Türkiye’de ceylan yaşadığını bilen kişi sayısı pek fazla değildir. Bu güzel canlıları genelde belgesellerde ve Afrika kıtasında görürüz. Ancak ülkemizde iki farklı tür ceylan yaşam mücadelesi veriyor.
Bunlardan ilki, Urfa il sınırları içerisinde bulunan, ceylan… (Gazella subgutturosa) Ve Hatay il sınırları içerisinde bulunan, dağ ceylanı… (Gazella gazella)
Bu iki ceylan türü de ülkemizin Suriye sınırına yakın bölgesinde yaşar. Ancak “Sınırdaki Ceylanlar” olmasının asıl nedeni bu değil. Asıl neden, bu iki tür ceylanın da nesillerinin tehlike altında olması. Bir zamanlar Türkiye’de yüz binlercesinin yaşadığından bahsedilen ceylanların sayıları artık yüzlerle ifade ediliyor. Yani nesilleri tükenme sınırında.
-MİLLİ PARK GİBİ-
Hatay tanıtım filmi için şehrimizde bulunan CNN Türk Yeşil Doğa Program Yapımcısı Güven Islamoğlu, bu nadir ve değerli türleri görüntülemek için ilk olarak soluğu Urfa’da aldı, ardından ikinci adres Hatay-Kırıkhan oldu.
Bundan sonrasını CNN TÜRK çekim ekibinin ağzından dinleyelim:
“Hatay Kırıkhan’da gece konaklamanın ardından, sabah saat 07:00’de Hatay Tabiatı Koruma Dernek Başkanı Abdullah Ağünç ile buluşuyoruz. Dağ ceylanlarını fotoğraflamak için sınıra gidiyoruz. Yaklaşık bir saatlik yolculuktan, sonra dağ ceylanlarının koruma bölgesine giriyoruz. Üreme istasyonuna yaklaşırken, istasyonun hemen karşısındaki tarlalarda yaklaşık 50 kadar dağ ceylanı ile karşılaşıyoruz. Onlar huzur içerisinde beslenirken, ben de uzaktan ilk fotoğrafları çekiyorum. Sonrasında biraz daha yakından birkaç kare fotoğraf ve video kaydı. Hepsi bu kadar…
İstasyon içerisinde mütevazi bir kahvaltı yaparken, Abdullah Bey ile dağ ceylanları ve adeta Milli bir parktan farksız olan doğa harikası alanları hakkında konuşuyoruz. Dağ ceylanları haricinde bu bölgede pek çok başka memelinin ve ayrıca nesilleri tükenmek üzere olan hassas türlerden; çizgili sırtlan, kuyruksüren, alaca sansar, kayalık gerbili gibi türlerin de yaşadığını öğreniyorum.
Alanda bir de yeni keşfedilen Türkiye’nin ilk lav tüpü mağarası olan Maldeliği Mağarası bulunuyor. Bu mağarada 4 tür yarasa bir arada yaşarken, yeni bir tür yarasa da tespit edilmiş. Mağara ise adeta yeraltı şehri gibi. Küçük ve dar bir girişi olmasına karşın, içerisi tırların dolaşabileceği kadar geniş. Bölgede ayrıca, yıl içerisinde 260 civarında kuş türü de gözlemlenebiliyor. Bu bilgileri de duyunca, dağ ceylanlarının yaşam alanı olan bölgenin tamamen koruma altına alınması ve Milli Park ilan edilmesi gerektiği konusundaki kanaatim daha da kuvvetleniyor.
Bizzat yaşayıp görmüş birisi olarak açıkça söylemeliyim ki, ülkemizdeki doğal alanlar ve yaban hayatı çok daha iyi ve ciddi bir biçimde korunmayı hak ediyor. Ancak koruma çalışmaları ya yerelde gönüllü bazı kişilerce ya da Milli Parkların az sayıda personel ve yeterli olmayan imkanları ile yapılmaya çalışılıyor. Ayrıca hassas alanlarda ihale ile av yaptırılması olayı koruma faaliyetlerini olumsuz etkiliyor. Özellikle su yollarının, derelerin ve akarsuların sürekli olarak akış yollarına kurulan tesisler ve sulama için bu kanalların yönlerinin değiştirilmesi, kuşlar başta olmak üzere yüzlerce hayvanın yaşam alanlarını tahrip etmiş durumda.
Amik Ovası’ndaki göller artık yok, taşkın alanlar kurumuş. Yumurtalık Lagünü, Tuzla Lagünü ve Göksu Deltası’nda kuş görmek için artık uzun aramalar gerekir olmuş. Tüm bunları kısa süreli seyahatimde deneyimlemek beni oldukça üzdü.
Ancak Abdullah Bey gibi fedakâr kişiler oldukça geleceğe hala ümit ile bakabiliyoruz. Abdullah Bey, Dağ Ceylanları ve ülkemizin bu eşsiz bölgesinin korunması için savaş vermeye devam ediyor. Ben de kendisini tanımaktan onur duyduğumu ifade etmek istiyorum. Sonbaharda ise dağ ceylanları için daha kapsamlı bir çalışma ve çekim yapma sözünü alarak Hatay’dan ayrılıyorum.” -Cemil Yıldız-