Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Neval Oğan Balkız

HATAY’IN AYAĞA KALKMASI , KAMUCU BÜTÜNSEL DESTEKLER ve MÜCBİR SEBEP UYGULAMASININ UZATILMASI ZORUNLULUĞU!

Antakya! insanlık tarihinin sürekliliğinin coğrafyası. Birbirine eklemlenen çağların, aktarılan hikayelerin, peşine düşülen efsanelerin, yerleşik belleklerin ortak hafızası. Bin yıllar önce, insanlığın bir geleceğinin var olacağına duyulan umudun kanıtı! 6/20 Şubat depremleri sonrasında bu umut, yeniden yeşererek, kendini var etmeye çalışıyor!

Depremler sonrasında en büyük can kaybı ve yıkımı yaşayan kent olan Hatay’da, özellikle Antakya, Samandağ, Defne, İskenderun, Arsuz, Kırıkhan ilçelerinde tam anlamıyla bölgesel bir çöküş gerçekleşti. Binlerce insan yaşamını yitirdi, binlerce kişi sakat kaldı, insanlar evlerini, sermayelerini, işyerlerini, makine ve üretim araçlarını, donanımlarını, tüm ekonomik üretim değerlerini ve gücünü kaybetti. Kentin yüzde sekseni yok oldu, üretim yapısı derinden etkilendi. 103 saniyede 24 bin 147 insanın öldü, kent nüfusu 141 bin 403 azaldı, 89 bin 25 bina kullanılamaz hale geldi, 13 bin 517 bina yıkıldı, 12 hastane işlevsiz hale geldi. Halen 217 konteyner kentte 177 bin insan yaşamaya çalışıyor!

Bu süreçte yurttaşlar, diğer deprem bölgelerinde olduğu üzere ama daha belirgin olarak Hatay öznelinde, merkezi ve yerel idarelerin deprem sırasında ve sonrasındaki tüm süreçlerde sergiledikleri ihmal ve eksikliklerin, önlem ve müdahale, arama ve kurtarma eylem ve işlemlerindeki gecikmelerin, yetersizliklerin, hazırlıksızlığın, koordinasyonsuzluğun, doğa olayı depremi tüm halk kesimleri için nasıl ölümcül bir yıkıma dönüştürdüğünü gördü, siyasal ayrımcılığı yaşadı.
Geldiğimiz noktada, 2022 yılı vergi rakamlarına göre Türkiye’nin en çok vergi veren 6‘ıncı, 2023 yılında 9’uncu kenti olan Hatay; TÜİK’in 14.08.2024 tarihinde açıklamış olduğu “2023 İç Göç İstatistiklerine” göre deprem sonrasında, 164 bin 247 kişi ile ülke bazında en çok göç veren üçüncü, deprem yaşayan kentler arasında birinci sırada yer aldı!

HATAY HALA DEPREMDE!

Deprem üzerinden geçen on sekiz aylık süreçte halen;
-kişisel/toplumsal güvenlik sorunu, güvenli ve sağlıklı, kalıcı barınma olanaklarının sağlanması, yetersiz temiz su ve suya erişim sorunları, sağlıklı ve yeterli gıda temini ve sürdürülebilirliği,
-doktor, hastane, aile sağlık merkezi ve ilgili alt yapısıyla sağlık hakkına erişim sorunu; ( 12 hastane işlevsiz hale geldi, 56 ASM yıkıldı, 63’ü hekim öldü, birinci basamak sağlık hizmeti kamu binalarında yürütülmez oldu, iktidar, birinci basamak sağlık hizmetlerini öncelikli görmüyor .Aile hekimlerinin maaşları yarı yarıya düştü. Aile hekimliği kadroları boş kaldı.İl müdürlüğü haziran rakamlarına göre 26 kişilik kadro açığı var, yalnızca bir bavuru yapılmış, Temmuz ayında ise boş kontenjan sayısı 41 olmuş! ASM lerin hizmet vermesi gereken nüfus 60 bin.Hekimler istifaya ve göçe zorlanıyor. Tıp fakülteleri hastanelerinin plastik cerrahi, göğüs cerrahisi, tıbbi onkoloji bölümleri hoca ve asistan hekim yokluğundan kapanmış durumda.(TTB ve SES’in Deperm 18.Ay Raporundan)
-“ÇED gerekli değildir” kararlarıyla açılma izni verilen 54 adet taş ve iki adet maden ocağının yaratacağı patlama gürültüleri, milyonlarca metreküp toz ve yeraltı suyu kayıplarına, şehir içinde yerleşim yerleri arasında, okul binalarının, su kaynaklarının yakınına keyfi olarak kurulan beton santrallerinin yaratacağı toz ve hava kirliliğinin neden olduğu ve olacağı çok boyutlu sağlık sorunları,
-Çocukların güvenliğini tehdit eden ağır koşullar, ebeveyn ölümleri, çocukların refakatsiz kalması, ailelerinden ayrı düşmeleri ile istismar ve ihmale maruz kalma risklerinin ciddi oranda artması,
-Derinleşen yoksulluğun, ekonomik ve sosyal eşitsizliğin yarattığı koşullarda, çocuk işçiliğinin artması ve eğitim hakkına erişimin engellenmesi,
-deprem dirençli yapılaşmanın gerektirdiği mikro bölgeleme ve statik, jeofizik ölçümler yapılmadan girişilen “ihaleci inşaat” mantığının yarattığı yaşamsal tehlikelere, evlerinizi “devlet olarak biz inşa edeceğiz” söyleminden, “biz para verelim vatandaş kendisi inşa etsin” söylemine evrilen, şimdi ise (6306 sayılı “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanuna aykırı şekilde) bütünüyle şeffaf olmayan, keyfi kararlarla verilen “rezerv alan” ilanlarıyla insanların mülkiyet haklarını ihlal eden, “mülksüzleştirme” tedirginliği yaratan, hukuken belirsiz ve şeffaf olmayan süreçlerin derinleştirdiği barınma krizi,
-kültürel doku ve mirasın korunması, kentin tarihsel kültürel sosyolojik hafızasının korunması,
– sanayicinin, esnafın, üreticinin çiftçinin, hizmet sektörünün giderek derinleşen mali ve finans sorunları,
9 Eylül’de başlayacağı belirtilen eğitim öğretim döneminde, sorunları çözülmüş, yapısal güvenliği sağlanmış yeterli sayıda okulun hazırlanması,
– halkın artan travma ve stres ile baş etmesini sağlayacak olanakların yaratılması,
-“kayıtlı oldukları yerde bulunamayan” 730 bin Sureyeli’nin tartışma yarattığı koşullarda, başta Suriyeli’ler olmak üzere göçmen deposu haline getirilen kentin bozulan sosyal, kültürel dengesinin yarattığı tedirginlik, güvensizlik koşulları,
-Deprem sonrası süreçte; tarım alanları, orman arazileri, zeytinliklerin yaygın şekilde, hukuka aykırı olarak, imara açılması, talan edilmesi gibi, çok yönlü, çok boyutlu yaşamsal sorunlar ile karşı karşıya bulunuyor.

Hatay halkı, bu koşullara rağmen, yaşamı kurmaya, üretmeye dirençle devam ediyor! Hatay, deprem koşulllarında da, 2023 yılı ülke vergi sıralamasında en çok vergi veren 9’uncu şehir olma kapasitesini gösterebiliyor!

HATAY HALKI NE İSTİYOR?

HATAY HALKI; imarı, kent planlaması, tarihi, kültür ve sanat dokusu, sağlık, eğitim, çevre ve halk sağlığı, ulaşım, tarım, ticaret, sanayi teknolojisi ile engellisi, yaşlısı, kadını ile yaşanılır, insan merkezli, kentin oluşturduğu ortak değerden herkesin ayrımsız yararlanacağı bir şehir, (özellikle yıkım gören Antakya, İskenderun, Kırıkhan, Arsuz, Samandağ, Defne’si ile) bir Hatay’ın adım adım kurulmasını istiyor!

Bunun gerçekleşebilmesi ancak, deprem ve sonrası tüm koşullar, bağlantılı sorunlar ve bağlantılı tüm konularda kamucu somut talepler ve faaliyet programları üretmeye öncelikle uygulamaya bağlı.

BUNU BAŞARMAK, ŞEHRİ AYAĞA KALDIRMAK, YENİDEN YAŞAMI ÖRGÜTLEMEK ANCAK, MERKEZİ VE YEREL YÖNETİMLERİN KAMUCU YAKLAŞIMLA, BÜTÜNSEL BİR PROGRAM ÇERÇEVESİNDE, ZAMAN, MALİYET, ÖNCELİK ANALİZLERİ EKSİKSİZ BELİRLENMİŞ, LİYAKATLİ KADROLARIN YÜRÜTECEĞİ, ŞEFFAF, DENETLENEBİLİR, HALKIN BİLGİ VE KATILIMININ SAĞLANDIĞI BİR SÜREÇ İLE GERÇEKLEŞEBİLİR.

HATAY HALKI DESTEK BEKLİYOR!

Bu kapsamda Hatay halkı, yukarıda sayılan yaşamsal ihtiyaç ve sorunların giderileceği koşulların yaratılması, yaşam koşullarının sağlıklı hale getirilmesi ve iyileştirilmesini;

-sanayinin, küçük sanayinin, ticaret, turizm, KOBİ, hizmet sektörü ve tarımsal faaliyetler desteklenerek, üretimin sürdürülmesi koşullarının kalıcı olarak oluşturulmasını, (İçişleri Bakanlığı Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığı tarafından, 3.4.2023 tarihinde Hatay dahil 10 il, 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlere ve Yapılacak Yardımlara Dair Kanunun 2.maddesi kapsamında “genel hayata etkili afet bölgesi” ilan edilmişti.
Bu kapsamda, 6 Şubat depremine ilişkin olarak, 14.07.2023 tarihinde 7269 sayılı Kanuna, Geçici 27. madde eklendi ve beş fıkra halinde, Hatay’ın da dahil olduğu “genel hayata etkili afet bölgelerinde”, yurttaşların yararlanacağı hak sahipliği, inşaat yapımı, kredi, hibe, yerinde dönüşüm için koşullar ve tebligat usulü düzenledi.
Ancak,7269 sayılı kanun ve bu kanun gereğince çıkarılmış olan “Afet Harcamaları Yönetmeliği” hükümleri, deprem sırasında ve sonrasında, yurttaşın yaşamını ve haklarını etkin, hızlı, kalıcı şekilde koruma ve kamunun afet yönetiminin gerektirdiği önlemler uygulanmadı)

-sektörlerin desteklenmesini, ucuz kredi, belli sürelerle vergi muafiyeti, arazi, yatırım ve ihracat teşviki gibi destekler sağlanmasını vergi, prim harçların ,-olağan koşullar sağlanana kadar-ertelenmesini, üretimin ve istihdamın sürdürülür hale gelmesini istiyor ve bekliyor! (Bu koşullarda söz konusu beklentinin karşılanması; istihdamın sürdürülmesi, kentin yeniden oluşumu ve ayağa kalkması, halkın olağan yaşam koşullarına kavuşması açısından yaşamsal önem ve önceliktedir. Bu bakımdan sektörel bazda vergi ve prim muafiyeti sağlayan “Mücbir Sebep” halinin koşulların gerektirdiği kadar uzatılması, en az üç yıl) zorunludur. 31Agustos tarihinde sona erdirilmesi, on bir ilde yaşanan deprem ile yaklaşık olarak ulusal gelirimizin yüzde 20-25’ine denk gelen üretim değer ve gücü kaybedildiği düşünüldüğünde, mücbir sebep uygulanmasına son verilmesi, Hatay’ın ve diğer deprem kentlerinin yıkımını sürekli kılma sonucunu yaratacaktır.)

-Çiftçi ve köylüye mazot, tohum gübre, damızlık hayvan, ürün desteği ve karşılıksız destek ödemesi yapılmasını, üretimi ve üreticiyi koruyan kamucu tarım politikalarının belirlenmesini, yönetimlerde liyakatlı kadroların olmasını, yerel ürünlerin ülke pazarlarına taşınmasını, tarım alanlarının ekilmesinin bir şekilde sağlanmasını ve hayvan varlığının korunmasını,
-topraklarının, ovalarının, meralarının, zeytinliklerinin, dikili arazilerinin, üretim alanlarımızı ödünsüz koruyan arazi kullanım planları yapılmasını,
-girdi maliyetlerini düşürüp, destek miktarlarını artırarak ve zamanında ödeyerek, alım fiyatlarını maliyet üzerinde vererek, uzun vadeli tarımsal üretim planlamasının yaşama geçirilmesini,
-kuraklığı da dikkate alarak, sulama planlaması yapılmasını,
-tarımsal ARGE yatırımlarının arttırılmasını,
-iş gücü potansiyelini değerlendirecek eğitim ve istihdam planlamasının yaşama geçirilmesini,
– tarımsal KİT’ler yeniden yapılandırılmasını, üreticiyi özel sektörün insafına bırakmayan, kamucu bir düzenleme ve yapının oluşturulmasını,
– gıda tedariklerinin üretici ve tüketici kooperatifleri üzerinden gerçekleşmesini, üreticinin kar ederken tüketicinin ucuz, yeterli, sağlıklı gıdaya erişmesinin sağlanmasını istiyor ve bekliyor!

Bunu gerçekleştirmek, kenti ayağa kaldırmak, devletin, iktidarın, kamu/ özel tüm kurum ve kuruluşların ödevi, tüm ülkenin, toplumun her kesiminin sorumluluğu ve sorundur!

Hukukçu -AKADEMİSYEN/Depremzede

 

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER