“Umarım, Antakya tv Büyüdüğünde, Katar’lılara Satmazsınız…”
Hatay’ın gurur duyduğu, hemşehrimiz, Sinema ve TV yapımcısı, oyuncu ve yönetmenlerinden Hamdi Alkan Antakya TV’de Antakya Gazetesinin konuğu oldu. Hamdi Alkan ile gazete ve televizyon muhabirimiz Duygu Ertaş keyifli bir sohbet yaptı. Özellikle yeni nesil gençlerin ilgiyle takip edeceğini düşündüğümüz sohbette Alkan; A’dan Z’ye birçok konuyu neşeli bir dille anlattı. İşte; Hamdi Alkan ile sohbetin satır başları…
Sosyal medyadan biraz uzağım…
Kızım, bu konudaki danışmanım!
Duygu Ertaş: Antakya’nın Döver Köyü doğumlu, Hatay’ın, sanat dünyasındaki en keyif veren yüzlerinden Hamdi Alkan’layız bugün. Youtube kanalımız olan Antakya TV ekranlarından bize misafir olan Alkan ile hem spor, hem sanat, hem de sosyal medya üzerine konuştuk. Tabi, tiyatro aşkı yüzünden 12 sene süren üniversite hayatını da…
Kendisiyle sohbet etmek, çok keyifli ve özel bir deneyimdi. Sohbetimizden önce kendisine nasıl hitap etmem gerektiğini sorduğumda, “bana abi diyebilirsin” dediği için ilk soruma da öyle başlıyorum.
Hamdi Abi, futbola bayağı bir hakim olduğunu, hatta oyuncuların isimlerini bile ezbere bildiğini duydum. Hatayspor maçını da tribünden izleyerek, yanında oldun. Bu konu hakkında neler söylemek istersin?
Alkan: Bütün oyuncuların ismini bildiğim konusunda sınıfta kalabilirim, ama futbola hakimiyet derken de, bir izleyici olarak Hatayspor’u çok seviyorum. Çok enteresan… Benim doğum tarihim ile Hatayspor’un doğum tarihi aynı. Bütün mücadelesine, farklı başkanlara, yönetimine hep tanık oldum. Eski stadyumda da maçlarına gelirdim. Şimdi yeni stadyumda izlemek kısmet oldu. Yeni Stadyum, gerçekten çok güzel, akustiği ise şahane. Orada maçı izlemek, taraftar coşkusunu yaşamak harika bir deneyim.
Buradan sesleniyorum… Lütfen, ama lütfen maçlara gelin. Hatayspor’u yanız bırakmayın. Geldiğinizde, değdiğini göreceksiniz. Çünkü seyircinin ruhu başka bir şey.
Duygu Ertaş: Antakya Gazetesi ve Antakya TV olarak biz de, sürekli maça gelmeleri konusunda izleyicilerimize çağrıda bulunuyoruz. Hatta Gazetemizin İmtiyaz Sahibi Sinan Bey de sizin gibi değerli Hataylı Sanatçıları tribünde görmek istediklerini söyledi ve bu çağrıya ilk kulak veren isim de siz oldunuz.
Alkan: Evet, biz başlattık, umarım devamı da gelir ve umarım, herkes benim kadar da şanslı olur. 5-0’lık bir galibiyet olan maçı izledim. 5 olmasa da, yine 3 gol, 2 gol, yani galibiyet ile taçlanan, iyi bir futbol oynanan maça denk gelmenizi temenni ediyorum.
Duygu Ertaş: Bende duyumlar bitmiyor. Soruları hazırlarken, belli araştırmalar yaptım. Koleksiyoner olduğunuzu duydum. Hatta koleksiyonunuzun en önemli parçası da, Hatay’dan önemli bir parçaymış. Çok merak ettim açıkçası, biraz anlatır mısınız?
Alkan: Sende daha bayağı duyumlar var gibi görünüyor, Duygu. Bakalım daha neler gelecek… Yaklaşık 35 yıldır, Hatay’ın tarihi ile ilgili, yani tarihi derken, 1920 ile 1940 arasında o dönemi kapsayan birçok belge, fotoğraf, kartpostal, yazışma, hatta ve hatta… Hatay devletinin, yani 9 ay gibi bir süre devlet kaldığı dönemden ay yıldızlı bir bayrak var ve yıldızın ortası boş, yani onu bulmak bile nasip oldu.
Ben, bütün bunları biriktirdim, ama artık halkla paylaşılmasını, ölümsüzleştirilmesini istedim. Bu konuda Antakya Ticaret ve Sanayi Odası yardımcı oldu ve koleksiyonumu satın aldı. Göstermelik bir ücret tabii. Çünkü ben de zamanında bir emek ve para harcadım. Sakın, Hamdi Alkan’ın paraya ihtiyacı varmış gibi bir algı olmasın. Bu, onunla alakalı değil. Koleksiyonerlik başka bir şey. Tayfur Sökmen Müzesi’nde, Hatay Devleti Müzesi adı altında halkla buluşacak. Bu konuda çok mutluyum.
Duygu Ertaş: Ben de bir Hataylı olarak çok teşekkür ediyorum. Böyle eserlerin Hatay’a kazandırılması konusunda vesile olduğunuz için. Çünkü gerçekten de bu büyük bir emek. Para konusu konuşuldu, ama dediğiniz gibi, ilgi isteyen bir iş. 35 yıl bu işe gönül vermek kolay değil, diyerek diğer soruma geçiyorum. Biz, yeni bir kanalız. Emekleme döneminizdeyiz. Antakya TV olarak daha 4 ay oldu, yayın hayatına başlayalı. Bizi X kuşağından, Y kuşağından, Z kuşağından, her yerden takip ediyorlar. Hem bu konu hakkında fikrinizi almak, hem de dijital medya ile ilişkinizin nasıl olduğunu sormak istiyorum.
Alkan: Ben de eski göbekli kuşaklardanım. Yaptığınız iş çok değerli, gerçekten tebrik ediyorum. Hayırlı olsun, umarım kanalınız büyüdüğünde onu Katarlara satmazsınız. Çünkü her şeyi onlara satıyoruz. Şaka bir yana, ben çok mutlu oluyorum.
Biz de sürece yavaş başladık. Uzun bir yoldan geldik, yani bu iş, mücadele ile olan bir iş. Siz çok şanslısınız. Buradan yaptığınız yayınlar ile dünyanın her yerine ulaşabiliyorsunuz.
Duygu Ertaş: Sosyal Medya’ya biraz mesafelisiniz! Aslında daha çok kızınız Zeynep Alkan, sosyal medyayı etkin kullanıyor. Bu konuda bir bilgi alışverişi yapıyor musunuz?
Alkan: Tabii. Kızım Zeynep, eşim Selen, çok aktif kullanıyorlar. Hatta ben, gün içinde ne yaptıklarını sosyal medyadan takip ediyorum. Aslında ben, zamanında çok aktif kullanıyordum. Twitter sayfamda haberler paylaşıp, gündemi sürekli yakalıyordum. Ama artık eskisi gibi değil! Çok değişti! Bu da benim biraz uzaklaşmama sebep oldu. İşin içinde çok vakit geçirince, çevrenizle bağı koparacak kadar tehlikeli, ama bir yandan da sevdiklerinizle iletişim kurmak ve paylaşım konusunda çok etkili. İşte dengeyi iyi kurmak gerekiyor. Bazen, Zeynep, sosyal medya konusunda yardım ediyor. Kendisine bu konuda çok danışıyorum.
Duygu Ertaş: Zeynep Alkan’ı ben de takip ediyorum. Hatay’a geldiğinde, yöresel lezzetleri ve gezdiği yerleri de paylaşıyor. Sizin Hatay’a olan ilginiz ve sevginiz malum. Peki, Zeynep Alkan’ın Hatay ile ilgisi nasıl?
Alkan: Zeynep, babasının memleketini çok seviyor. Hatta bildiği 10-15 Arapça kelime de var. Onları da konuşabiliyor. Küçük kızım Ayşe de seviyor. Ortanca kızım da çok seviyor. Aile olarak Hatay’ı seviyoruz. Zaten annem Hatay’da yaşıyor. Şu an biraz rahatsız, sık sık onun için de geliyoruz buraya.
Duygu Ertaş: ANTAKYA olarak geçmiş olsun, acil şifalar diliyoruz.
Alkan: Çok teşekkür ederim. Zeynep’in, Arapça konusunda ben bazen tuhaf istekleri oluyor. Geçen gün yanında Suudi Arabistanlı biri varmış, beni aradı, “Baba Arapça konuşur musun” dedi. Ben de bülbül gibi şakıdım. Armut dibine düşermiş! Benim kızım da babasının yolunda ilerliyor. Ben, zorlamıyorum. Çocuklara ve gençlere her zaman şunu tavsiye ettim. Mutlu olduğunuz şeyi yapın. Yaşayın. İyi insan olmaya çalışın ve mutlaka bir yabancı dil bilin. İngilizce olursa çok daha iyi olur. Çok zor şeyler değil.
Duygu Ertaş: Hamdi abi, duyumlarımdan daha bahsedeyim mi?
Alkan: Tabii bahset bakalım, merakla bekliyorum. Benim duymadığım şeyler vardır belki…
Duygu Ertaş: Yakın bir zamanda üniversite tercih sonuçları açıklandı. Ben de biraz sizin üniversite eğitim sürecinize baktım ve 12 yıl süren bir üniversite hayatı gördüm. Aslında nedenini biliyorum, tiyatroya olan ilginizden kaynaklı, ama bir de sizden dinleyelim istiyorum.
Alkan: Yıldız Teknik Üniversitesi’nde Elektrik Mühendisliğini bitirdim. Uzun sürmesinin nedeni, son yılı 6 senede bitirmiş olmam ve haklısın, bunun büyük sebebi de tiyatroya olan tutkum ve o yönde yaptığımız çalışmalar. Hayatımız, içimiz-dışımız tiyatro oldu. Hatta son senelerde ufak tefek televizyon çalışmaları da başlamıştı. Ama ben tiyatrodan hiç kopmadım. Özel tiyatro çalışmalarım da oldu. 2 oyun sergiledim. Ara verdim. Şimdilerde bana çok yoğun bir talep var. “Sizi yeniden sahnelerde, TV ekranlarında görmek istiyoruz” diye! Hatta ben, “Acaba Antakya sokaklarında sürekli oturduğum için mi karşılaşıyorum bu taleplerle” dedim, ama hayır! İstanbul’dan, Ankara’dan çok talep var.
Duygu Ertaş: Bence bu talepleri karşılıksız bırakmamalısınız.
Alkan: Evet, merak etmeyin! Talepleriniz, ben de karşılıksız değil. Yönetmen olarak güzel bir kariyerim oldu, ama baktım, “54 yaşında benim gibi yakışıklı bir oyuncu yok” dedim ve… Evet, pek yakında beni kamera önünde de göreceksiniz.
Duygu Ertaş: Bunu duyduğumuza çok sevindik Hamdi abi. Çok keyifli bir sohbet oldu. Katılımınız için çok teşekkür ederim…
Alkan: Ben teşekkür ederim. Emeğinize sağlık. Yolunuz hep açık olsun.
Roportaj: Duygu Ertaş