Gidişler

Yaşama iliştirilmiş her gerçek, anlamsız bir sızıyla salınmaya mahkûmdur… Bitişine inanmadığınız coşkulu bir ana fısıldar gibi… Dostoyevski, Yeraltından Notlar adlı eserinde, “Etrafınıza şöyle bir göz gezdiriniz! Gerçek hayat denilen şeyin ne olduğunu, nerede olduğunu bilmiyoruz bile! Kitaplarımızı, hayallerimizi elimizden alsalar, öylece ortada kalacağız.” diye yazar. Dolambaçlı bir gündem karmaşasıyla birlikte, kasvetli ruh hallerinin çöreklendiği parçaları […]

Yaşama iliştirilmiş her gerçek, anlamsız bir sızıyla salınmaya mahkûmdur… Bitişine inanmadığınız coşkulu bir ana fısıldar gibi…

Dostoyevski, Yeraltından Notlar adlı eserinde, “Etrafınıza şöyle bir göz gezdiriniz! Gerçek hayat denilen şeyin ne olduğunu, nerede olduğunu bilmiyoruz bile! Kitaplarımızı, hayallerimizi elimizden alsalar, öylece ortada kalacağız.” diye yazar.

Dolambaçlı bir gündem karmaşasıyla birlikte, kasvetli ruh hallerinin çöreklendiği parçaları bir araya toplamak… Birdenbire çürüyen bir derinin çığlığından söz etmek. Farkında olmak ya da yaşandığını sandığımız bir izdüşüm…

Herkesin herkesten nemalandığı ve herkesin her şey olduğu bir çağda böylesi bir yükü sırtlamak…

Bireyin birey olamadığı, toplumun yarı baygın bir koroya dönüştüğü gürültülü bir panayır…

Ve elbette bir yalnızlık hali…

“İlk şiirimi söyledim ya, kötü bir şiirdi, Adana’da çıkan bir dergide yayımladım, on altı yaşındaydım. Sonra şiirlerimi Türkiye’deki birçok dergide yayımladım. 1963’e kadar şiir yazmayı sürdürdüm. Daha da arada sırada yazıyorum. Çok da yazmak istiyorum. Belki de bir gün şiirlerimi, yenilerini de katarak kitap olarak çıkarabilirim.”

Daha çok romanlarıyla tanıdığımız Yaşar Kemal’in yazdığı şiirler, 2010 yılında bir araya getirildi. Şiirle ilgili bir açıklamasında; “Daha okuryazar olmadan işe şiirle başladım, Karacaoğlan gibi olma niyetiyle olacak. Sonra okula gittim, ilkokulda yaşlı halk şairleriyle çakıştığımı anımsıyorum…” diye fısıldar.

“Sevmemiş, ama hiç hiç hiç sevmemiş,
Sevilmemişler…” diyor bir şiirinde.

Gerek romanında, gerek şiir ve öykülerinde düşüncelerini ortaklaştıran en önemli öğe insan… İnsanın emeği, korkusu…

John Steinbeck, İnci adlı eserinde, “Bu dünyada herkes elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışmalıydı. Aklıdan ne geçerse geçsin, yeteneğini sonuna kadar zorlamalıydı…” diye yazıyor.
Çukurova köylüsü Memed’in, Abdi Ağa’ya karşı mücadelesiyle kırktan fazla dile çevrilmiş “İNCE MEMED…”

Çaresiz kalmış köylülerin düşlerinde büyüttükleri bir ermişi anlatan, “YER DEMİR GÖK BAKIR”

Uzun ve zorlu yolda yürüyenlerin hikâyesi “ORTA DİREK”

Son Yörük obasının çektiği dertleri anlatan, “BİNBOĞALAR EFSANESİ”

Ağrı Dağı’nda bulunan dağ köylerinden birinde yaşayan Ahmet ve o dönemde oranın yöneticisi olan Mahmut Han’ın kızı Gülbahar arasındaki aşkını anlatan AĞRI DAĞI EFSANESİ:

Güney’deki iki ağanın birbirleriyle olan amansız tartışmalarından dolayı çökmeye başlayan Çukurova ağalık sistemi içindeki nüfuz savaşları ve kan davasının anlatıldığı, DEMİRCİLER ÇARŞISI CİNAYETİ

“İnsanların incinmesini, aç kalmasını, gereksiz yere üzülmesini istemem. Hepsi bu kadar basit…” diye ekliyor, John Steinbeck, Uzun Vadi adlı eserinde…

Bir kaymakamın yaşamı ve ağalara karşı verdiği mücadele ile TENEKE

Anadolu insanının açlık, pislik, hastalık, sefalet ve çevre koşulları içinde verdiği yaşam mücadelesini anlatan öykü dalındaki eser SARI SICAK

Toplumcu gerçekçi bir sanat anlayışına sahip olan yazar, yazdıklarıyla idealinde ki düzeni yansıtmıştır… Sömürüsüz dünya, Anadolu köylüsü… Ona göre mevcut düzen, çatışkılar ve yanlışlarla doludur…

“Ben diyorum ki size
Bir dil bulacağız her şeye varan…”

İnsana adanmış bir ömür, sessiz bir gemi gibi usulca uzanır yıldızlara…

Exit mobile version