Siyaset sahnesinde rol ve görev üstlenenlerin söylemlerine fazlaca inanmamak gerektiği dünya genelindeki gelişmelerden görülüp anlaşılmaktadır.
Belli bir amaca ulaşabilmek, belli bir makama sahip olabilmek, yahut sahip olunan makam ve mevkii koruyabilmek için mümkün olan her yola başvurulabiliyor.
Demokrasi ile yönetilen ülkelerde butür tutum ve davranışlara zaman içerisinde tanık olunsa bile, kamuoyu tepkisi ve oluşturulan ortam karşısında siyasilerin yanlışlarını görerek doğruya yönelmek zorunda kaldıkları görülmektedir.
Ancak yanlışın görünmesi, doğrunun bulunarak ona doğru yön alınabilmesi zaman aldığı için, az veya çok tahribatın da meydana geldiği aynı şekilde görülüp izlenmektedir.
İşte bu doğrultuda ülkemizde de buna benzer sözlere, eylemlere, davranışlara, hatta ve hatta yasal düzenlemelere rastlamak mümkün olmaktadır.
Nitekim son zamanlarda karşılaştığımız ve yakın süre içerisinde de yasalaşması yolunda gereken girişimlerin yapılacağı bir gelişme, bunun tipik örneğini oluşturacaktır.
Hani koalisyon zararlı idi?…
Hani koalisyonla yönetilen ülkelerde, demokrasi tüm kurum ve kuralları ile işletilemiyordu?…
Hani koalisyon döneminde, gerek meclisin, gerek yürütme organının ve gerekse tüm demokratik kurumların hızlı ve verimli bir şekilde çalışması mümkün olamıyordu?…
Bütün bu gerekçeler öne sürülmek suretiyle, koalisyonla yönetilme yerine, tek parti iktidarının yararlı olacağı yolundaki söylemler, yıllar yılı söylendi, yazıldı, konuşuldu, anlatıldı ve böylece toplum, koalisyon hükümetlerine karşı bir tutum içine girebilme yolunda yönlendirildi.
Tam da koalisyonun yararlı olamayacağı görüşü egemen kılınmak üzere iken, bu kez yeni bir koalisyon modelinin yaşama geçirilmesi için adımlar atıldı, girişimler yapıldı, buna ilişkin yasal düzenlemenin yaşama geçirilmesi için TBMM ine teklifler sunuldu.
Dünyanın demokrasi ile yönetilen hemen hiçbir ülkesinde, seçim barajının %10 gibi yüksek ve kabul edilemeyecek bir oranda iken, bu kez dolaylı yoldan seçim barajının neredeyse sıfırlanması yolunda adımlar atılmaktadır.
Barajın %10 olarak kalması yolunda görüş bildirenler, bu kez 2019 yılında yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimi için ittifak arayışına girmişlerdir.
İttifakın gerçekleşebilmesi için yepyeni bir yasal düzenleme yolunun açılması doğrultusunda aylardır süren görüşmelerin sonuçlandığı ve bunun yaşama geçirilmesi içinde TBMM’ine teklif sunulduğu, medyaya yapılan açıklamalardan anlaşılmaktadır.
Eğer meclise sunulan teklif yasalaşır ise, ittifaka dahil olacak olan partilerin ayrı ayrı alacakları oy dikkate alınmayacak, ittifakın tamamının aldığı oy esas alınmak suretiyle baraj hesaplaması yapılacaktır.
Yani ittifaka dahil olan bir parti % 10 un üzerinde bir oy alsa, diğer parti ise %1 dolayındaki oy oranında kalsa, ittifakın aldığı oy 10+1 olarak hesaplanacak, böylece her iki parti de barajı aşmış kabul edilerek kazanılan milletvekili sayısı bulunacak.
Böyle bir uygulamanın, barajı %10 un altına , %3 e, %5 e ,%6 ya yada %7 ye çekmekten daha büyük bir zarar vereceği açıktır.
Buna rağmen dolaylı yoldan, yani kulağımızı tersten göstermek suretiyle, ittifaka dahil partilerin tümünün alacağı oyun baraj hesabında birlikte ve tek oy olarak hesaplanması yoluna ne için gidiliyor?
Böylesi karmaşık yol ve yöntem ne için izleniyor?…
Tüm bunlar Cumhurbaşkanlığı seçiminde %50+1 oya ulaşabilmek için yapılmak isteniyor.
Zaman su gibi akıp gidiyor. 2019 yılı gelipte sandıklar kurulduğunda, muhtelif seçim ittifakları ortaya çıkacak. Kimin kazanacağı, kimin kaybedeceği yapılacak seçim sonucunda belli olacaktır.
Böylesi karmaşık yollara başvurulacağına, barajı indirmek ve demokrasinin tüm kurum ve kurallarını yaşama geçirmek, gerekirse ülkenin koalisyon hükümetleri yolu ile yönetilebilmesinin de yolunu açmak suretiyle kısa ve doğru olan yapılsa daha iyi olmaz mı? İnanıyoruz ki bu yol daha doğru, sağlıklı ve ülkemiz lehine olacaktır.
Diliyoruz ki, sağduyu egemen olsun ve doğru olan yol bulunarak yaşama geçirilsin….
nabiinal@hotmail.com