Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Hatay Barosu “Yeni Adli Yıl” Mesajı:

Savunma, Can Sigortası Hatay

Savunma, Can Sigortası

Hatay Barosu Adli Yıl Mesajı’nda, savunmanın hala baskı altında olduğu hatırlatılarak, “Hukukun olmadığı yerde adalet olmadığı gibi, savunmanın ve avukatın olmadığı bir yargı ve devlette keyfilik hüküm sürer. Savunma mesleği, vatandaşlarımızın teminatı ve can sigortasıdır” denildi.

Hatay Barosu Başkanlığı’nca yeni adli yıl dolayısıyla yayınlanan mesajda, savunmanın hala baskı altında tutulduğu kaydedildi ve hukukun olmadığı yerde adaletten söz edilemeyeceği, avukatın da olmadığı yargıda devlette keyfiliğin sürmesine yol açacağına vurgu yapılarak, “Savunma mesleği vatandaşlarımız için can sigortasıdır” denildi.
Hatay Barosu yeni adli yıl açılışı mesajında, yeni adli yıla başlarken tüm yurttaşlarımızın en derinden hissettiği kaygı ve beklentinin, ülkemizin içinden geçtiği ekonomik süreç ve bu sürecin selametle bir an önce sona ermesi olduğu belirtildi ve şöyle devam edildi:
“Biliyoruz ki, yargının göreceli olarak tarafsız ve bağımsız olmadığı, hukukun işleyişine ilişkin yürütmeye bağlı olarak göründüğü, kimsesizlerin kimi olmada tereddüt yaşandığı bir ülkede, ekonomik tüm gösterge ve veriler de bundan doğal olarak etkilenir. Ekonomik bozukluğun düzgün hale gelebilmesi, hukukun doğru işleyişine bağlıdır. Bu zorlukları aşmanın yolu; tam bağımsızlıktan yana, cumhuriyet ve devrim bilincine sahip onurlu insanların oluşturduğu bir ülke olduğumuzu unutmadan, tüm iş ve işlemlerimizde ‘Hukukun Üstünlüğü’ ilkesini esas alarak davranmaktan geçer.
Ancak, özellikle bazı ülkelerin vatandaşlarının hukuki statüsünün tartışıldığı bir eksende ve devletlerarası ilişkilerimizde; esas alınması gereken yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkesi yerine, tarafsızlık ve bağımsızlığı doğrudan zedeleyecek, yargıyı yürütme emrinde bir organ, hiyerarşik yapıya dahil bir erk olarak çizilen görüntü, işlerin düzgün gitmediğine dair önemli bir göstergedir. Yargıç teminatının bulunmadığı, yargının şeklen dahi bağımsız olmadığı, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun doğrudan yürütmenin etkisinde ve yönetildiği bir ülkede ekonomi sistem de bozulur
Anayasanın 9., 138., ve 139. maddelerinde kaynağını bulan yargı bağımsızlığı ve hakim güvencesi, yargıya ve hakime tanınan bir imtiyaz değil; toplumun tüm kesimlerinin, demokratik düzenin ve giderek devletin güvencesidir.
Adalet ve hukukun üstünlüğü; kamu görevlilerinin uygulamalarında ne hissettikleriyle değil; o uygulamaya muhatap olan yurttaşımızın ne hissettikleriyle ilgilidir ve bu uygulamaya muhatap olan yurttaşlarımızın sigortası olan yargı yetkisi; taraf tutmaktan, devleti koruma refleksinden ve idare etme kaygısından uzak hareket ettiği takdirde işlevseldir.
İdare Mahkemelerine atanacak yargıçların hukukçu olması zorunluluğuna dair % 20’lik oranı kaldıran, herhangi bir fakülteden mezun olan herkesin hakim olmasının yolunu açan, bakan yardımcılarının Anayasa Mahkemesi ve yüksek yargıda görev alabilmelerine olanak sağlayan düzenlemeler, bizi beklentimiz olan daha iyi yargıya götürmemektedir.”
Hatay Barosu mesajında, Avukatın görevinin; insanların haklarını, onların kullanımına sunmak olduğu, halkın haklarını, çıkarlarını savunan ve toplum içinde yaşayan insanı birey yapan meslek mensubu olan Avukatın hak ve yetkilerine veya Avukatın doğrudan doğruya yaşamına ya da vücut bütünlüğüne yönelen her saldırının, aslında bu ülkede yaşayan herkesin temel haklarına yöneldiği hatırlatıldı ve şöyle denildi:
“Bugün, savunma hala baskı altındadır. Avukatlar, mesleki faaliyetleri nedeniyle soruşturulmakta ve kovuşturulmaktadır. Yargının unsurlarından biri olan savunma mesleği, yargının tüm unsurlarıyla anlamlıdır ve bir unsuru yok ettiğinizde elinizde geriye kalan şeyin adı yargı değildir. Gün geçmemiştir ki, kendini yargıya teslim eden her kimse, savunmaya bir gün mutlaka muhtaç olmuştur.
Bu bağlamda en önemli sorunlardan biri de; yargı gücü ve tanımı içinden ‘savunma mesleğinin’ yok edilmesine yönelik girişimlerin varlığıdır. Savunmanın olmadığı, etki gücünün kırıldığı, çalışma koşullarının zorlaştırıldığı, önemsizleştirildiği bir savunma hiçbir amaca hizmet etmez. Bu olsa olsa kapıları keyfiliğe ve otoriterleşmeye, keyifliğe, kanun devletine götürür. Hukukun olmadığı yerde adalet olmadığı gibi, savunmanın ve avukatın olmadığı bir yargı ve devlette keyfilik hüküm sürer. Savunma mesleği, vatandaşlarımızın teminatı ve can sigortasıdır.
Bizler, hukukçu kalitesi istediği kadar iyi olsa da, yürütme emrinde olan yargının, iyi yargı olmadığının farkındayız. Ancak yürütmenin etkisinin ortadan kalkacağı ve bağımsız-tarafsız yargının kurulacağı bir zaman geldiğinde de iyi yargı uygulamaları için iyi hukukçu yetiştirilmesinin öneminin farkındayız. Hukuk fakültelerinin artık kaliteli hukuk öğretimi yapamadığı, tarafımızdan idari yargıda dava konusu da edilen Yüksek Öğretim Kurulu’nun hukuk fakülteleri için üniversite tercihlerinde sıralamaya giren ilk 150.000 sınırının 190.000 sınırına geriletildiği, fakültesinin yetersiz, öğrencisinin niteliksiz, stajının verimsiz olduğu bir hukuk eğitiminin ve staj sürecinin tamamının sorunlu hale geldiği bir ortamda hakim-savcı-avukat kalitesinden bahsedilemez.”
Hatay Barosu mesajının son bölümü de şöyle:
“Hepimiz; Anayasa’ya, hukuk devletine, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, insan haklarına inanan yurttaşlarız. Bu inancımızda tereddüt dahi duymayız.
Yargı, ayağa değen taş değildir ve yasama gücü elinde diye, ayağa her taş değdiğinde ayıklanacak, tehdit edilecek bir yapı değildir. Toplumun tüm kesimleri, Türkiye’nin demokratikleşmesini, yargının siyasallaşmaktan kaçınmasını istiyor.
İşte bu sebepledir ki, bizler; devletin yapılanmasında şeffaflık istiyoruz, devletin yapılanmasında liyakat istiyoruz, hayatımızda ve ülkemizde hukuk hâkim olsun istiyoruz. Anayasal kurumların göreceli değil, somut olarak işlevsel ve hukuka uygun davranmalarını bekliyoruz. Yargı ile diğer kurumlardaki cemaatleşmenin-tarikatlaşmanın önüne geçildiğinin somut örneklerini görmek istiyoruz.
Devlet bir inanca, bir mezhebe, bir anlayışa göre şekil almaz. Devlet hukukla her vatandaşına eşit uygulama yapar ve liyakatle seçimini yaparsa elbirliği ile düzlüğe çıkarız.
Krizin aşılması bağlamında en önemli değişikliğin ‘yapısal reform’ başlığı altında ‘yargı reformu’ olduğu açıktır. Gecikilmez bir şekilde ciddi ve tüm bileşenlerin yürütmeden, bağımsız olarak fikirlerini özgürce ortaya koyabildiği ve fikirlerinin dinlenebildiği ve icra aşamasına geçirilen bir yargı reformuna olan ihtiyacımız had safhadadır.
Toplumsal hayata darbe vuran, kişisel özgürlükleri kısıtlayan, kadına şiddeti artıran, çocuğa istismarı kolay kılan, eğitimden sağlığa her alandaki adaletsiz, eşitliğe ve toplumsal devlet anlayışına aykırı düzenlemeler için hak arayanların ellerine kelepçe vurunca, yurttaşlarımız adaleti yine yargıda arayacaktır.
Danıştay Başkanı’nın cüppesini iliklediği, Anayasa Mahkemesi’nin yetkisiz ve etkisiz olduğu bir yerde yurttaşımızın hak arama güvencesi kim olacaktır? Yolsuzluğun, yoksulluğun önlenmesini bekleyen yurttaşlarımız adaleti kimden isteyecektir?
Sadece bu ülkenin hukukçuları olarak değil, bu ülkenin tüm yurttaşları olarak, hepimizin ama hepimizin birbirimizin elbirliğine ihtiyacı var. Bu birliktelik, tüm kurum ve kurallarıyla hukukun esas alındığı, hukuka saygının hâkim olduğu, yargının bağımlı halden uzaklaştığı, yargının şeklen dahi olsa bağımsız olarak görüntü verdiği bir yargı sistemi kurulması için elzemdir.
Yeni adli yılın; savunmaya saygı, yargımızda adalet, bağımsız, tarafsız ve daha uygar bir hukuk düzeninin esas alındığı bir yıl olmasını diler; yeni Adli Yılın meslektaşlarımıza, yargı camiamıza, ülkemize ve adalet bekleyen tüm yurttaşlarımıza kutlu olmasını dileriz.” -Cemil Yıldız-