Geçen haftadan kaldığım yerden devam ediyorum.
Al-i İmran-103. Birlik halinde Allah’ın ipine /tek ilâhlı İslâm dinine ve son kılavuz ders kitabı /davet kitabı olan Kur’an’a, dolayısıyla din denilen muhkem /değişmez ana kurallara sımsıkı sarılın ve bu konuda anlaşmazlıklara saplanıp gruplara bölünmeyin.
Demek ki insanların doğru yolu bulmada yararlanacakları tek ip olarak vahiy kaynaklı olan Kur’an ve Allah’ın tek dini İslâm önerilmekte, başka iplere yönelinmemesi ikazı yapılmaktadır. Çünkü tartışmasız olan tek kitap Kur’an, O’nun dışındaki her kitabın doğruluğu ise tartışılır özelliklidir. Zaten din denilen Muhkem /değişmez ana kuralların Kur’an ile eksiksiz ve tamamlanmış olduğu da Maide-3 ncü ayette vurgulanmıştır. Hele Kur’an dışında bir bilgiye vahiy kaynaklıdır demek, biz insalara neyin vahiy olduğu, neyin de olmadığı karar yetkisi vermek olmaktadır.
Al-i İmran-103 ncü ayette ikazı yapılan diğer bir konu olan din temelli gruplaşmalara sapmayın uyarısı ayrıca En’am-65, 159, Rum-32, Enbiya-93 ve Al-i İmran-159 ncu ayetlerde de vurgulanmıştır. Çünkü din temelli gruplarda, bir süre sonra grup liderinin, çoğunlukla kendisine uyanları kullaştırmaya başlaması riski olmaktadır. Bu nedenle de, din temelli gruplaşmalar yanında, Neml-32 nci ayette toplumun başkanlık denen tek kişi idaresi de istenmemektedir.
Neml-32. “Ey meleler! Bu konuyla ilgili görüş ve önerilerinizi bildirin. Sizin görüşlerinizi almadan, yalnız başıma bir karar vermek istemem” dedi.
Kur’an’da ’Büdu ifadesi genelde “İbadet edin” diye tercüme edilmekte ve “Namaz, Oruç ve Hac” şekilsel uygulamalar için kullanılmaktadır. Halbuki aynı kelime “İbad edin” anlamında tercüme edildiğinde, “Allah’a kulluğunu ifade edin” anlamıyla, Kur’an’da bildirilmiş olan ve din denilen ve benim 440 sayıda belirlemiş olduğum ve şekilsel uygulamaların da dahil olduğu ve her biri birer farz olan bütün muhkem /değişmez ana kurallara uymak gibi çok geniş bir anlam vurgulanmaktadır. Buradaki “Sadece Allah’a Kul olma” ifadesi “dar anlamıyla bağlılık” anlamında değil, “Tam anlamıyla ve her fedakarlık dahil bağlanma, eleştirmeden ve itiraz etmeden uyumlanma” anlamındadır. İşte böylesi bir bağlılığın sadece Allah’a yapılmasına ve ancak Allah’a kulluğa müsaade edilmektedir. Herhangi bir kişiye veya maddeye koşulsuz bağlanmaya, yani kulluğa ise yasak getirilmektedir. Bu yasağa, daha ilk ayet olan ‘Alak-1 nci ayetten başlamak üzere dikkat çekilmektedir.
‘Alak-1. Oku, her şeyi yaratan /halk eden Rab’bin adıyla.
*Bu ilk ayette, görünür ve görünmez haldeki herşeyi yaratanın tek ilah olan Rab olduğu ve Rab isminin, eskiden ve halen kullanılmakta olduğu gibi toplumda ileri gelen konumda olanlara ait bir ifade olmadığı, dolayısıyla da Allah’tan başkasına kulluk edilmemesi, özgür olunması ve her işe Rab’bin adı ile yani “Bismillahirrahmanirrahim” denilerek başlanılması istenmektedir.
Necm-10 ncu ayette Hz. Muhammed’e Peygamberliğini ilk bildirip Kur’an’ı vahyetmeye başlayanın bizzat Allah olduğu açıklanmaktadır.
Necm-10. O anda Allah, ilk vahyedeceğini kuluna vahyetti /ilk vahiy olarak peygamberlik görevini hatırlattı (10. Fe evha ila ‘abdihi ma evha.).
Hud-26 ve Zumer-2 nci ayetlerde de Allah’tan başkasına ibad edilmemesi /kulluğun ifade edilmemesi gerektiğine özellikle dikkat çekilmektedir.
Hud-25. Gerçek şu ki Biz Nuh’u kavmine elçi olarak görevlendirdik ve onlara: “Ben sizi doğru yola yönlendirmek üzere görevlendirilmiş apaçık bir uyarıcıyım”. 26. “Allah’tan başkasına sakın ibad /kulluk etmeyin. Ben, sizin, gelecek hesap gününde korkunç bir azaba uğramanızdan korkuyorum” demişti (26. El la ta’büdu illellahe* inni ehafü ‘aleyküm ‘azabe yevmin eliym.)
Zumer-2. Ya Muhammed! Hiç kuşkun olmasın ki Biz, bu Kur’an’ı Sana gerçek olarak /hak üzere indirdik ve Sen sadece bu Din’e /Kur’an’daki İslam’a göre kendini arındır /muhlis kıl ve Allah’a kulluk et /ibad etmeni sadece O’na yap (2. İnna enzelna ileykel kitabe bil hakkı fa’büdillahe muhlisal lehüd diyn).
Özellikle üretmek ve olumlu katkı sağlamaya yönelik girişimleri ibad etme olarak sadece Allah rızası için ve ilahi bir yardım istemini de dua şeklinde sadece Allah’tan istemek, kişiyi bir nevi özgürleştirmekte ve Allah’ın dışında herhangi bir kişi veya eşyaya kulluktan kurtarmaktadır diyebiliriz. Bu nedenle de Kur’an bir meslek kitabı olarak inmemiş, aklını kullanan her ırk ve cinsteki bütün insanlara anlasınlar ve ona göre yaşamlarını düzenlesinler diye indirilmiştir. Bu nedenle de Kur’an’ı kendi tekeline almasınlar diye de Hadid-27 ve Tevbe-34 ncü ayetlerle Allah’ın rızasını öncelemeyen ve kazanç sağlanmak üzere dini kullanmakta olan Ruhbanlık /Din adamlığı yasaklanmıştır.
Hadid-27. Sonra onların ardından ve bildirdiklerini yine aynen tekrar tebliğ etmek üzere sıra ile başka elçiler de gönderdik. Örneğin Meryem oğlu İsa’yı da elçi olarak gönderdik ve İsa’ya İncil’i verdik. İsa’yı izleyenlerin gönüllerine şefkat ve merhamet koyduk. Fakat kendileri bir ruhbanlık /din adamlığı sınıfı ortaya çıkardılar. Hâlbuki Biz böyle bir ruhbanlık /din adamı grubu oluşturmalarını bildirmemiştik. Onlar bu ruhbanlığı, sözde Allah’ın rızasını kazanmak düşüncesiyle ortaya çıkardılar. Ama ona da hakkıyla uymadılar. Bunların yüzünden de kitap sahiplerinden çoğu yanlış yola yöneldiler ve ancak çok az sayıdaki gerçekten iman etmiş olanlara, karşılık olan ödüllerini verdik.
Tevbe-34. Ey iman edenler! Hahamlar ve ruhbanlar olan din adamlarının çoğu, insanların parasını hak etmeden /batıl /aldatıcı usullerle yerler ve yönlendirmeleriyle Allah’ın yolundan /rızasından da uzaklaştırırlar. İnsanlardan haksız yere topladıkları altın ve gümüşü bu şekilde yığan ve Allah rızası için infak etmeyenlere /harcamayanlara da şiddetli bir azap olacağını bildir.
Sadece Allah’ın kulu, Allah’ın başkalarına ulaştırılan koludur da diyebiliriz. Çünkü bu aşamaya ulaşmış kişi, artık Allah’ın sevdikleri arasındadır ve başkaları için görevli olabilir. Tabi kimin ne olduğunu biz insanlar değil, ancak Allah bilir.
Allah’ın, yarattıklarına çok yakınlığı ve bu yakınlığın Kaf-16 ncı ayette açıklanmış olduğu gibi Şah damarından daha yakın olduğu ve bir kişiyi veya bir maddeyi Allah ile araya koymaya da yasak getirilmektedir. Bu yasak ayrıca Mücadile-7, Bakara-186 ve Hadid-4 ncü ayetlerde de belirtilmiştir.
Kaf-16. Gerçek şu ki! İnsanı Biz yarattık ve nefslerinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu da çok iyi biliriz. Çünkü biz insana şah damarından daha yakınız ve bu nedenle de içinden geçeni biliriz.
Mücadile-7. Ya Muhammed! Göklerde ve yeryüzünde olan her şeyi, Allah’ın bildiğini düşünmez misin? Örneğin üç kişi gizli konuşsanız, mutlaka Allah sizin dördüncünüzdür. Beş kişi gizli konuştuğunuzda Allah, sizlerin mutlaka altıncınız gibidir. Ve ister bundan az veya çok olun ve nerede olursanız olun, Allah daima sizlerle beraberdir.
İşte bu gerçek bilgiye dayanarak, Allah’ın nefes halinde, bir yönü ile zaten insanda olduğunu ve Allah ile sohbet, dertleşme veya ilahi bir yardım için dua ederken, başka bir kişi veya aracı eşyayı araya koymasına gerek olmayacağı ve O’nu dışarılarda aramamak gerektiği, mucizenin de zaten içimizde bulunduğu ve Allah’ın dışında başka bir yaratılana kulluk edilmeyeceği vurgulanmış olmaktadır.
NOT: NÖVAK Vakfımızın kitaplarının gelirleri ile Eskişehir Tıp Öğrencilerine burs veriyoruz. Özel günlerinizde kitaplardan alır veya hediye ederseniz bize destek olur ve öğrenci sayımız artar: “DİN VE BEYİN”, “SON DAVET KUR’AN Tercümesi”, “KUR’AN KADINI KORUYOR”, “OKU! Konularına göre Kur’an ayetleri”, “KUR’AN’IN KULU KÖLESİ MEVLANA”, “TEVRAT VE İNCİL’DE ÖNCEKİ İSLAM”, “KUR’AN VE SON İSLAM” ve “ALLAH İLE ANLAŞMAMIZ VAR”