Sorunları hallettik mi?
Yaşadıkları ‘sağlık sorunları’, yarattıkları ‘ekonomik sorunlar’, beraberinde taşıdıkları ‘sosyal sorunlar’ derken biriken ‘sorunlar listesi’ noktasında konuşan son kurum, Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu (AHEF) oldu ve Hatay gibi mülteci kalabalıklarını biriktiren şehirler için uyarılarını sıraladı.
Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu (AHEF), son yıllarda artan göç olaylarının sağlık alanındaki yansımalarından endişe duyduğunu açıkladı. Bulaşıcı hastalıklara vurgu yapılan açıklamada, istatistiklere yansımasa da sahada bazı hastalıklarda artış yaşandığı belirtildi. AHEF Yönetim Kurulu Başkanı Uzm. Dr. Erkut Coşkun, 2011 yılından (Suriye’deki iç çatışmaların başladığı tarihten bu yana) itibaren artan göç dalgasının sağlık alanında yarattığı tehditlere dikkat çekti.
Coşkun, Hatay ve diğer sınır illeri üzerinden geçip bulunduğu ilde kayıt yaptırmış ve kimlik kartı almış olan sığınmacıların böylece sağlık hizmeti hakkını elde ettiğini, ancak kayıt altına alınmamış çok sayıda sığınmacının, üstelik de olumsuz şartlarda yaşamlarını sürdürmeye çalıştığını da ifade etti.
Coşkun açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Resmi rakamlara göre 2016 yılı sonunda, geçici koruma altına alınan Suriyelilerin sayısı 2.834.441 olmuştur. Ancak kayıt altına alınmamış olanların sayısı hesaba katıldığında ülkemizdeki mülteci sayısının, resmi rakamlarla ifade edilenden çok daha fazla olduğu aşikardır. Kayıt altında olmayanların bağışıklık durumları, kronik hastalıkları vb. sağlık öyküleri hiçbir şekilde bilinmemektedir ki, bu da başlı başına bir sağlık sorununu beraberinde getirmektedir.”
Bugüne dek Suriye ve Iraklı sığınmacıların tedavileri kapsamında 953.466 ameliyat gerçekleştirildi, 1.143.393 yatan hasta olduğu ve 5.919.750 poliklinik hizmeti verildiği kayıtlara geçti. 224.750 Suriyeli bebek, gözlerini Türk topraklarında açtı. Bu hizmetlerin hepsi ücretsiz olarak sunuldu ve sunulmaya devam ediyor. Barınma merkezlerinde kalan göçmenlerin değil, tıbbi açıdan yeterince kontrol altına alınamayan, serbestçe dolaşan göçmenlerin sağlık riski yarattığına dikkat çeken Coşkun, şöyle konuştu:
-RİSK VAR-
“Sağlık Bakanlığımız, her ne kadar göçmen sağlık merkezleri kursa da denetim ve koruyucu sağlık hizmetleri yönünden alınan idari ve tıbbi tedbirler yeterli olamamaktadır. Kayıt altına alınmamış mülteciler, aşılama gibi birinci basamak koruyucu hizmetleri almadan ülkeye yayılmıştır. Bu da toplum sağlığı açısından risk demektir. Sağlık çalışanlarının büyük özverisiyle bebek ve çocuk aşılamalarında bir yol kat edilmişse de özelikle erişkinler açısından bakıldığında bağışıklama nerdeyse sıfır düzeyindedir. Bu da önümüzdeki yıllarda verem, kızamık gibi, ülkemizde aile hekimliğinin uygulaması ile dünya standartlarına gerileyen hastalık görülme oranlarında, ters bir ivme hareketine sebebiyet verecektir. Henüz istatistiklere yansımasa da meslektaşlarımızın sahadaki gözlemleri bu durumu doğrular niteliktedir.”
Yine bölgesel anlamda ülkemizden daha sık oranda göçmenlerde bulunan şark çıbanı, el ayak ağız hastalığı gibi bazı enfeksiyon hastalıklarının görülme sıklıklarının da giderek arttığını vurgulayan Coşkun, bundan 5 yıl öncesinde, bahsi geçen hastalıklar yılda belki onlar ya da yüzler ile ifade edilirken, şimdi binler ile ifade edildiğini dile getirdi.
-SURİYELİLERLE EVLİLİKLER-
“Bizi bekleyen bir diğer tehlike de genetik yolla geçiş gösteren hastalıklarda meydana gelebilecek artışlardır” diyen Dr. Coşkun, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu durum özellikle Suriyeli kadınlarla yapılan evliliklerin artması sonucu, bu kişilerin yeterli tıbbi öykülerinin bilinmemesi neticesinde hastalık yükünü taşımalarıyla ortaya çıkacaktır.”
Savaşın post travmatik stres bozukluklarına, bunun da toplumsal çatışmalara yol açabildiğini aktaran Coşkun’un bu konuda AHEF olarak önerilerini şöyle sıraladı:
-Tüm göçmenler kontrol altına alınmalı,
-Aşılamaları tamamlanmalı,
-Yeterli beslenme ve hijyen koşulları altında yaşamalarını sağlayacak tedbirler arttırılmalı,
-Fiziksel rehabilitasyonun yanı sıra, psikososyal destek hizmetlerinin verilmesi; ebeveynsiz çocukların ve engellilerin tespiti; çocuk yuvaları ve kadın korunma evlerinin sayılarının arttırılması sağlanmalı,
-Adolesan gebelik, çocuk işçi, istismar gibi çocukları fiziki ve ruhsal açıdan çöküntüye götürecek sorunların önlenmesine yönelik tedbirler alınmalıdır.
-Tamer Yazar-