Acıları inkar etmemek de…
Neval Oğan Balkız: “Bizim kuşağın acıları, geçmiş kuşakların acılarının inkarlarından ve gelecek kuşakların hatırlamak istemeyeceklerinin toplamından oluşmaktadır ve o nedenle büyüktür!”
İstanbul’da yaşayan Rum azınlığa karşı 6-7 Eylül 1955’te gerçekleşen ve tarihe ‘6-7 Eylül Olayları’ olarak geçen ‘yağma ve yıkım’ sürecinin kurbanları için bir açıklama yapan, Hataylı Akademisyen-Hukukçu Neval Oğan Balkız, “Başkalarıyla eşit hak ve özgürlüklerle paylaştığımızı anlamak zorunda olduğumuz bu dünyada, altmış üç yıl önce, 5/ 6 Eylül tarihlerinde İstanbul’da Rum, Ermeni ve Yahudi yurttaşlara yapılan organize saldırılar, ev ve işyerlerini yakma, yağmalama olayları, ‘soy sürüm’ ile sonlanan sistemli uygulamalar, bize ‘bunu unutmayın’ diyen bu toprakların acılı hafızasının görüntülü geçmişidir” dedi.
-HATIRLAMALIYIZ-
Geçmişi hatırlamanın önemine işaret eden Balkız, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu geçmişi hatırlamak, bazı insanların ne denli ıstıraplara yol açtığını bilmesi, toplumun ahlaki ve psikolojik açıdan yetişkinliğe varması için gerekli etik bir edimdir. Çünkü bizim kuşağın acıları, geçmiş kuşakların acılarının inkarlarından ve gelecek kuşakların hatırlamak istemeyeceklerinin toplamından oluşmaktadır ve o nedenle büyüktür!”
-KİM OLACAĞIZ?-
6-7 Eylül olaylarını kaleme alan sayısız ismin paylaştığı cümleler arasında geçen bir paragraf var ki, o soru hepimize gelsin ve Anadolu’nun kadim geçmişi için cevaplansın! İşte o kelimeler…
“6 Eylül’de komşusunu korumak için evlerini açan, limana gelen yağmacı tekneleri savuşturan Burgazada Türkleri mi olacağız, yoksa çocukken harçlığıyla şeker aldığımız, attığı gole çocuklar gibi sevindiğimiz Lefter Amca’nın evini taşlayan Türkler mi olacağız? İşte bu seçim, dünümüzün ışığında yarınımızı belirleyecek nokta.
Sonuç olarak… Menderes Hükümeti destekledi ya da desteklemedi, güvenlik güçleri kasıtlı olarak pasifize edildi ya da edilmedi… Hala tam manasıyla aydınlanmamış bu olayların iç yüzünde ne tür bir hesaplaşma olursa olsun, 6-7 Eylül bir utançtır. Tarihin tekerrür etmemesi adına, 1940’lı ve 1950’li yıllarda azınlıkların ne tür baskılara maruz kaldığını iyi okumak zaruridir.” -Tamer Yazar-