Geçtiğimiz hafta önce Manisa-Akhisarda, daha sonrada Elazığ’da iki önemli deprem olayı yaşandı.
Manisa- Akhisar depremi, İzmir’den, İstanbul ve Ankara’ya kadar ki geniş bir alanda hissedildi.
Yine Elazığ Depremi ise Akdeniz’den Karadeniz’e kadarki birçok ilimizde ve Suriye ile Irak’ta hissedildi.
6.8 şiddetindeki Elazığ depreminde ise, ne yazık ki şuana kadar 39 ‘u bulan can kaybı oldu.
Bunun yanında 1600’ü aşkın yaralı ve çok büyük maddi hasarlarında olduğu medyaya yansıyan haberlerden öğrenilmiştir.
Depremde yaşamını yitirenlere tanrıdan rahmet, kederli ailelerine ve ulusumuza sabır ve başsağlığı dilerken, yaralılarımıza da acil şifalar temenni ediyoruz.
Deprem elbette ki doğal bir felakettir.
Ülkemizin büyük bir bölümü deprem kuşağı üzerinde bulunmaktadır.
Bu nedenle depreme karşı her türlü koruyucu önlemin alınması ve oluşacak depremden en az zararla çıkılması için gereken önlemlerin alınması gerekir idi.
Bu konuda kendimize düşeni yeterince yapamadığımız içinde, 1999 yılında büyük bir deprem faciası ile karşı karşıya kalındı.
Can ve maddi kayıpların yaşandığı o depremin acıları halen yürekleri dağlamaya devam etmektedir.
1999 depreminden sonra, gereken önlemlerin alınabilmesi için, yurttaşların da katkıları bulunması amacıyla deprem vergisi uygulaması yaşama geçirilmiş idi.
Medyada yapılan hesaplamalara göre bugüne kadar 67 milyar TL’ yi aşkın bir paranın vatandaştan tahsil edildiği anlaşılmaktadır.
Bu kadar önemli bir paranın toplanmış olmasına rağmen, olası bir depremin oluşturacağı zararların ve kayıpların en aza indirilmesi yolunda hangi adımların atıldığı, hangi olumlu tedbirlerin alındığı maalesef bilinmemektedir.
Son olarak ve Hatay’da da hissedilen Elazığ depremi nedeniyle birçok insanımız yaşamını yitirdi, birçok bina yerle bir oldu.
Acaba deprem vergisi yerinde kullanılmış olsa idi, bu kayıplar ve zararlar bu ölçüde olur muydu?
Bu soruyu herkesin kendine sorması ve yanıtını araması gerekir kanısındayız.
Doğa, bir felaketinde oluşabileceği ortamları hazırlar ve zaman zamanda acı yüzünü gösterir.
İşte insanoğlunun bu doğal felaketlerin olabileceğini hesaplayarak gereken önlemleri alması, bu konuda gerekli olumlu adımları atması için beynini çalıştırması, teknolojiyi bu doğrultuda yönlendirmesi gerekir.
Biz acaba bunları yeterince yapıyor muyuz?
99 depremi bize yeterince ders verdimi?
Bunlara olumlu bir yanıt verebilmenin mümkün olamayacağı kanısındayız.
Eğer gereken ders alınmış ve gerekli olumlu adımlar atılmış olsa idi, acaba 99 depreminden sonra oluşan yeni depremlerdeki kayıplar bu boyutta olur mu idi?
Dünyada depremlerin daha önceden tespit edilmesi suretiyle gereken tedbirlerin alınabileceği yolundaki bilimsel buluşları yaşama geçirerek olası depremlerden hiçbir kayıp yaşanmadan ya da az bir kayıpla sıyrılma imkânlarını uygulamaya koyma yolunda önemli adımlar atılmaktadır.
Bizde ise ne yazık ki bu adımların yeterince atılmadığını görüyoruz.
Doğanın dengesi ile oynamakta, olası doğal afetlerin getireceği zararların daha da artması yolunda yanlış adımlar atmakta ısrarcı olunuyor.
Her doğal afet sonunda gereken ders alındı diye söylemlerde bulunulduktan sonra, yine hemen unutma yoluna gidiliyor.
Hiç olmazsa bundan sonra gereken ders alınsın ve olası doğal afetlerin daha büyük tahribatlar yapmasına, daha çok can kayıplarının oluşmasına, daha büyük zararların meydana gelmesine engel olunsun diyoruz ve istiyoruz.
Bir kez daha hatırlatıyoruz. Gereken ders alınsın ve iyi isimle anılmak, iyi kararlara imza atmak suretiyle tarih sayfalarında iyi bir yer edinilsin…
YORUMLAR