Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Hatay Eğitim İş’in Sömestr Raporu:

Eğitim de Eğitimci de

Eğitim de Eğitimci de Ağır Yaralı

Öğretmen kuruluşu Eğitim İş’in Hatay Şubesi, dün sona eren ilk yarı yıl eğitim-öğretim dönemini değerlendirirken, süreçte hem eğitimin hem de eğitimcilerin zarar gördüğünü savundu.

2022-2023 eğitim-öğretim yılının ilk döneminde eğitimin, önceki eğitim dönemlerinden farklı olarak, AKP iktidarının gericileştirme politikalarına maruz kalma ile birlikte, aynı zamanda ekonomik krizin elinde tam anlamıyla can çekiştiğini savunan Hatay Eğitim İş, “Eğitimde AKP iktidarının yarattığı ve yıllardır çözüm iradesi gösterilmediği için kronikleşen sorunlar büyümüş ve bu sorunlara yenileri eklenmiştir” dedi ve 2022-2023 eğitim-öğretim yılının ilk döneminin hasar kaydı şöyle aktarıldı:

.İhtiyaç duyulan sayıda derslik ve okul (yine) inşa edilmedi. Örneğin, bir ilimizde deprem sonrası yenisi yapılmak için yıkılan 83 okulun inşaatına dahi başlanmadı. MEB’in ihaleye çıktığı 183 okul inşaatı, şirketler karlı bulup tenezzül etmediği için iptal edildi. Büyükşehirlerde bile yüzlerce okula, birkaç okulu dolduracak sayıda öğrenci sıkıştırıldı. Eğitim, vardiyalı ve daha niteliksiz hale getirildi.

•Okul içinden okul çıkarma sihirbazlığıyla, ikili ve taşımalı eğitim garabetleri, kalabalık sınıflarda eğitim sorunu devam etti.

•Derin yoksulluk yaşayan veli ve öğrenciler, sosyal devlet ilkesine uygun politikalar belirlemeyen yöneticiler yüzünden çok zor bir dönem yaşadı. Çocuklarımız musluklardan su içti, aç karnına derslere girdi. Ailesi varlıklı öğrenci ile ailesi yoksul öğrenci arasındaki makas, kapanması çok zor bir biçimde açıldı. 4 çocuktan 1’i okula aç gidiyor. Yine 4 çocuktan 1’i düşük kilolu, 4 çocuktan 3’ü ise kansızlık problemi yaşıyor.

•Onca skandala rağmen, dernek/vakıf maskesi takmış tarikatlar eğitimde cirit atmaya devam etti.

•Karma eğitimi ortadan kaldırma girişimleri arttı. Devletin resmi memuru niteliğindeki imamlar dahi karma eğitim karşıtı vaazlar verir hale geldi.

•Örgün öğretimde kayıtlı 17 milyon 417 bin öğrenciden 232 bin 152’si örgün öğretimi terk etti. İlkokul, ortaokul, lise yaşındaki 280 bin çocuk ise okullara hiç kayıt olmadı. Toplam 512 bin 152 öğrenci eğitimden koptu. MEB, bu çocukların takibini yapmadı. Zorunlu eğitim lafta bırakıldı.

•Çocuk işçi sayısı arttı. TÜİK, çocuk işçi sayısını 520 bin olarak açıkladı. Ancak çalışma hayatında 2 milyona yakın çocuk işçi bulunmakta ve çocuk işçilerin yaklaşık yüzde 80’i kayıt dışı çalıştırılmaktadır. Türkiye’de çocuk işçiliği ve iş cinayetleri raporuna göre, 2013’ten bugüne kadar en az 811 çocuk iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi.

•Mesleki eğitim adı altında, yüzbinlerce öğrenci eğitimden koparılıp, sermayeye ucuz işgücü oldu.

•Bütçeden, Milli Eğitim’e ayrılan pay, bu yıl daha da düştü.

•Eğitimdeki barınma sorunu daha da derinleşti. KYK yurdu inşa edilmediği ve özel yurtlardaki fiyatlar otel konaklama fiyatlarıyla yarışır hale geldiği için üniversite öğrencilerinin barınma sorunu geçen yıllara göre ağırlaştı.  KYK yurtları tamamen doldurulduğunda üniversite öğrencilerinin ancak %18’i yerleşebildiğinden, birçok öğrenci tarikat yurtlarına mecbur bırakıldı. Gençlerimiz, yersiz-yurtsuz bırakıldı.

•Bilimsel ve özerk şekilde faaliyet göstermesi gereken üniversitelerde siyasi baskı arttı, antidemokratik yöntemlerle rektörler atandı; üniversitelerin uluslararası alanda saygınlığı ve başarı oranı daha da düşürüldü.

•Öğretmen açığı kadar dahi öğretmen ataması yapılmadı. Öğretmenin elinden çiçek bile almayan bir Milli Eğitim Bakanı’yla, öğretmen talebini ilettiğinde dudağını ısırarak arkasını dönen bir Cumhurbaşkanı’nın görmezden geldiği, atanmayan öğretmen ordusu daha da büyüdü.

•Eğitim emekçisini değersizleştirme ve emeğini görmezden gelme politikaları, Öğretmenlik Meslek Kanunu’ndan ibaret kalmadı. YÖK’ün aldığı kararla, Eğitim Fakültelerinin dışında da farklı alanlarda öğrenim gören öğrencilerin pedagojik formasyon eğitimini “seçmeli ders” olarak almasının önü açıldı. Alanında gördüğü eğitime rağmen atanmayan öğretmen sayısı 1 milyona yaklaşmışken, pedagojik formasyon basitçe dağıtılabilecek bir hale getirildi. Umut tacirliği yapıldı.

•Okullara kadrolu yardımcı personel ısrarla atanmadı.

•Ücretli ve sözleşmeli öğretmen ayıbı sürdürüldü, Anayasal bir hak olan güvenceli çalışma hiçe sayıldı. Asgari ücretin altında bir ücretle öğretmen çalıştırılarak devlet eliyle suç işlendi.

•Öğretmenlik Meslek Kanunu ile öğretmenler ayrıştırıldı, çalışma barışı bozuldu, öğretmenlerin ekonomik ve özlük hakları sınav ve kariyer odaklı hale getirildi.

Yaşanan sorunlara ek olarak şu mesaja yer verildi:

“Özetle, dünya ülkelerine; bir memlekette eğitimin kamu hizmeti olmaktan çıkarılıp meta haline getirilmesinin, gericileştirilmesinin ve gerici unsurlara arka bahçe yapılmasının, eğitimin öncelikler listesinde en arkalara itilmesinin sonuçlarını anlatan bir film yapılmak istense, ne yazık ki bu yarıyıl, o yapıma fragman olabilecek kadar ibretlerle doludur. Bu yarıyılda yaşananlar da bir kez daha göstermiştir ki, çağdaşlık ve emek düşmanı bir yönetim anlayışı nedeniyle, eğitim, hastalığı her dönem biraz daha ağırlaşan bir insana dönüşmüştür. Dünyada Başöğretmen unvanlı bir liderin kurduğu tek ülke olan Türkiye Cumhuriyeti’nde ülkenin geleceği için tehlike çanları çalmakta, ülkenin geleceği olan öğrenciler eğitimsizliğe itilmekte ve geleceğin mimarı olan eğitim emekçileri itibar saldırısına uğramaktadır. Bu hastalığın tek tedavisi ise Eğitim-İş’in her zaman savunduğu gibi bilimsel, laik, çağdaş, adil ve kamusal bir eğitim sistemini inşa etmektir.

Bu yüzden, Başöğretmen’in izindeki eğitim neferlerinin bir araya gelerek oluşturduğu Eğitim-İş olarak, bu yoldaki mücadelemizden ve gelecek için verdiğimiz kavgadan asla vazgeçmeyeceğiz.”

-Haber/Cemil Yıldız-