Hangi Biat, Kur’an’ın Mı, Kulun Mu? – 1

Biat etmek, bulunulan bir toplumun lideri veya idarecisi olacak bir kişiyi veya grubu seçmek üzere el sıkışarak oy verme ve bağlılığını ifade etme işlemi Kur’an’da “Biat etme” olarak isimlendirilmektedir. Hatta Fetih-10 ncu ayette, biat etme denilen oy verme işleminin söz verme ve bu sözün aynı zamanda Allah ile de yapılmış olduğuna vurgu yapılmıştır. Feth-10. Ya […]

Biat etmek, bulunulan bir toplumun lideri veya idarecisi olacak bir kişiyi veya grubu seçmek üzere el sıkışarak oy verme ve bağlılığını ifade etme işlemi Kur’an’da “Biat etme” olarak isimlendirilmektedir.

Hatta Fetih-10 ncu ayette, biat etme denilen oy verme işleminin söz verme ve bu sözün aynı zamanda Allah ile de yapılmış olduğuna vurgu yapılmıştır.

Feth-10. Ya Muhammed! Seninle el tutuşup bağlılık sözü verenler /biat edenler, aslında Allah’a da bağlılık sözü vermiş olmaktadırlar. Dolayısıyla da Allah’ın eli, onların eli ile tutuşmuş ve bağlılık sözlerini almıştır. O bakımdan kim Allah adına verdiği sözden cayarsa, kendi nefsinin aleyhine caymış olur. Her kim de Allah adına verdiği sözü yerine getirirse, mutlaka Allah ona büyük bir ödül verecektir.

Bu ayette, Hz. Muhammed’in Mekke’yi ziyaret etmek üzere yola çıkışına katılan ve destekleri ile bağlılıklarına söz vermiş olanlarla, sözlerinden cayıp katılmayanlara değinilmektedir. Ki bu yolculuk Hudeybiye’de sonlandırılmış ve Mekkelilerle on yıl savaş yapılmamak üzere “Hudeybiye Anlaşması” olarak anılan ve karşılıklı eminleşme ile bir barış anlaşması yapılmıştır. Bu yeminlerini yerine getirmeyenler için kefaretin 10 yoksulu doyurmak veya 3 gün oruç tutmak ve tövbe etmek olduğu Maide-89 ncu ayette belirtilmiştir.

Maide-89. Ey Müminler! Allah, farkına varmadan /bilinçli olmaksızın /sehven-yanlışlıkla ettiğiniz yeminlerinizden sizi sorumlu tutmaz. Ancak bilinçli olarak, bile bile /bir amacınız için ettiğiniz yeminlerden sizi sorumlu tutar. Bu şekilde yaptığınız yemininizi bozarsanız, kefaret olarak ailenizi yedirdiğiniz gibi fidye olarak on yoksulu doyurmanız yahut giydirmeniz yahut da özgürlüğü elinden alınmış bir kişiyi özgürlüğüne kavuşturmanız, hak gaspı yapılmışa hakkını vermeniz gerekir. Bunları yapmaya imkânı olmayanlar, üç gün oruç tutsun. İşte, bilinçli olarak, bile bile ettiğiniz yeminlerinizi yerine getirmeyip, aksini yapmışsanız bu kefarete uyun. En iyisi yeminlerinizi tutmanızdır. İşte Allah size ayetlerini böyle açık olarak bildiriyor ki, zorda kalmayıp Allah’ a teşekkür edesiniz /şükredesiniz.

Hudeybiye anlaşmasının yapıldığı yerde Hz. Muhammed’e “Semure” cinsi bir ağacın altında biatler yapılmıştı. Hz. Muhammed’in vefatından sonraları, insanların bu ağaca gelip namaz kılmakta ve onun aracılığı ile dua etmekte olduklarını öğrenen Hz. Ömer, cahiliye dönemindeki gibi puta tapma adetinin yerleşmesine yol açılmasın diye hemen ağacı kestirmişti. Hz. Muhammed de muska gibi aracı eşya kullanmamaya dikkat çekmiştir; Abdullah İbnu Ukeym’ın yanına girdim. Kendisinde kızıllık vardı. “Temime (muska) takmıyor musun?” diye sordum. Bana şu cevabı verdi: “Bundan Allah`a sığınırım. Zira Resulullah şöyle buyurmuştu: “Kim bir şey takınırsa, ona havale edilir.”-Kütubu sitte-4037
El sıkışarak oy verme işlemi olan biat etmenin hem erkek, hem de kadınlarla yapılmış olduğuna ilişkin Mümtehine-12 nci ayet ve Hz. Muhammed’e atfedilen şu söz de desteklemektedir.

Mümtehine-12. Ey Peygamber! İnandım deyip iltica eden kadınlar sığındıklarında, Allah’a hiçbir şeyi şirk koşmamak, aşırı hırslanıp hırsızlık yapmamak, zina etmemek, ayaklarına bağ olacaklar diye çocuklarını öldürmemek /sosyo-ekonomik haklarından mahrum etmemek, geçmiş ve gelecekle ilgili bir iftira uydurup getirmemek ve doğru işlerde Sana karşı gelmemek üzere el sıkışıp biat ederler ve yemin edip söz verirlerse, onların biatlarını ve sözlerini kabul et ve onlar için Allah’tan bağışlanma dile. Çünkü Allah bağışlayandır /Gafur ve sevgisi ile merhameti oldukça bol olandır /Rahim’dir.

Hint Bintu Utbe, Hz. Peygamber`e: “Ey Allah`ın Resulü, bana biat ver!” diye talepte bulunmuştu. Kendisine: “Hayır, şu ellerini değiştirmedikçe /temizlemedikçe senden biat almayacağım. Ellerin tıpkı vahşi hayvanların ayağı gibi kirli!” cevabını verdi. Aişe-Kütubu Sitte-2115.

Ayetlerde belirtilmiş olduğu gibi 1400 yıl önce Kur’an’ın önermiş olduğu ve o zamanın şartları gereği olan oy verme ve seçim sistemi seçecek ve seçilecek olanın el sıkışma yöntemi ile gerçekleştirilirdi ve verilmiş bir yemin sözü olarak önemsenirdi.

Ancak oy verenler, seçtiklerine tam bir yetki vermemekte, dolayısıyla kendilerini davarları güder gibi gütmemelerini ve önemli konularda mutlaka görüşlerine başvurulmasını şart koşmaktadırlar. Bu durum Bakara-104 ncü ayette açıkça beliritlmiştir.

Bakara-104. Ey iman edenler! İdarecilerinize “raina /bizi koyun /davar gibi güt /bizi dinleme ve görüşümüze başvurmadan istediğin gibi idare et” demeyin, “unzurna /bizim görüşümüze başvur /bizi dinle ve ondan sonra karar ver” deyin. Şunu da bilin ki, bu emrimizi benimsemeyip inkâr edenlere elem verici bir azap söz konusudur.

Ayette, halkın seçtiği yöneticinin halkın görüşü ve sesine önem vererek kararlar almasını, ancak bundan sonra uygulamaya geçmesi gerektiğini ve hükmetmeye yönelmemesini yani Cumhuriyet ve demokratik idareyi vurgulamaktadır. Aynı vurgu, Şura-38 ve Al-i İmran-159 ncu ayetlerde de yapılmıştır.

Şura-38. Ayrıca Rablerinin bildirdiği muhkem /değişmez ana kurallara uymak üzere gayret ederler, salâtı yerine getirirler, işlerini şura prensibi gereği aralarında danışarak /tartışarak çözerler ve kendilerine verdiğimiz imkânlardan muhtaçlara pay ayırırlar /infak ederler.

Al-i İmran-159. Ey Peygamber! Savaşın (Uhud’un) o sıkıntılı anlarında, Allah’ın Sana verdiği rahmet sonucu, emrin dışında yerlerini terk edenlere ve sıkışınca kaçmaya çalışanlara yumuşak davrandın. Eğer onlara kalp kırıcı ve otoriter davransaydın, yanında kimse kalmaz ve ayrılırlardı. Onların davranışlarını hoş gör, Allah’tan bağışlanmaları için dua et ve yapılacak toplumsal işler hakkında onların da görüşlerini al. Ortak kararınızı belirleyince de  Allah’a tevekkül edip /O’na güvenip uygulamaya geç. Çünkü Allah, O’na güvenip /tevekkül edip işe koyulanları ve gerekli çabayı da gösterenleri sever.

Gerçek demokrasilerde, hükümet halka hizmet eden devlet kurumlarının doğru çalışmalarını sağlamak içindir, halka hükmetmek ve kendine kul etmek için değil. Çünkü demokraside, başkalarını rahatsız etmemek şartıyla yaşama ve inanç özgürlüğü vardır. Buna göre de devlet, müteşabih /değişken araç mesajlara ve bunların yorumlarına göre dini kuralları yasa olarak koyup, bütün toplumu bunlara uymaya zorlayamaz. Ancak bütün yorumlara aynı mesafede kalır, dinin yozlaştırılmasını, din ile aldatmaları, dinin istismar edilmesini, aşırılıkları, gruplaşan grupların zorlamalarını engelleyici önlemler alır ve bu çerçevede yasalar hazırlar.

Haftaya inşallah kaldığım yerden devam edeceğim.

NOT: NÖVAK Vakfımızın kitaplarının gelirleri ile Eskişehir Tıp Öğrencilerine burs veriyoruz. Özel günlerinizde kitaplardan alır veya hediye ederseniz bize destek olur ve öğrenci sayımız artar: “DİN VE BEYİN”, “SON DAVET KUR’AN Tercümesi”, “KUR’AN KADINI KORUYOR”, “OKU! Konularına göre Kur’an ayetleri”, “KUR’AN’IN KULU KÖLESİ MEVLANA”, “TEVRAT VE İNCİL’DE ÖNCEKİ İSLAM”, “KUR’AN VE SON İSLAM” ve “ALLAH İLE ANLAŞMAMIZ VAR”

Exit mobile version