Varsın giderlerse gitsinler çağrıları altında dün 14 Mart Tıp bayramı kutlandı.
Eğer buna bayram denirse ne ala?..
Eğitimin ne denli önemli olduğu ve iyi eğitim almış bir gencin yetişebilmesi için neler yapılması gerektiği, bu konuda söz sahibi olanlar tarafından bilinir ve anlaşılır.
Hele hele bu eğitim tıp ve hukuk alanındaki gibi ise bunun bedeli de çok daha fazla olur.
Varsın giderlerse gitsinler demekle sorun hiç bir zaman çözülemez.
Dün 14 Mart Tıp bayramının kutlandığı gün idi. Ama bu yıl 14 Mart bir bayram olarak kutlanamadı. Zira Tıp dalında hizmet görenlerin uğradıkları sözlü ve fiili saldırılar giderek boyutunu arttırmaktadır.
Buna birde varsın giderlerse gitsinler sözcüğü de eklenince, uzun uzun düşünmek ve ne oluyor, nelerin yapılması gerekiyor demek zorunluluğu kendini daha çok gösteriyor.
Evet giderlerse gitsinler, ama yerine kimler gelecek ?.
Önce bu soruya yanıt bulmak ve ondan sonra giderlerse gitsinler diye bir sözcük sarf etmek gerekmez mi?
Bir hekimin yetişmesi için uzun ince bir yol katledilmesi ve bu süreç içerisinde de büyük bir sabırla mesleğe dört elle sarılınması gerekir.
Ne olduğu ve nasıl eğitim verildiği belli olmayan ülkelerden, elinde diploma denilen bir belge ile başvuran herkese doktor unvanı verdiğimiz takdirde, ülkede hekimliğin çığırından çıktığını ve gerçek hekimlerin sayısının giderek azaldığının görülmesi gibi bir durum ortaya çıkacaktır.
Meşhur bir söz vardır: Yarım hekim candan eder…
Bu sözün ne anlama geldiği iyice düşünülmeli ve sağlık konusunda söylenecek sözlerin, atılacak adımların neler olabileceğini hesaplamadan konuşmamalıyız.
Düşünmeden söylenen sözlerin oluşturacağı tahribat, yüreklerdeki yapacağı yaralanmalar kolay kolay onarılamaz, giderilemez.
Bunun aksini yapmaya kalkıştığımız takdirde zararı sadece bu tür davranışlarda bulunanlara değil, tüm Türkiye’ye ve insanlığa olur.
Varsın giderlerse gitsinler demekle sorunun çözülemeyeceği açık bir şekilde görülmektedir.
Bu nedenle sağlık çalışanlarının seslerine, isteklerine, uyarılarına kulak vermek ve bunları yerine getirmek suretiyle huzurlu bir sağlık ordusu yetişmesini sağlamak için gerekenler yapılmalıdır.
Eğer sağlık çalışanı huzurlu değilse, mutlu değilse ve geleceğinden umutlu değilse, kendini tam anlamıyla mesleğine haliyle veremez. Böyle olunca da ondan istenen randıman tam olarak alınamaz.
Bu gerçekler göz önünde tutulmak suretiyle gerekenler yapılmalı, adımlar atılmalı ve böylece sağlık çalışanlarının mutlu, umutlu ve huzurlu bir ortam içinde çalışmaları sağlanmalıdır.
Bunlar gerçekleştiği takdirde, hizmet alan sağlık yardımından gerçek anlamıyla yararlanmış, sağlık hizmeti verende huzurlu bir ortam içersinde görev yapma imkân ve olanağına kavuşmuş olur.
14 Mart’ın yaşandığı bugünlerde, sağlık çalışanlarının sorunlarının gerçekçi bir anlayışla masaya yatırılması, çözümü için gerekenlerin yapılması ve böylece sağlık hizmetlerinde başarılı olabilmenin yol ve yöntemleri yaşama geçirilmek suretiyle, herkesin şikâyet etmeyeceği bir ortamın yaratılmasına çalışılmalıdır.
Eğer bunlar yapılır ve buna rağmen sağlık çalışanlarından yurtdışına gitmek isteyen olursa, o zaman onlara varsın gitsinler deme hatırlanabilmelidir.
Ama bunlar yapılmadan, varsın giderlerse gitsinler demekle bir yere varılamayacağını hatırdan uzak tutmamak gerekir.
Bir kez daha hatırlatmak istiyoruz: Ağızdan çıkanı kulak duymalıdır. Önce düşünmeli, sonra konuşmalıdır.
Düşünmeden konuşulduğu ve fevri sözler söylemek suretiyle sorunun çözümü yerine çözümsüzlük yumağının oluşmasına neden olunduğu takdirde, ileride sorunun daha da çözülemeyecek bir noktaya gidebileceğini akıldan uzak tutmamak gerekir.
14 Mart ve bunu izleyen günlerde sağlık çalışanlarının sorunlarını masaya yatırma ve çözüm için gereken olumlu adımları atmak suretiyle ülke sağlığı açısından geleceğimizi olumlu yönden şekillendirme yolunda herkesin elini taşın altına sokması gerektiğini hatırlatıyor ve mutlu sona ulaşılacağı günleri bekliyoruz…
nabiinal@hotmail.com