Yapmayın, etmeyin bu yol doğru bir yol değildir. Demokrasinin tüm kurum ve kuralları ile ülkemizde egemen olmasının önü bu değişiklikle kesilecek, uzun süredir var olan parlamenter sistem bundan zarar görecek, tek adam yönetiminin, tüm kuralları ters düz edecek bir şekilde başlamasına neden olacaktır denildi, yazıldı, çizildi söylendi.
Ama dinleyen olmadı. Sonunda referandumda yeni anayasa değişikliği kabul edildi. Bunun sonucu olarakta dünyanın hiçbir yerinde olmayan Türk tipi başkanlık sistemi yaşama geçti.
Görünen köy nasıl kılavuz istemezse, bu sistemin çalışmayacağı ve kısa sürede sakıncalarının ortaya çıkacağı belliydi.
Nitekim daha bir yıl dolmadan, sistemin sakıncaları, demokrasimizin ilerlemesine engel olacak durumların ortaya çıkmasına neden olacak uygulamaların meydana geldiği görülüp anlaşıldı.
Bunun sonucu olarakta sisteme karşı geniş çaplı eleştiriler yapılmaya başlandı.
Öyle ki bu eleştirileri yapanların içerisinde AKP’lilerinde bulunduğu çok açık bir şekilde görüldü.
Özellikle 31 Mart ve 23 Haziran seçimlerinden sonra, AKP’deki oy kaybı gözler önüne serildiğinde, sisteme karşı çıkanlar seslerini daha çok yükseltmeye, etkili bir parlamenter sistemin yeniden yaşama geçirilmesi için anayasa değişikliği yapılması yoluna gidilmesi gerekliliğini açıklamaya başladılar.
Kamuoyunda da bu doğrultudaki eleştiriler büyük bir destek görür oldu.
Bir yandan güçlü parlamenter sisteme dönülmesi için yeni bir anayasa yapılması , yada anayasa değişikliği yoluna gidilmesi gerekliliği ortaya atılırken, öte yandan AKP kanadından, sistemin aksayan taraflarının düzeltilmesi için gereken revizyonların yapılacağı hususları dile getirildi.
Sistemin aksayan yönlerinin revizyona tabi tutulması suretiyle, bugünkü tek adam yönetiminin devamını istemenin, ülke demokrasisi açısından yarar getirmeyeceği ve sorunun çözülmesine yardımcı olmayacağı açıktır.
Zira sistem parlamentoyu etkisiz hale getirmiş ve bunun yerine tek adam yönetimi egemen olmuştur.
Yaklaşık bir yıl içerisinde parlamentonun çıkardığı yasalar ve bu yasalardaki maddeler ile Cumhurbaşkanı tarafından çıkartılan KHK’lar ve bu KHK’lardaki maddeler karşılaştırıldığında, durum daha net bir şekilde kendini gösterir.
Ortada hiçbir zorunluluk yokken çıkartılan KHK’lar ile ülkenin oturmuş düzenin değişmesi gibi durumların bile ortaya çıkabileceği, uygulamalardan anlaşılmaktadır. Nitekim geçtiğimiz hafta Merkez bankası başkanını görevden alan gece yarısı KHK’sı gibi.
Güçlü parlamento ve bu parlamentoda görev yapan çeşitli partilerin milletvekillerinin ortak çalışmaları ile çıkacak yasalar, elbette ki tek kişinin yönetiminde çıkarılan KHK’lardan daha isabetli , demokrasimiz açısından daha yararlı olacaktır.
Yine parlamentoya karşı hesap verme durumunda olacak olan Başbakan ile bakanlar kurulunun çalışmalarının da, daha verimli olacağı gözden uzak tutulmamalıdır.
Bu durumda şuan için yürürlükte olan sistemin aksayan yönlerinin revize edilmesi yerine, güçlü bir parlamenter sisteme yeniden dönülmesi için gerekenlerin yapılmasının, özgürlükçü demokrasimiz için daha yararlı, daha isabetli ve daha doğru olacağı kanısındayız.
Bir tarafta bir asrı aşkın süredir denenmiş ve rayına oturmuş parlamenter sistem.
Öbür yandan aradan bir yıl geçmeden önemli sakıncaları net bir şekilde görülen Türk tipi başkanlık sistemi.
Bu iki sistemi mukayese ettiğimizde, elbette ki güçlü parlamenter sistem daha ağır basacaktır.
Bu nedenle zararın neresinden dönülürse kârdır özdeyişini unutmadan ve sistemin daha fazla karmaşık bir hale gelmesine neden olunmadan, tez elden gereken yapılmalı, parlamenter sisteme dönülmesi için doğru ve olumlu adımlar atılmalıdır.
Bu yola gidildiği takdirde unutulmamalıdır ki; bugün var olan bir çok yakınmaların önü alınacak ,özgürlükçü demokrasinin tüm kurum ve kuralları ile ülkemizde egemen olması için tüm yollar açılacaktır…
YORUMLAR