Depremin vurduğu güzel kentim Antakya’dan, doğup büyüdüğüm Defne’den ayrılmak zorunda kalalı iki yıl oldu. Hayatın akışı içinde, yıkıntıların arasından yeni bir başlangıç yapmak için Eskişehir’in Odunpazarı ilçesine yerleştim. Odunpazarı da tıpkı Defne gibi köklü bir geçmişe sahip, tarihi ve kimlikli bir mahalle. Çevremi kültür evleri, müzeler ve tarihî dokusunu koruyan sokaklar sarıyor. Ancak, ne kadar güzel bir yerde yaşarsam yaşayayım, Defne’den kopmuş olmanın hüznünü her gün içimde taşıyorum. İnsan doğup büyüdüğü topraklardan uzaklaşınca her yerde kendini biraz gurbette hissediyor.
Geçtiğimiz günlerde aldığım bir haber, bu gurbet duygumu biraz olsun hafifletti. Doğduğum Defne ile yaşamak zorunda kaldığım Odunpazarı, kardeş kent olmuştu! Bu iki güzel, tarihî ve çağdaş ilçe arasında bir protokol imzalanmıştı. O an içimi tarifsiz bir mutluluk kapladı. Sanki kaybettiğim bir bağı yeniden bulmuş, uzak düştüğüm memleketime bir adım daha yaklaşmıştım.
Defne, her taşında, her sokağında bir tarih barındıran, çok kültürlü yapısıyla insanı kendine hayran bırakan bir ilçedir. Çocukluk anılarım, gençlik yıllarım, dostluklarım, kahve sohbetlerim hep oradaydı. Defne’nin dar sokakları, mis gibi kokan portakal çiçekleri, çocukluk günlerimin yankılandığı taş evleri hep aklımda. Şimdi Odunpazarı’na bakıyorum; ahşap konakları, eski Osmanlı sokakları, sanat atölyeleri, tarihi camileri ve daracık sokaklarıyla o da bir kültür mirası. İki ilçenin birbirine benzer yönlerini düşündükçe, bu kardeşlik anlaşmasının sadece kağıt üzerinde kalmayacağını, bu iki kimlikli ilçenin ruhlarının birbirine karışacağını hissediyorum.
Antakya, özellikle Defne ilçesi, binlerce yıllık geçmişiyle Anadolu’nun en özel noktalarından biridir. Tarihi boyunca farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış, her kültürden izler barındırmış ve hoşgörünün, sanatın, müziğin, edebiyatın iç içe geçtiği bir merkez olmuştur. Aynı şekilde Odunpazarı da geçmişin izlerini taşıyan, sanatı ve kültürü yaşatan, modernleşirken köklerini unutmayan bir ilçe. İkisi de tarih kokan, geçmişiyle gurur duyan ve geleceğe umutla bakan yerler.
Bu kardeşlik, sadece bir protokol değil, aynı zamanda ruhen de bir bağdır. Antakya’dan ayrıldığımda hissettiğim boşluk, Odunpazarı’na geldiğimde bir nebze azalmıştı. Ama yine de eksik olan bir şey vardı: Defne’nin ruhu, sıcaklığı, insanlarının dostane sohbeti, taş evlerinin arasından yükselen o eski zaman kokusu… Şimdi bu kardeş kent anlaşmasıyla, Defne’nin ruhunun burada, Odunpazarı’nda da yaşayacağını düşünüyorum. Belki burada da Defne’den bir anı, bir kültürel etkinlik, bir dost selamı bulacağım.
Gurbet, insanın ruhuna ağır bir yüktür. Ama bazen, böyle anlamlı bağlar insanın içindeki yalnızlığı hafifletir. Defne ve Odunpazarı’nın kardeş kent olması, benim için yalnızca bir haber değil, bir umut ışığı, bir teselli oldu. Belki bir gün Defne’deki anılarımı Odunpazarı’nda yeniden yaşatabilirim. Belki Defne’den esen bir rüzgar, buradaki bir sokağa siner. Belki bir gün, Odunpazarı’nda dolaşırken, Defne’nin taş sokaklarından bir anı gelip omzuma dokunur. Ve ben, artık kendimi o kadar da gurbette hissetmem.
Teşekkürler Defne Belediye Başkanım Sayın Halil İbahim Özgün. Teşekkürler Odunpazarı Belediye Başkanım Sayın Kazım Kurt. Size minnettarım.
YORUMLAR