Bir hutbede söylenenler üzerinde durmak ve nedenlerini araştırmak gerekir.
Cuma günü verilen hutbede kadınların giyim kuşamı üzerine yoğunlaşıldı ve bu konuda birtakım
kurallar sıralandı.
Buna göre kadınlar dar elbise giyemeyecekler, şeffaf elbise giymekten kaçınacaklar, Allah’ın
örtünme emrine uymanın bir zorunluk olduğunu düşünerek hareket edecekler ve böylece dini
kurallara uyma konusunda hassas olacaklardır.
Bu tür söylemler, yalnızca dini bir bakış açısını yansıtmakla kalmıyor, aynı zamanda bireylerin
özgürlük alanına doğrudan müdahale anlamı taşıyor.
Oysa ki Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilkelerinden biri laikliktir.
Laiklik, devletin din işlerinden bağımsız olması kadar, bireylerin de dini baskıdan uzak şekilde
özgürce yaşamalarını güvence altına alır.
Bu ilkeye göre, ne devletin ne de kamu görevlilerinin bireylerin yaşam tarzlarına, inançlarına ya da
kılık kıyafetlerine müdahale etme hakkı vardır.
Kadınlar —tıpkı erkekler gibi— nasıl giyineceklerine kendileri karar vermelidir. Gerek kadınların
gerek erkeklerin giyim kuşamlarına müdahale edilmesi doğru değildir.
Bu, bir özgürlük meselesidir ve bu özgürlüğün sınırları da yine anayasa ve yasalar çerçevesinde
belirlenir, kişisel ya da dini yorumlarla değil!
Bir kimsenin ne giyeceğine dışarıdan müdahale edilmesi, hem bireysel haklara hem de toplumsal
barışa zarar verir. Bu tür müdahaleler, toplumda kutuplaşma yaratır ve din karşıtı bir tepkinin
doğmasına zemin hazırlar.
Toplum olarak asıl yapmamız gereken, insanların kılık kıyafetlerini tartışmak yerine eğitim, adalet,
ekonomi gibi alanlarda daha yapıcı ve kapsayıcı çözümler üretmektir.
Unutmayalım ki, insanların yaşam biçimlerine saygı göstermek, birlikte yaşama kültürünü
güçlendirir.
Laikliğe aykırı davranışlardan uzak durmak, demokrasinin ve bireysel hakların temel güvencesi
olacaktır.
İşte bunları düşünerek hareket etmeli ve bu doğrultuda bir yol çizmeliyiz.
Bunları görerek, düşünerek, anlayarak hareket etmekte büyük yarar vardır.
Bu böyle biline.
YORUMLAR