Bir süredir ABD ile olan ilişkilerin gidişatı papatya falının sonuçlarına bağlanır hale gelmiş gibi görünüyor.
O çağırdı, hayır ben çağırmadım kendi istedi.
Gidecek ya da gitmeyecek.
İşte bu soruların yanıtı şuana kadar net olarak belli olmamıştır.
Bu nedenle papatya çiçeğinin yaprakları teker teker koparılmak suretiyle, o çağırdı, bu çağırdı, ya da gidecek, gitmeyecek gibi sorulara ne tür yanıt verileceği fal sonucu belli olacak.
Eğer papatya falında, o çağırdı çıkarsa demek ki davet ABD başkanından gelmiştir. Eğer aksi çıkarsa, ABD başkanı davet etmemiş, istek bizden gelmiştir.
Yine papatya falında, gidecek çıkarsa 13 Kasım’da ABD ye gidilecek, başkan Trump ile bir görüşme yapılacak. Eğer aksi çıkarsa, ABD’ye gidilmeyecek ve yüz yüze görüşme yapılmayacaktır.
Tabii ki bu yazdıklarımız bir mizansen.
Ne papatya falına bakılıyor, nede soruların yanıtları bu fala göre veriliyor.
Bizim bilmediğimiz, ancak taraflar arasında sürdürülen görüşmeler sonucu, elbetteki durum netlik kazanacak ve sonuç belli olacaktır.
Bu soruların netlik kazanmasından önce, ABD ile olan ilişkilerin ne safhada olduğuna şöyle bir bakmak gerekir.
Birçok kez hatırlattığımız gibi, Güney komşumuz olan Suriye üzerinde, emperyalist güçlerin oyunları sonucu, iç savaş olarak adlandırılabilecek bir karışıklık çıkmıştır.
Uygulanan politika sonucu da Suriye konusunda ülkemizde yer almak zorunda kalmıştır.
2011 yılından bu yana devam eden Suriye’deki iç karışıklık, sanıyoruz ki sona doğru gelmek üzeredir.
Artık Suriye’nin kaderi, kısa bir zaman dilimi içerisinde belirlenecekmiş gibi görünüyor.
Bu kaderin yazılmasında, elbette ki dünyanın iki süper gücü olan ABD ile Rusya önemli rol oynamaktadır.
Ancak Güney sınırlarımızın ötesinde yerleşen ve giderek ABD’nin desteğini alan terör örgütü nedeniylede, sınır ötesi askeri harekâtı yapılma zorunluluğu hâsıl olmuştur.
İşte bu zorunluluk sonucu olarakta ,gerek ABD ve gerekse Rusya ile birer mutabakat metinleri imzalanarak yaşama geçirilmiştir.
Durumun böyle olduğu bir aşamada, ABD başkanının gönderdiği ve diplomatik dile hiç yakışmayan, uluslararası ilişkilerde hiçbir zaman kullanılmayan bir üslupla yazılmış olan mektup ortaya çıktı.
Hemen hatıra İnönü’ye yazılan Johnson mektubu ve İnönü’nün O’na verdiği yanıt geldi.
İnönü mektuba verdiği yanıtta: Yeni bir dünya kurulur ve Türkiye’de bu yenidünya içerisinde yerini alır denmişti.
Gönül isterdi ki başkan Trump’a da aynı şekilde benzer bir yanıt verilsin. Ama bu yapılmadı ve mektubun çöpe atıldığı tarzında açıklama yapmakla yetinildi.
Bu nedenle ABD ile siyasi ilişkilerin hiçte hoş olmadığı görülmektedir.
Eğer papatya falına bakılacaksa, temennimiz papatya falından gitmesin yanıtının çıkmasıdır. Zira çöpe atılan mektuba orada bir yanıt verilmesi yerine, diplomatik usullere uygun bir şekilde büyükelçiler aracılığı ile yanıt verilmesi daha doğru olur.
13 Kasım’ın yaklaştığı şu günlerde, bu görüşümüzü hatırlatmakta yarar görüyor ve papatya falının beklentimiz doğrultusunda çıkmasını umut ediyoruz…
YORUMLAR