Bir önceki yazımda vurgulamıştım: Hatay, dünden bugüne onca güzel insan yetiştirdi. Bu insanların emeğiyle, bu kentin adı öne çıktı. Bu insanların sevdasıyla anlam kazandı bu dünya kenti. Cemil Meriç, Davud El-Antaki, Ali Yüce, Ayla Kutlu,Sabahattin Yalkın, Burhan Günel… bu insanlardan birkaçı.
Hataylı Yazar Burhan Günel, öykü ve romanlarıyla, yazınımızın son kırk yılına büyük katkılar sunmuştur.
Yapıtları arasında, Antakya’nın Fransızlar tarafından işgal sürecini ve buna karşı yerel yurtsever güçlerin direnişini konu edinen Acının Askerleri (1981 Mehmet Ali Yalçın Roman Ödülü), 12 Mart darbesinin aydınlara ve ilerici askerlere uyguladığı baskıyı konu edinen Ahtapot ve Sivas katliamını anlattığı Ateş Uykusu (1996 Yunus Nadi Roman Ödülü) romanları, onun aynı zamanda politik duruşunu da yansıtan yapıtlarıdır. Hele Acının Askerleri Hataylı her aydının başucunda bulundurması gereken bir yapıt.
Bir sohbetimizde, “Sonsuz Aşkım Hatay” adlı kitabımla memleketime vefa borcumu yerine getirmeye çalıştım” demişti.
2000 yılı olmalı. Yine Sayın Günel bir konuşmasında “Hatay, artık edebiyatçısını yetiştirmelidir.” demişti. Aradan geçen on yedi yıl içinde Hatay, edebiyatçısını, sinema sanatçısını, müzisyenini, ressamını, heykeltıraşını yetiştirdi. Bugün Hatay’da yaşamını sürdürüp de yurt içinde ve yurt dışında adını duyurmuş onlarca sanatçımız vardır.
Karsu Dönmez adını ilk kez, yaşamını Rotterdam(Hollanda)’ da sürdüren Mehmet Reyhan dostumdan duymuştum. Adını Altınözü ilçemizin mahallesi Karsu’dan almış bu dehamız .
Henüz hemşerileri onu dinlememişti. Bir süre önce kentimizde dinlemiştik onu.
Amsterdam doğumlu, yüz akımızın, 22 yaşında hayatı belgesel oldu. Bir konuşmasında,”Kendi ülkemde güzel konserlere imza atmak istiyorum” demişti.
En güzeli, Karsu Dönmez, ailesinin geldiği topraklara ve kültürüne (Hatay/ Altınözü) sıkı sıkıya bağlı.
Fikret Reyhan Defneli bir gencimiz. Daha önce “Defne” adlı bir romanla okurun karşısına çıkmıştı. Daha sonra sinema çalışmalarına ağırlık verdi.
Fikret Reyhan’ın yönettiği ve Nisan ayında İstanbul Film Festivali’nden En İyi Film dahil dört ödül birden kazanan “Sarı Sıcak”, uluslararası prömiyerini yaptığı Moskova Uluslararası Film Festivali’nden En İyi Yönetmen Ödülü’yle döndü.
Film, “Bir ailenin, farklı bir gelecek hayalini kuran ve kaderini kendi ellerine almaya çalışan oğulları İbrahim’in sarsıcı hikâyesini” konu alıyor.
Festival yolculuğuna devam edecek olan “Sarı Sıcak”, sonbaharda Türkiye’de gösterime girecek. Merakla bekliyoruz.
Prof. Dr. Mehmet Öztürk, yaşamını Fransa’da sürdüren, Defne doğumlu bir değerimiz. Sayın Mehmet Öztürk’ün ‘Defne’nin Bir Mevsimi’ adlı filmi, “19-21 Mayıs tarihleri arasında gerçekleşen 9. Montreal Türk Filmleri Şenliği’nde En İyi Film Ödülü’ne layık görüldü. Açılış filmi olarak da seçilen Defne’nin Bir Mevsimi’nin öyküsü 12 Eylül öncesi Antakya’sında Türkiye – Suriye sınırında geçiyor. Değişik toplumları bağrında barındıran Antakya’nın, bu toplumların acılarını, sevinçlerini, gelecek kaygılarını bir potada eritip farklılıkların varsıllığını gözler önüne seriyor.”
Sayın Karsu dönmez, Sayın Fikret Reyhan, Sayın Mehmet Öztürk ve adını sayamadığım çok sayıda değerimiz gururumuzdur bizim. Bunlarla ne kadar övünsek azdır. Bu değerlerimizi sahiplenelim lütfen.
Geçtiğimiz Salı günü Fox TV’de Deli Gönül dizisinin ilk bölümü yayınlandı. Dizi izleme alışkanlığım yok ama mekân Antakya, bazı oyuncular da tanıdık olunca birinci bölümü bin bir zorlukla izlemeye çalıştım. Erken karar vermek doğru değil ama açıkçası dizinin birinci bölümü hoşuma gitmedi. Hatay’ı bilmeyen ve tanımayan insanların kafasında çok sayıda kötü algı bırakan ‘Deli Gönül’ heyeti, asılsız bir takım görüntülerle neredeyse Hatay’ı terör şehri ilan etti. Hatay bu değil.
Antakya insanı anlayışlı, hoşgörülü, barışçıl, sevecen.