SP İl Başkanı Mustafa Eğe, Türkiye’nin ilk kez kutuplaşmış bir referanduma gittiğini vurguladı …
Saadet Partisi Hatay İl Başkanı Mustafa Eğe, partisinin haftalık toplantısında yaptığı konuşmada, 16 Nisan’da yapılacak Anayasa değişikliği referandumuna değindi. Türkiye’nin ilk kez bu kadar gergin ve böylesine kutuplaşmış bir şekilde referanduma gittiğini iddia eden Başkan Mustafa Eğe, “Bu referanduma ‘evet’ diyenler bölücü olmadığı gibi ‘hayır’ diyenler de vatan haini değildir. Bu baştan böyle biline” mesajını kamuoyuna iletti. Bu referandumda ‘evet’ demeyenleri PKK terörüyle eş tutmanın, FETÖ’cü olmakla suçlamanın, 16 Nisan referandumunu 15 Temmuz’un cevabı veya rövanşı olarak tanımlamanın büyük bir bühtan olduğuna değinen Başkan Mustafa Eğe, asıl tehlikenin ve suçun bu milleti ‘EVETÇİLER’ ve ‘HAYIRCILAR’ diye kamplara bölüp, kutuplaştırmak olduğunu dile getirdi.
‘Hayır’ dememizin sebepleri …
Tarihin en kırılgan ve kritik dönemlerinden birinin yaşandığını ileri süren Başkan Mustafa Eğe, referandumda neden hayır diyeceklerini şöyle sıraladı: “Kuvvetler ayrılığı ilkesi olmazsa olmaz şarttır. Yasama, yürütme ve yargı arasındaki uyum ve denge birinin diğeri üzerinde herhangi bir hâkimiyet ya da vesayet oluşturmasına imkân vermeyecek şekilde düzenlenmelidir. İcranın tek elde toplandığı Cumhurbaşkanlığı sisteminde istikrar en önemli avantajlardan biridir. Hükümeti kuramama ya da kurulmuş hükümetin güvenoyu ile düşürülmesi gibi kaygılar olmayacağı için güçlü bir icraat imkânı ortaya çıkacaktır. Ancak güçlü bir yürütme organı ile doğru orantılı olarak güçlü bir meclisin varlığı da olmazsa olmaz şarttır. Güçlü bir meclis için siyasi partiler kanunundaki seçim barajları tamamen kaldırılmalıdır. Böylece TBMM, toplumun bütün kesimlerinin temsil edildiği gerçek manada ‘milli irade tecelligahı’ olma özelliği kazanacaktır. Yine güçlü bir meclis için TBMM’nin kanun yapma, bütçeyi onaylama, değiştirerek onaylama ve denetleme hakkı mutlaka korunmalıdır. Özellikle TBMM’nin kendi iradesinin dışında feshine imkân tanıyacak her türlü düzenlemeden mutlak suretle uzak durulmalıdır. Çünkü böyle bir yetki meclisin itibarını zedeler. Ayrıca Milli Savunma, Adalet ve İçişleri gibi bazı önemli ve stratejik bakanlıklara atanacak isimlerin TBMM onayına sunulması sadece TBMM’de değil millet nezdinde hükümete saygınlık kazandıracaktır…
Yargının bağımsız olmadığı bir yerde adaletten bahsedilemez …
Hakkında suç isnadı bulunan bakanlar için gensoru benzeri bir soruşturma ve hesap sorma mekanizmasının varlığı TBMM’nin millet adına denetleme anlayışının bir gereği olarak görülmelidir. Yeni düzenleme ile gündeme gelen ‘partili cumhurbaşkanı’ kamuoyunda haklı bir endişeye neden olmuştur. Gerçekten de Cumhurbaşkanının partisiyle ilişiğinin kesilmemesi Anayasanın amir hükmü olan ‘tarafsızlık ve eşitlik’ ilkesine gölge düşürmekle kalmayacak toplumun bütününün kucaklama noktasında eksiklik olarak algılanacaktır. Yeni anayasa teklifi çerçevesinde üzerinde titizlikle durulması gereken en önemli unsurlardan biri de yargı bağımsızlığıdır. Yargı ne yasamanın ne de yürütmenin etkisinde kalmayacak şekilde düzenlenmelidir. Çünkü adalet mülkün (devletin) temelidir. Yargının bağımsız olmadığı bir yerde haktan, hukuktan, adaletten bahsetmek mümkün değildir. Yargı bağımsızlığı ülkede huzurun, barışın ve kardeşliğin tesisi için olmazsa olmazımızdır. Takdir edersiniz ki herhangi bir organ veya kişinin etkisinde kalma ihtimali olan ya da başka bir güce bağımlı olan hukuk sistemi hiçbir zaman adil olamaz.”
Mehmet ÖZGÜN