, kağıt ve metal de… Günde kaç sokak, kaç cadde dolaştığının hesabında değil. Buna dair sorumuzu, ‘çok’ diye geçiştiriyor.
Türkiye’de koronavirüs ile mücadelede öne çıkan slogan “Evde Kal” olsa da, o, evde kalamayanlardan! ‘Evde oturursam, bize kim bakacak?’ deyişi de bundan.
Bu sözler, Antakya’dan, bir çöp toplayıcısından. Kısa süreli sohbetimizde, ellerini gösteriyor ve kelimeler de ardı ardına geliyor…
“Evde kalmayı bir kenara bırakın, bizim temiz kalma gibi bir durumumuz da yok. Hadi kaldık evde! İstemem mi? Keşke. Sonrası peki? 3 çocuk var, elinizden öper. İhtiyaçlar biter mi? Bir çorba kaynatmak için bile bir sürü malzeme gerekiyor. Bunun için de para. Yardım ettiler de, biz ‘yok’ mu dedik? Bizim için başka şans yok! Evde kalma gibi bir lüksümüz yok. Tabi sen, sokağa çıkma yasağı olursa ne olur, diye de soruyorsun. İşte o zaman Allah yardım etsin hepimize. Çünkü o zaman hastalık değil belki, ama açlıkla savaşımız başlar.”
-HER YERDELER-
Antakya’dan İstanbul’a, Diyarbakır’dan İzmir’e, durum çok da değişmiyor. Denilen de, şikâyet edilen de aynı… “Ekmek parası için mecburum, çalışıyorum.” Birçoğu, soruları yanıtsız bırakıyor. Ama konuşanların dedikleri de Antakya’dakinden farklı olmuyor. Hatta ikinci bir cümle kurmanıza gerek kalmadan, bazıları size içini dökmeye başlıyor.
Mesela bir diğeri… İki çocuğunun olduğundan bahsediyor önce, onlar için çalışmak zorunda olduğundan da. Sonra belli ki, bu durum onu da çok üzüyor, derin bir iç çekip, “Bizi düşünen de yok zaten” diyor. Bu sırada, çöpten bulabildiği kağıt ve plastikleri arabasına yüklüyor. Ellerinde eldiven var, ama maske takmadığını görüp nedenini sormak istiyorsunuz. Sürekli maske takmaktan bunaldığını ve arada maskeyi çıkardığını söylüyor. “Allah’tan kronik hastalığım yok” diyerek, kendini teselli de ediyor.
-YEREL!-
“Evde Kal Türkiye” sloganının gerçekliğinde dururken, başka başka yaşamların gerçekliği için ne yaptığımızı da sorgulamamız gerekiyor. Özellikle de, çöp toplayan ciddi bir kalabalığın bu tür bir salgın ortamında ilk ‘kurbanlar’ olabileceği sorgusunda durmamız gerekiyor. Bu insanlar için ne yaptığımızı ya da yapmadığımızı da!
Konuya ilişkin kaygılarını ve izlenimlerini ileten Antakya Gazetesi okuyucularının düşünceleri ise şöyle:
H.N. >> Evimin yanındaki sokağın çöplerini karıştıranları izliyorum ara ara. Aslına bakarsanız, daha önce fark ettiğim bir şey değildi bu. Şimdi evdeyim ve pencereden sık sık dışarıya bakıyorum. Kimseler yok genelde. Ama onlar hep orada ve onlar için üzülmemek elde değil. Böylesi zamanlarda öyle büyük bir riskin içindeler ki… Bu insanlara da ‘evine git’ demek geliyor içimden, ‘korkmuyor musun’ diye de eklemek ama… Ne yapsınlar? Başka çareleri mi var? Olsun! Başka çareleri olsun! Bunu onlar için ortaya koysun, bu kenti yönetenler!
G.Ç. >> Defne ilçesinde bir konteyner, yanı başında, ufacıcık bir bisiklete binen küçük bir çocuk. En fazla 12-13 yaşlarında olmalı. Bu videoyu paylaşıp durdu herkes geçen gün. Yüreğim parçalandı o görüntüleri izlerken. Bisikletinin koluna astığı plastik poşetlere yerleştiriyordu, çöpten çıkardığı plastikleri. Epeyce karıştırdı çöpü, bulabildiklerini buldu. Ardından bisikleti ile uzaklaştı. Bu insanlara neden bir çözüm üretemiyoruz?
U.P. >> Sosyal devlet! İki kelimeye, şu koca ülkeyi sığdırabiliyor muyuz peki? Bence, hayır! Gerisini siz düşünün!
T.Ç. >> Buna benzer bir şey okumuştum geçenlerde. Ankara Belediyesiydi sanırım. Risk nedeniyle işlerini yapamaz duruma gelenler için yardım çalışması başlatılmış. Benzeri bizde de olamaz mı? Zira onlara kalkıp da ‘evde otur’ dersen sadece, olmaz! Yardım şart.
-ÖRNEK OLSUN!-
İfade edildiği gibi, Ankara Büyükşehir Belediyesi, koronavirüse karşı alınan önlemler kapsamında kağıt toplayıcılığı yasakladı. Yasağın ardından, kağıt toplayıcılarının ihtiyaçlarını gidermek için de çalışma başlatıldı. İlk aşamada, günün üç öğünü sıcak yemek ve gıda yardımı ile başlayan destek, işçilerin yaşadıkları bölgelerin dezenfekte edilmesiyle devam etti. Kağıt işçilerinin kira, elektrik su ve doğalgaz gibi sabit giderlerinin karşılanması için de çalışma başlatıldığı öğrenildi.
Yapılan çalışmanın bir benzeri Hatay ilinde de belediyeler eliyle hayata geçirilir mi bilinmez ama, Geri Dönüşüm İşçileri Derneği Başkanı Dinçer Mendillioğlu’nun, yapılan yardımın onlar için anlamına dair söyledikleri oldukça dikkat çekici…
“İnsanların büyük çoğunluğu virüs nedeniyle sokağa çıkmıyor ve zaten tüketim de azalmış durumda. Mağazalar, bankalar, restoranlar, okullar gibi atık üretebilecek tüm yerler kapalı. Konutlar hariç, ama konutlarda da zaten yerinden alma nedeniyle çok atık olmuyor. Toplayıcı, bu süreçte zaten boşa düşmüştü. Fiili olarak iş yapamadığı bir dönemde evde kalmışken, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin yardımı çok ilerici ve anlamlı oldu. Kimsenin yaprak kıpırdatmadığı noktada sorumluluk aldılar. Açlık, çok başka bir şey. Bugün yapılan yardımda, evlerine giden bir kap sıcak yemek bile çok anlamlı oluyor.”
Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin dışında, Türkiye’deki tüm il ve ilçe belediyelerinin de kağıt işçilerine dair karar alması gerektiğini belirten Mendillioğlu’nun sözleri, konuya da nokta koyuyor…
“Bu aşamada belediyelere büyük sorumluluk düşüyor. Elektrik, su gibi üzerilerine düşen neyse bunu karşılayamayacaklarını beyan eden tüm atık kağıt işçilere destek olunması gerekiyor. Gıda yardımı yapabilir ve bu insanların hayatları bir süre bu desteklerle kolaylaşır. Öte yandan, bu insanların sağlık kontrolleri yapılabilir ve hastalığın sokağa yayılması engellenebilir.” Tamer Yazar