Peki, zararın neresindeyiz?
İklim olaylarına karşı duyarlı olan tarihi eserler, ışıktan ve ısıdan olduğu kadar nemden de etkilenirler. Peki, Hatay Arkeoloji Müzesi’nde bugün yaşanan yüksek nem (rutubet) sorunu, Müze içindeki eserler noktasında yaratabileceği zararlar bağlamında ne derece kontrol altında tutuluyor? Özellikle de yağmurlu zamanlarda çatısından su akmaya devam ederken!
Doğal olaylar, bir bütünün birbirine bağlı parçalarıdır. Özellikle ısı ile rutubet arasında yakın bir ilişki vardır. Biri artarsa, öteki azalır. Bu anlamda, Hatay Arkeoloji Müzesi gibi, ihtiva ettiği eserlerin yüksek önem arz ettiği müzelerde koruma işleminin başarıyla yürütülmesi için, müze içinde az çok ‘değişmez bir iklim düzeni’ yaratılması önemlidir. Bunun için de, öncelikle, birden düşüş-çıkışlar gösteren değişikliklerden sakınmak gerekir. Gereken ölçümler ve kontroller mi? Bilimsel metotlar ışığında yürütülür.
-NE OLUR?–
Havada, buhar halinde su bulunur. Belirli bir ısı derecesindeki havanın tutabileceği su buharı miktarı ise belirlidir. Bu düzeye, doyma noktası denir. Isı yükseldikçe, havanın taşıyabileceği su buharı miktarı da artar. Örneğin, bir metreküp hava; 30ºC’da 31gram, 20ºC’da 18 gram, 10ºC’da 10 gram su buharı taşıyabilir. Doyma noktasını aşınca, yani havaya su buharı eklenince ya da havanın sıcaklığı düşürülünce, fazla nem, mekandaki soğuk yüzeylerin üzerinde yoğunlaşarak suya dönüşür. 30ºC’da doyma noktasına ulaşmış, yani 31 gram su buharı taşıyan bir metreküp havanın ısısı 20º C’a düşürülürse, havada 18 gram su buharı kalır, 13 gram ise suya dönüşür. Özellikle, hava kirliliğinin yoğun olduğu yerlerde, su ile birlikte asitler yüzeylerde birikerek korozyona neden olabilir.
-FAKTÖRLER!-
Hatay Arkeoloji Müzesi gibi müze yapılarında nemin oluşumuna etki eden faktörler oldukça net! Söz konusu yapılar; Yağmurdan… Göl, nehir veya denizden… Islak zeminden… Duvardan, su oluklarından veya su borularından… Kapilarite ile duvarlardan yukarı doğru yükselen sudan… Bina içindeki insanların terleme ve nefes yoluyla atılan su buharından… Temizlik esnasında yerlerin su ile silinmesinden… Soğuk yüzeylerdeki çiğleşmeden dolayı oluşacak yüksek nem sorunları ile karşı karşıya kalabilir. Peki, tavan ve duvarlara yansıyan ‘nemden kaynaklı sorunlarla’ gündeme gelmeye devam eden Hatay Müzesi, bu sıralanan faktörlerden kaçı ile boğuşuyor, biliyor muyuz?
-NEM’İN ETKİSİ-
Müze’de yaşanan ‘yüksek nem’ sıkıntısına neden olan mimari sorunlar ne zaman çözülür bilinmez ama, asıl konu, ‘çatıdan akan sular’ ya da bahse konu problemlerin zemin ya da duvarlarda yarattığı sorunlar değil, ama mevcut eserlerin bu ortamda karşılaşabilecekleri zararlar!
Müzelerde saklanan eserlerin Nem’e duyarlılıklarına biraz daha yakından bakalım mı?
Organik Malzemeler: Bitkisel ya da hayvansal kökenli olup, yüksek oranda karbon içerirler ve yanabilirler. Ahşap, kağıt, dokuma, deri, parşömen, kemik, fildişi, boynuz, tuval resmi bunlar arasında sayılabilir. Organik malzemelerin tümü higroskopiktir, eğer kuru iseler, havadan nem emerler ya da hava kuruysa, havaya nem verirler. Kısaca, çevrelerindeki havayla sürekli denge ararlar. Nem verirken, yani kururken küçülüp çekerler, nem emerken genişleyip şişerler. Malzemelerin eksiliği, eserlerin ait olduğu dönem, geldiği yer ne olursa olsun, ortamla nem alış verişi durmaksızın sürer. Nem farklılaşmasının sonucu olan boyut değişimi, sıcaklığa bağlı genleşmeden daha fazladır ve tekrarlanan değişimler malzemelerde deformasyon, dönme, çatlama, yarılmaya neden olabilir. Organik malzemeler, uzunca bir süre nemli ortamda kalırsa, mantarların ve böceklerin yerleşmesine uygun ortam oluştururlar. Nemli hava, aynı zamanda sıcak ve hareketsiz ise bunların üreme olasılığı artar.
Özetle, organik malzemeli eserleri tehdit eden koşullar; Çatlamalarına, yarılmalarına, kuruyarak kırılgan hale gelmelerine neden olan fazla kuru ortamlar… Şişmelerine ve bitkilerle böceklerin üremesine neden olan fazla nemli ortamlar… Bağıl nemin sürekli değiştiği ortamlar olarak sıralanır… O nedenle, organik malzemeli eserlerin korunmaları için bağıl nem oranının sürekli olarak % 50-65 arasında tutulması istenir.
İnorganik Malzemeler: Minerallerden oluşur ve yanmazlar. Taş, pişmiş toprak, cam, maden bu tür malzemelerin başlıcalarıdır. Higroskopik olmadıkları, yani ortam nem alışverişi yapmadıkları için, inorganik malzemeler, nem faklılaştıkça boyut değiştirmezler. Ancak gözenekli taş ve pişmiş toprak malzemeler kapilarite yoluyla su emebilirler. Müze içinde bu sorun bulunmasa da, açık havada sergileme yapılıyorsa, özellikle suyun tuz içerdiği ya da kirli olduğu durumlarda eserlerin zeminle ilişkisi kesilmelidir. Ayrıca malzemelerin gözeneklerine ve çatlaklarına giren suyun donması sonucu hacminin genişlemesi ile yüzeyde ufalanma ve çatlama olabilir. Nem madenlerin korozyonunu hızlandırır, nem değişimi ise bazı eski camların yüzeyinde ince çatlaklar olmasına ve camın saydamlığını kaybetmesine neden olur. İnorganik malzemelerin korunması için bağıl nem oranının %45′ in altında tutulması istenir.
Kazılar sırasında toprak ya da su altından yeni çıkan malzemeler: Ayrı bir özen gerektiren bu eserler, koruma işlemi görünceye kadar alışmış oldukları %100 bağıl nemde saklanmalıdır. Yalnız madenler, herhangi bir koruma işlemi ya da alıştırmayı gerektirmeden, doğrudan %45′ in altında bağıl nem derecesine sahip mekanlarda koyulabilirler.
Pişmiş toprak eserler üzerinde nemin etkileri: Nem, pişmiş toprak eserler üzerinde, ayrışma, tuzlanma, tozuma, çatlama, ufalanma şeklinde zararlar vererek kendini gösterir.
Taş eserler üzerinde nemin etkileri: Nem, taş eserler üzerinde, çözülme, yüzeyde çatlama, ufalanma, kavlanma, ayrışma, iklimsel yıpranma şeklinde zarar vererek kendini gösterir.
Metal eserler üzerinde nemin etkileri: Nem, metal eserler üzerinde korozyon ve kabuklanma olarak zararlar verir.
Cam eserler üzerinde nemin etkileri: Cam eserler üzerinde nem, donuklaşma, opaklaşma, terleme, kavlanma olarak kendini gösterir.
Kağıt eserler üzerinde nemin etkileri: Kağıt eserler üzerinde nem, şişme, gevşeme, yumuşama, kırılganlaşma, çekme, boyutsal değişim, buruşma, böceklenme, mantar oluşumu gibi zararlar verir.
Dokuma eserler üzerinde nemin etkileri: Dokumalar üzerinde nem, çekme, yumuşama, dayanıklılığını yitirme, gevşeme, boyutsal değişim, liflerin birbirini aşındırması, liflerin kopması, mantar oluşumu, böceklenme şeklinde kendini gösterir.
Deri eserler üzerinde nemin etkileri: Nem, deri eserler üzerinde, şişme, yumuşama, çekme, sertleşme, tozuma, kırılganlaşma ve mantar oluşumu şeklinde kendini gösterir.
Ahşap eserler üzerinde nemin etkileri: Ahşap eserlerde nem, şişme, yumuşama, çekme, çatlama, boyutsal değişim, dönme, deformasyon, çatlama, tuzlanma, yarılma, böceklenme ve mantar oluşumuna neden olur.
Kemik eserler üzerinde nemin etkileri: Nem, kemik eserlerde, şişme, ayrışma, kırılganlaşma, dönme, çatlama, ayrışma, tozuma, tuzlanma, mantar oluşumuna neden olur.
Resimler üzerinde nemin etkileri: Resimler üzerinde nem, çekme, kabarma, kalkma, ayrılma, kavlanma, boyanın büzülmesi, mantar oluşumu ve solmanın artmasına neden olur.
-SORALIM!-
Müze teşhirinde, eserin cinsine göre önerilen sıcaklık, ışık ve bağıl nem değerleri farklılık gösterir. Peki, açıldığı günden bugüne ciddi anlamda ‘rutubet’ sorunu yaşayan ve çatısından zeminine ‘yağmurlu zamanlarda’ yaşadığı sızıntıları önleyemeyen Hatay Arkeoloji Müzesi, bahse konu ‘nem değerleri’ için ne yapıyor? Sergilenen eserlere yönelik sıcaklık, ışık ve bağıl nem değerlerini nasıl kontrol altında tutuyor?
Tüm bu soruları, Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Arkeoloji Ana Bilim Dalı’na sunulan bir Yüksek Tez çalışması kapsamında hazırlanan bir çalışmadan derlediğimiz bilgiler ışığında soruyoruz. Cevap mı? Bekliyoruz! Ama beklediğimiz asıl şey, çözüm! -Tamer Yazar-