İlk izleri Mısır ve Mezopotamya gibi eski uygarlıklarda ortaya çıkan geometri, Antik Yunan’da önemli bir gelişme göstermiş, Thales, Pisagor, Öklid gibi matematikçiler tarafından sistemli bir bilim haline getirilmişti.
Egeli matematikçi Öklid’in MÖ 300 sıralarında yazdığı, 13 ciltlik Elementler adlı yapıtı geometriyi işleyen, ilk kapsamlı çalışmaydı. Öklid, İskenderiye Kraliyet Enstitüsü’nün en saygın öğretmenlerindendi. Dönemin kralı I. Ptolemy’nin, “Geometriyi kestirmeden öğrenmenin yolu yok mu?” sorusuna şu karşılığı vermişti: “Özür dilerim, ama geometriye giden bir kral yolu yoktur.”
Öklid eğitimini, Platon’nun MÖ 387 yılında kurduğu, üniversitenin atası sayılan Akademia’da tamamlamıştı. Yunanistan’ın dört bir yanından ve komşu ülkelerden birçok öğrencinin geldiği ünlü okulunun girişinde şu yazı yer alıyordu: “Geometri bilmeyen giremez.”
MÖ 427’de Atina’da doğan Platon gramer, müzik ve beden eğitiminden oluşan, Atina’nın aristokrat gençlerine uygun temel eğitimini aldıktan sonra, filozof Kratylos’tan felsefe dersleri almış, onun sayesinde birçok filozofun yapıtlarını tanımıştı. Ancak onu en çok etkileyen, hayatını değiştiren filozof Sokrates olacaktı.
Tanıştıklarında Sokrates altmış, kendisi yirmili yaşlarının başındaydı. Büyüsüne kapıldığı Sokrates’in en sadık, en parlak öğrencisi oldu. Bütün insanların en iyisi, en bilgesi ve en adili olarak gördüğü öğretmeninin yanından hiç ayrılmadı.
Yurttaşlarına, erdemin ne olduğunu öğretmeye çalışan, bireylerin daha iyi kişiler durumuna getirilmesiyle devletin mutlu bir yaşam süreceğine inanan, yetmiş yaşındaki öğretmeninin ölüme mahkûm olması Platon’u derinden sarstı. Politikayla uğraşmaktan vazgeçti. Öğretmeninin düşüncelerini geliştirerek kendi felsefe sistemini kurdu ve yaşamını felsefeye adadı.
Sokrates’in duruşmada yaptığı tutkulu savunmayı dramatik biçimde kaleme alan Platon, daha sonra, başkişisi Sokrates olan bir dizi felsefi diyalog yazdı. Bütün yazdıkları öğretmenine duyduğu derin sevgi ve saygının bir yansımasıydı.
Platon, yirmi yıl okulunun yönetim ve öğretimiyle uğraştı. Yapıtlarıyla, ideal toplumun kurulmasını sağlamak istedi. Bu toplum düzeninde filozoflar, insanlığın yöneticisi olacak ve bütün kötülükleri ortadan kaldıracaktı. Sokrates’in Savunması ile birlikte diyaloglarının en tanınmışı olan, iyilik, eşitlik, güçlülük ve haklılık gibi insanlık durumlarını irdeleyerek düşlediği en iyi yönetimi anlattığı Devlet adlı yapıtında geometri bilenle bilmeyenler arasında uçurumlar olduğunu belirterek şöyle dedi:
“Geometri, bizde bilim sevgisini doğurmaya yarar. Gözlerimizi aşağılara değil, yukarılara çevirir.”
Çağlar içinde El-Harezmi’den Ömer Hayyam’a, Johannes Kepler’den René Descartes’a Isaac Newton’dan Gottfried Wilhelm Leibniz’e, Carl Friedrich Gauss’tan Bernhard Riemann’a değin birçok matematikçi ve bilim insanının katkılarıyla gelişen geometri, gerçekten de Platon’un dediği gibi insanın gözlerini yukarılara çevirmesini sağlayan, astronomi ile birlikte gelişerek, gökyüzünü anlama ve evreni keşfetme yolculuğunda insanlığa çok önemli katkılar sağlayan bir bilim dalı oldu.
Geometrinin önemini çok iyi bilen Atatürk, “geometri öğretenlerle, bu konuda kitap yazacaklara kılavuz” olması amacıyla bir geometri kitabı kaleme almış, her alanda olduğu gibi eğitimde de bilimin bize tek rehber olması gerektiğini söyleyerek, eğitim tarihimizde yepyeni bir çığır açmıştı. İlk olarak 1937 yılında Kültür Bakanlığı tarafından basılan bu kitapla, kendisinin türettiği ve günümüzde kullanılan pek çok geometri terimini de dilimize kazandırmıştı.
1920’li yıllarda Arapça ve Farsça okul programından kaldırılmış, ancak Arapça üzerine kurulan terimler ders kitaplarında kalmıştı. Örneğin “müselles-i mütesâviy’ül-adlâ” eşkenar üçgen anlamına geliyordu. “Müselles-i muhtelifül-adlâ” çeşitkenar üçgendi. “Müselles-i mütesâvi-s-sâkayn” ikizkenar üçgendi. Öğrencinin bu terimleri akılda tutması, öğrenmesi olanaksızdı. 44 sayfalık küçük geometri kitabında yer alan boyut, uzay, yüzey, düzey, çap, yarıçap, kesit, yay, çember, teğet, açı, açıortay, eğik, kırık, yatay, düşey, dikey, yöndeş, konum, üçgen, dörtgen, beşgen, köşegen, eşkenar, ikizkenar, paralelkenar, yamuk, eksi, çarpı, bölü, eşit, toplam, oran, orantı, türev gibi terimler Atatürk’ün pratik zekâsının ürünleriydi.
1971 yılında Türk Dil Kurumu tarafından tekrar yayınlanan kitaba bir önsöz yazan Agop Martayan Dilâçar, şunları söylemişti:
“Atatürk içten, özden, yüreği açık bir Ata idi, kılıcı ile ulusunu kurtaran, kalemi ile de onu yükselten.”
Günümüzde mimarlıktan mühendisliğe, sanattan fiziğe, bilgisayar biliminden endüstriye, uzay araştırmalarına, navigasyon sistemlerinden uydu teknolojilerine, gök cisimlerinin hareketlerini matematiksel olarak modellemekten uzay araçlarının yörüngelerinin hesaplanmasına değin birçok alanda kullanılan geometri, modern dünyanın vazgeçilmez bir aracıdır.
(Geometri, Mustafa Kemal Atatürk, T. İş Bankası Kültür Yayınları, 11. Baskı, 2024)
YORUMLAR