Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Fotoğraf Dergisi’nde Kadim toprakların Antakya’sı

Fotoğraf Dergisi’nin son sayısında

Fotoğraf Dergisi’nin son sayısında Antakya Ortodoks Kilisesi’ne dair çektiği bir fotoğrafı yayınlanan Alper Yazırlıoğlu, “Gerçek hayatta olaylara bakış açınızı bile etkileyen bir meşgale” olarak nitelediği fotoğrafçılığı herkese tavsiye ettiğini söyledi.

Fotoğraf Dergisi, Ağustos-Eylül dönemi baskısına özel, ‘Sizin Fotoğraflarınız’ adlı bir köşe yayınladı. Derginin sayfaları arasında yer verdiği fotoğraflardan biri, Antakya’ya dair oldu. Fotoğraf sanatı ile amatörce uğraşan Alper Yazırlıoğlu’nun çektiği Antakya Ortodoks Kilisesi’ne ait fotoğrafa yorum ise, Işık Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nden Nadir Ede’den geldi.
Ede’nin “Güzel bir kompozisyon” olarak değerlendirdiği fotoğraf için konuştuğumuz Yazırlıoğlu’na, hem çektiği fotoğraflar hem de eski kent kimliği adına sorduk.

Fotoğraf Dergisi’nin Ağustos-Eylül dönemi sayısında Antakya Ortodoks Kilisesi’ne ait bir fotoğrafınız yayınlandı. Antakya, fotoğraf meraklıların son yıllardaki gözdelerinden bir tanesi. İçinde yaşadığınız eski kent adına ne söylemek istersiniz?

Antakya, insanlık için gerçek bir hazine. Tarihi, kültürü, hoşgörüsü ve farklı toplulukları bünyesinde barış içinde barındırması itibariyle tam bir ahenk şehri. Haliyle bu da, fotoğraf karelerine yansıyor. Benim çektiğim kilise fotoğrafı, bu ahengin her günkü örneklerinden biri sadece.
Kilise, hoşgörü tarafının sadece bir rengini yansıtıyor. Benim mensubu olduğum topluluk itibariyle, sıklıkla uğrayarak gözlemleyebildiğim bir renk. Fotoğraf sanatına gönül verenler için bazen kilisedeki renklere, bazen eşsiz yemeklerin rengine, bazen de binlerce yıllık tarihin oluşturduğu manzaraları günlük hayatın içinde farklı kompozisyonlarla yakalayabileceğiniz renklere rastlamak mümkün. Yaşadığımız şehir sürprizlerle dolu. Antakya’nın, çok farklı topluluklara binlerce yıldır ev sahipliği yapıyor olması, şehrimizi, uluslararası alanda bizim de bildiğimizin ötesinde bir üne sahip olmasını getiriyor. Bu potansiyeli tanıtmak için herkes elinden geleni yapmalı.

Asıl işiniz otomotiv sektörü, fotoğraf ise hobiniz. İnsanlara tavsiye eder misiniz peki?

Fotoğraf, insanın günlük iş stresinden kurtulması, rahatlaması için çok güzel bir hobi. Gerçek hayatta, olaylara bakış açınızı bile etkileyen bir meşgale. Kesinlikle herkese tavsiye ederim. Bunun için de büyük yatırımlar yapmaya gerek yok. Artık günümüzdeki akıllı telefonlar bile bu zevkinizi kısmen tatmin etmenizi sağlıyor.

Yaşamı fotoğraflarken, tercihiniz hangi başlıkta?

Doğa ve tarihi manzaraları iç içe yakaladığım kareler, favorilerim. Bu karelerde bir de insanları doğal halleriyle yakalarsam, ne ala…

Babanız, bu kentin en eski isimlerinden. Biraz kendinizden, biraz da ailenizden bahseder misiniz?

Anne tarafı da, Baba tarafı da, nesillerdir bu topraklarda doğduk, yaşadık. Babam, bir çiftçi çocuğu. Zamanın kısıtlı imkanlarında okumuş, doktor olmuş. Sağ olsun, bizi de tüm imkanlarını seferber ederek yetiştirdi. İki kardeşiz. Annemiz ve Babamız, çok büyük emeklerle bizi büyüttü.
Babam, söylediğiniz gibi, bu şehirde çok insanın hayatına dokunmuş bir kişilik. Doktorluk mesleğinin kutsallığıyla, tabi bu kaynaşma perçinleniyor. Annem, hayatını, bizim iyi yetişmemize adadı. Sağ olsun, bizi bu noktaya getiren baş aktördür, kendisi. Abim, kariyerine, İstanbul’da teknoloji sektöründe devam ediyor. Fahri Antakyalı bir yengem, iki de güzel yeğenim var. Farklı şehirlerde okudu. Ben ise Antakya’da hayatıma ve kariyerime devam ediyorum. Tüm öğrenimimi, Antakya ve İskenderun’da tamamladım. Bu şehre aidiyetim ve aşkım had safhada. Buna dair aşkımı da fotoğrafla göstermeye gayret ediyorum.
İnanıyorum ki, dünyanın en güzel nimetleri bu şehirde birleşmiş. Bunlardan birisi de samimiyet ortamı. Çevremiz, sevdiklerimiz, dostlarımızla iç içeyiz. Bu hoşgörü ortamında, hayat onlarla daha güzel. Uzaklarda yaşayan ailemizin fertleriyle burada bir araya geldikçe, sevgimiz ve coşkumuz katlanıyor.

Bir tarafta eski kent ve diğer tarafta yeni kent… Taş ve ahşabın Antakya’sı ile betonun mimarisinde kaybolan Antakya, karşılıklı! Bu kentte doğan ve büyüyen, aynı zamanda içinde yaşadığı kenti fotoğraflayan biri olarak, eski şehrin dün hikâyesine dair oluşan kayıplar için ne söylemek istersiniz?

Depremlerle 7 defa yıkılıp, yeniden yapılmış bir şehre bakıyoruz. Alttaki kısmen yıkılmış 6 katman, farklı dönemlerin özelliklerini yansıtıyor. Ve maalesef, bu dönemlerdeki tarihin sadece küçük bir kısmını görmemiz mümkün. Ve yine maalesef, günümüz şehircilik anlayışı içinde, tarihi doku, belirttiğiniz gibi tekdüze betona yerini terk ediyor.
Benim alanım değil, ama fotoğraf karesinden olaya bakan biri olarak, Antakya’nın şehirleşmesinin daha ferah ve tarihi dokusuna uygun olmasını isterdim. Bu tarihi zenginliğe, modern, ama tarihi yapısına da uygun bir şehir dokusu yakışır.
Tamer Yazar