İlerici, Demokrat, Aydınlanmacı, Gelenekli…
Köy Enstitülerinin kuruluşunun 81.yılı dolayısıyla bir mesaj yayınlayan Hatay Eğitim Sen, Köy Enstitülerinin ilerici, demokrat ve aydınlanmacı geleneğine sahip çıktıklarını kaydederken, “Köy Enstitülerinde olduğu gibi, toplumcu eğitim felsefesinin, aklın, bilimin, demokratik öğrenme ve öğretme ortamlarının tüm eğitim sistemimize egemen olması için mücadelemizi sürdüreceğimizin bilinmesini istiyoruz” mesajı verdi.
Hatay Eğitim Sen Yürütme Kurulu adına Başkan Özgür Tıraş imzalı açıklamada, Köy Enstitülerinin; 1930’lu yıllarda Türkiye nüfusunun yüzde 80’inin köyde yaşadığı, ülke nüfusunun yüzde 85’inin okuma yazma bilmediği bir ortamda, çağdaş köy kalkınma modeline uygun olarak yapılandırılan ve birçok ülkeye örnek olabilecek, üretime yönelik öğrenimi temel alan, “Eğitim üretim içindedir” şiarını ilke edinmiş eğitim kurumları olarak tanınmakta ve bilinmekte olduğu hatırlatıldı.
Hatay Eğitim Sen’in Köy Enstitüleriyle ilgili açıklaması şöyle:
“Eğitim, biliminin temel ilkesi olan karma eğitim sistemine dayanan Köy Enstitüleri’nde okutulan derslerin %50’si kültür, %25’i tarım, %25’i de teknik derslerden oluşmuş ve öğretim süresi beş yıl olarak belirlenmiştir. Öğrencilerin ilk üç yıllık başarı düzeylerine bakılarak, en başarılılar öğretmenlik mesleğine, diğerleri ise köy hizmetlerine yönlendirilmiştir. Okullar, aynı zamanda tarım işlikleri ve sağlık ocakları olarak toplumsal işlevler görmüş, çeşitli tohum ve tarım araçlarının ilk denemeleri Köy Enstitüleri gibi eğitim kurumlarında yapılmıştır.
Köy Enstitüleri, sadece öğretmen yetiştiren kurumlar olmakla sınırlı kalmamış, bulunduğu çevreyi araştıran, geliştiren ve çevrenin kalkınmasını da ilke edinmiş kurumlar olarak işlev görmüştür.
Bu anlamda Köy Enstitülerinin, eğitim sistemi ve toplumsal kalkınma açısından yerine getirdiği tarihsel işlevin önemi tartışılamazdır. Köy Enstitüleri, kırsal yörede toplumsal, ekonomik ve kültürel kalkınmayı sağlamak, bu alanda ilgili gerekli elemanları yetiştirmek için kurulan temel eğitim kurumları olmuştur. Bu dönemde köy çocukları eğitildikten sonra, köylerine tarımda, işte, sanatta, zanaatta ve sağlık alanlarında eğitmen ya da öğretmen olarak geri gönderilmişler, ülke kalkınması için yeni nesillerin yetiştirilmesinde önemli görevler almışlardır.
Günümüzde, öğrencilerin iktidar eliyle imam hatiplere, özel liselere ve meslek liselerine yönlendirildiği, büyük bölümü dini içerikli seçmeli dersleri seçmeye zorlandığı, öğretmenlerin angarya, baskı ve sınav kıskacına alındığı dikkate alındığında, Köy Enstitüleri’nin zengin ders içeriği, benimsediği öğretmen yetiştirme ve eğitim modelinin ne kadar önemli ve değerli olduğu daha iyi anlaşılmaktadır.
Köy Enstitüleri’nin en önemli özelliklerinden birisi, günümüz Türkiye’sinin bir türlü kurtulamadığı eleştirmeyen, sorgulamayan, ezbere dayalı ve sınav merkezli eğitim sistemine değil, gerçek anlamda öğrenci merkezli, öğrencilerin yaparak ve yaşayarak öğrenme sürecini ilke edinen bir eğitim-öğretim ortamı yaratmayı hedeflemiş olmasıdır.
Bugün yaşanan olağanüstü dönemde, eğitimde aklın ve bilimin egemen olduğu, demokratik öğrenme ve öğretme ortamlarının hazırlandığı Köy Enstitüsü modelinin eğitimdeki ihtiyacı bir kez daha kendini hissettirmektedir. Ayrıca Köy Enstitülerinin kuruluşunun üzerinden 80 yıl gibi uzun sayılabilecek bir süre geçmiş olmasına, dönemin zor koşullarındaki eğitimin niteliği ile günümüz Türkiye’si arasında olumsuz anlamda çok büyük farklar olması düşündürücüdür.
Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu zorlu koşullar ve uluslararası dinamiklerin etkisi sonucunda, Köy Enstitüleri, soğuk savaş politikalarına kurban edilip kısa süre içinde kapatılmıştır. Köy Enstitülerinin kapatılmasını takip eden süreçte, özellikle 1950’li yıllarda, bu önemli eğitim deneyimi önce yatılı öğretmen okullarına, ardından yatılı okullara, sonra da normal lise eğitimine yayılarak zaman içinde işlevsiz hale getirilmiş ve hızla etkisizleştirilmiştir.
Köy Enstitüleri’nin kapatılması, Türkiye’nin çağdaş, laik ve bilimsel değerlerle buluşması ve aydınlanma sürecinin ciddi anlamda kesintiye uğramasına neden olmuştur. Geçmişte Köy Enstitüleri’ni kapatan ve yarattığı tüm olumlu izleri silmeye çalışanlar, bugün, laik-bilimsel eğitime savaş açarak, karma eğitim uygulamalarını kaldırmak isteyerek, eğitim sistemini dinselleştirmeyi ve ticarileştirmeyi hedeflemekte, eğitim sistemini iktidarın ideolojik hedefleri doğrultusunda biçimlendirmek istemektedir.
Köy Enstitüleri’nde kararlar, yönetici-öğretici-öğrenci üçlüsünün ortak katkı ve onayıyla alınmıştır. Bugün ise eğitim politikalarının, siyasi iktidarların siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda ‘tek merkezden’ ve tüm topluma yönelik açık bir dayatma olarak gündeme getirildiği ve uygulandığı dikkate alındığında, Türkiye’de eğitim sisteminin yıllardır neden büyük bir kaos ve çürümenin içinde olduğu daha iyi anlaşılmaktadır.
Geçmişte Köy Enstitüleri’ni kapatan ve yarattığı tüm olumlu izleri silmeye çalışanlar, bugün laik-bilimsel eğitime savaş açarak, karma eğitim karşıtlığını ve dini değerler eğitimini dayatarak, eğitim sistemini kendi ideolojik hedefleri doğrultusunda biçimlendirmek istemektedir.
Eğitim Sen olarak, 81. yılını kutladığımız Köy Enstitüleri’nin ilerici, demokrat ve aydınlanmacı geleneğine sahip çıktığımızı ifade ediyor, Köy Enstitülerinde olduğu gibi, toplumcu eğitim felsefesinin, aklın, bilimin, demokratik öğrenme ve öğretme ortamlarının tüm eğitim sistemimize egemen olması için mücadelemizi sürdüreceğimizin bilinmesini istiyoruz.” -Cemil Yıldız-