Son dönemde gazete sayfalarını açtığımızda uyuşturucu ticareti ve kullanımıyla ilgili haberlerin
belirgin biçimde arttığını görüyoruz.
Bu tür olaylar artık yalnızca adli vakalar olarak değil, aynı zamanda magazin ve kamuoyu gündemi
olarak da karşımıza çıkıyor. Özellikle tanınmış isimlerin bu dosyalarla anılması, haberlerin etkisini
ve yayılma hızını daha da artırıyor.
Medyaya yansıyan iddialar arasında uyuşturucu kullanımı, seks partileri ve organize suç
bağlantıları olduğu öne sürülen olaylar yer alıyor. Bazı ünlü isimlerin ifadeleri ya da savunmaları
kamuoyunda tartışma yaratıyor; kimi zaman bu ifadeler sosyal medyada alay konusu oluyor, kimi
zaman ise meseleyi daha da karmaşık hale getiriyor. Ancak burada dikkat edilmesi gereken önemli
bir nokta var: İddialarla kesinleşmiş yargı kararları arasındaki farkı bilmek gerek.
Ek olarak, Türkiye’den yurt dışına götürüldüğü iddia edilen kadınlar, zorla fuhşa sürüklenme
vakaları ve bunlarla bağlantılı suç ağları uzun süredir insan hakları örgütlerinin ve hukuk
çevrelerinin gündeminde.
Epstein dosyası gibi küresel çapta ses getiren örnekler, bu karanlık ilişkiler ağının ne kadar derin ve
karmaşık olduğunu gözler önüne seriyor.
Sorun şu ki, bu dosyalar çoğaldıkça adaletin tecelli etmesi de zorlaşıyor. Her yeni iddia, her yeni
skandal bir öncekini gölgede bırakıyor; kamuoyunun hafızası hızla başka bir gündeme kayıyor.
Olan ise çoğu zaman mağdurlara oluyor.
Uyuşturucu, fuhuş ve cinsel istismar gibi konular yalnızca sansasyonel başlıklarla geçiştirilecek
meseleler değildir. Bunlar ciddi toplumsal yaralar ve uzun vadeli sonuçlar doğuran sorunlardır.
Bu nedenle çözüm de yalnızca haber yapmakla sınırlı kalmamalıdır. Hukuki önlemler, sosyal
politikalar, denetim mekanizmaları ve en önemlisi kararlı bir mücadele gereklidir.
Aksi halde bugün konuştuğumuz dosyaların yarın yenileri eklenecek ve biz hep aynı cümleyi
kuracağız: “Buna da alıştık.” Oysa alışmamak, sorgulamak ve çözüm için ısrarcı olmak zorundayız.
Gerçek mücadele ancak bu noktada başlar.

YORUMLAR