Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Hatay’dan Kilis’e,

Hangi şehirden ne kadar

Hangi şehirden ne kadar insan?

Suriye’nin kuzeyinde oluşturulması hedeflenen güvenli bölgeye gönderilmesi planlanan yüzbinlerce Suriyeli sığınmacının hangi şehirlerden ne kadar insanı kapsadığı henüz net değil. Bu arada Türkiye ile Şam Yönetimi arasında politika değişikliğine gidilebileceğini söyleyenlerin sayısındaki artış ise dikkat çekiyor.

Ankara’nın ev sahipliğinde; Türkiye, Rusya Federasyonu ve İran’ın oluşturduğu Astana formatında beşincisi düzenlenen “Üçlü Zirve”nin İdlib’de yaşanan krizin boyutuna kattığı açılım yakından izlenirken, Hatay’ın sınır hattı boyunca uzanan yüzbinlerin göç hikâyesine dair en net tespit Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye sınırında bir trajediye izin verilmeyeceğinin altını bir kez daha çizdi.
-NE OLUR?-
Ankara’nın net tavrı bu olsa da, sınırın biriktirdiği trajedinin boyutu, yaklaşan kış öncesinde ciddiyetini korumayı sürdürüyor. Tam da bu noktada bir değerlendirme yapan Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mesut Hakkı Caşın, Ankara ve Şam başlıklarında olası bir politika değişime işaret ediyor…
“Türkiye, bu mültecileri almayacağını ifade etti. Bir kere, üç devletin; egemenlik, toprak bütünlüğü ve terörle mücadelenin altını çizmesi zirvede çıkan önemli mesajlardı. Fırat’ın doğusunun dörtte biri terör kontrolünde olduğunu görüyoruz. Burada bir uzlaşı olmasına rağmen, Suriye, bence siyasi çözümden şimdilik uzak. Çünkü Suriye toprakları, ABD ve PKK’nın işgali altında. Cumhurbaşkanının ortaya attığı yeni bir şey var. Hatay’dan Irak sınırına kadar yaklaşık 30 kilometre gibi bir güvenlik koridoru. Bu, Suriyelileri çadır hayatından kurtarmak için. Bu da demek oluyor ki, belki de yeni süreçte, Türkiye ile Şam arasında bir politika değişikliğine gidilebilir.”
-RAKAM NE?-
Türkiye’nin, haklı olarak göçten korktuğunu söyleyen İstanbul Kültür Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Köni de benzer bir tespitte dururken, “Zirvede, İdlib’te tampon bölge oluşturulması ile ilgili bir çözüm boyutu kabul edilmiş gibi görünüyor. Türkiye, belki de Suriye’nin kuzeyinde tampon bir alan kurup, sığınmacıları oraya yerleştirebilir” değerlendirmesinde bulunuyor. Burada ise daha başka sorular gündeme geliyor. Mesela; “bahse konu güvenli bölgeye gidecek Suriyeli sığınmacılar hangi şehirlerden seçilecek, nasıl bir tasnif süreci yaşanacak, gönderimler isteğe bağlı mı olacak”, gibi…
-VETO-
Yaşananların Birleşmiş Milletler boyutunda ise önceki gün İdlib tartışması yer aldı. Suriye’nin kuzeybatısında, Rusya destekli Suriye ordusu ile radikal-cihatçı silahlı muhalifler arasında çatışmalara son verilmesi için BM Güvenlik Konseyi’ndeki (BMGK) son diplomatik girişimlerden bir kez daha sonuç alınamadı. Almanya, Belçika ve Kuveyt’in tasarısında, bölgede Nisan ayı sonunda başlatılan ve Rusya’nın havadan desteklediği rejim operasyonları nedeniyle 500 bine yakın sivilin evlerini terk etmek zorunda kaldığına dikkat çekilerek, İdlib’deki çatışmaların devam etmesi durumunda, yüzyılın en büyük insani krizinin yaşanabileceği uyarısında bulunuldu.
-BAKAN’DAN!-
400 bini aşkın sığınmacının adresi konumundaki Hatay’ı ilgilendiren bir diğer açıklama ise İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dan geldi. Bakan Soylu, Türkiye’de geçici koruma statüsüyle bulunan Suriyeli sayısının 3 milyon 600 bini aştığını açıkladı. Geçici koruma statüsündeki Suriyelilerin, ilkokuldaki okullaşma oranının yüzde 96,3 olduğunu belirten Soylu, bu oranın, mülteciler için dünya genelinde yüzde 61 seviyesinde olduğuna işaret etti. Yakalanan (Hatay’ın Suriye sınırında da sıklıkla yaşanan) düzensiz göçmen sayısındaki artışa da dikkat çeken Bakan Soylu, 2018 genelinde 268 bin düzensiz göçmen yakalanırken, bu yılki sayının şimdiden 270 bini aştığını kaydetti.
Türkiye’nin, düzenli göç yönetimindeki “geri göndermeme” ilkesine sadık olduğunu da vurgulayan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonlarıyla oluşturulan “güvenli” bölgeye şimdiye kadar 354 bin Suriyelinin gönüllü olarak dönüş yaptığını da açıkladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya ve İran liderleri Vladimir Putin ve Hasan Ruhani ile Pazartesi günü Ankara’da gerçekleştirilen üçlü zirve sonrası yaptığı açıklamada Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatlarıyla oluşturulan alana işaretle “sadece dört bin kilometrekarelik alana 360 bin mültecinin geri döndüğünü, Deyrizor ve Rakka’ya kadar inebilmeleri durumunda, 3 milyonu aşkın sığınmacının geri dönebileceğini” söylemişti.
-ŞAM’A BAKIŞ!-
Ankara’nın, Esad Yönetimi ile masaya oturma ya da Şam’a bakış açısını değiştirme sinyalleri verdiğini söyleyenler artarken, resmi kurumsal ifadelerin yakından takip edilmesi gerektiğine de işarete ediliyor. Zira 2011’de Suriye’de başlayan iç çatışmaların ‘isyancı gruplar’ tarafında duran Ankara, politik tavrını, ‘Esad’ ismini ‘Esed’ olarak değiştirerek göstermişti. Buna dair tespite, sınırdaki yardım çalışmaları içinde yer alan ve güvenlik nedeniyle ismini vermeyen bir Suriyeli devam etsin…
“Ankara’nın ‘Esad’ demeye başlaması, yakın gibi! Ama şunu da söylemek gerekiyor ki, bugüne kadar destek alan muhalif gruplar da bu değişimi yakından izliyor ve bundan birçoğu memnun değil. Zira Ankara, başından beri Esad’sız bir Suriye vaadiyle ilerledi. Şimdi bundan dönüş olursa, arada kalanlar, muhalifler olacak. Şam ile anlaşan bir Ankara ise dün kadar dost görünmeyecektir. Bu açıdan, Ankara’nı ellerini başlayan bir diğer kısım da bu, izlediğim kadarıyla. Aslında Suriye konusunda garip bir şekilde müttefik kimlikleri arasında değişim yaşanıyor. Daha düne kadar karşı taraflardaki Ankara ve Tahran, bugün el sıkışıyor. Bu bile Ankara’nın Şam’a yakınlaştığının bir karşılığı. Siz sanıyor musunuz ki, Tahran, bu görüşmelerde Şam’dan mesaj getirmiyor ya da buradan Şam’a mesaj götürmüyor? Saf olmayın!” -Tamer Yazar-