Suriye sınırının sıfır noktasında!
2011’de ülke içinde başlayan çatışmalarla beraber, Suriye iç savaşından kaçan milyonlarca kişi, komşu ülkelerin sınırlarına, güvenli bölgelere doğru harekete geçmiş ve bu göç hareketi, 22.5 milyon Suriyeliden 13 milyonunun yer değiştirmesine sebep olmuştu.
Suriye’deki iç savaşın yarattığı göç dalgası Hatay üzerinden ilk sığınmacı geçişlere sahne olurken, dönemin Başbakanlık koltuğunda oturan isim, bugünün Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’ydu. Geçtiğimiz günlerde verdiği bir röportaj sırasında kendisine yöneltilen, “İktidar, çözüm olarak Suriye’nin kuzeyinde ev yapacağını ve 1 milyon sığınmacının gönderileceğini açıkladı. Buna ne diyorsunuz? Doğru bir yöntem mi? ‘Eğer mülteci sayısı 100 bini geçerse, onları Suriye içinde barındırabilmeliyiz. BM, kamplar kurabilir’ demiştiniz zamanında…” sorusunu cevaplandıran Davutoğlu, şunları söyledi:
“Ben, 2011-2012 başlarında dedim ki; Suriye’de ‘güvenli bölge’ ilan edilsin ve orada kamplar kuralım, Türkiye’ye gelen misafirleri biz orada göğüsleyelim. Bunu yapamadılar! Sonrasında bunu yapmak istediler, ama o zaman da gecikildi.
Türkiye’ye gelen mültecileri tekrar oraya gönderecekseniz, burada iki sıkıntı var. Bir kere, ciddi bir maliyet var! Kentler kuracaksınız ve orada ne kadar kalacakları belli değil. İkincisi ve daha önemlisi de Suriye’den gelenler evine, bağına, bahçesine değil, bir kampa dönecek. O kampın masraflarını kim karşılayacak? Bu, kimin üzerine yük olacak? Türkiye’nin, bu kadar masrafı tek başına göğüslemesi doğru da değil! Buraya enerji harcanmaktansa, 18 Aralık 2015 tarihli Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararı’nın üzerine gidilmeli. Birleşmiş Milletler ve Birleşmiş Milletler Mülteciler Konseyi’ne bu kararın uygulanmasını ve geçiş hükümeti üzerinden, Türkiye, diplomatik girişimlerde bulunmalı.”
-HATAY’DA DURUM!-
DW Türkçe’den Felat Bozarslan’ın haberine göre, göçün en çok etkilediği ülke, Suriye ile 877 kilometre sınırı olan Türkiye, Türkiye’de Hatay, Hatay’da ise sınırın sıfır noktasındaki Reyhanlı ilçesi oldu. Cilvegözü Sınır Kapısı’na yakın bir mesafede bulunan Reyhanlı, o günden beri, sığınmacılarla ilgili yaşanan her tartışmanın odak noktasında yer aldı. Peki, Suriye iç savaşının üzerinden geçen 11 yılda Reyhanlı’da ne değişti?
-RAKAMLAR!-
Suriye iç savaşıyla başlayan göçü ilk karşılayan yerleşim yerlerinden biri, sınırın sıfır noktasında olan Reyhanlı ilçesiydi. Bu nedenle de sığınmacılar, Türkiye’ye girer girmez, ilk buldukları yer olan bu küçük ilçeye yerleşti. Yaklaşık 100 bin yerel nüfusu olan Reyhanlı’da resmi olmayan rakamlara göre, 135 bin civarında sığınmacı yaşıyor. Bazı kamu kurumları, sayının son zamanlarda 70 binlere kadar düştüğünü belirtiyor. Ancak buna dair resmi bir kanıt yok.
Hem Reyhanlı’nın küçük bir ilçe olması, hem de sayılarının fazlalığı nedeniyle, Suriyeli sığınmacılar, burada daha görünür durumdalar. Reyhanlı Çarşısı’nda daha fazla yerel kıyafetli insan ve daha fazla Arapça tabela görmek mümkün. Ancak hem yerel halk, hem de sığınmacılar, hallerinden memnun gibi görünüyor. Bu sorunsuz yaşamın önemli sebeplerinden birinin de akrabalık ilişkileri olduğu sıkça dile getiriliyor.
Basit sorunlar yaşasalar da, toplumda, sığınmacılara karşı bir rahatsızlık göze çarpmıyor. Ama genç kesime yönelik hoşnutsuzluk burada da sürekli ifade ediliyor. Burada yaşayan insanlarla Suriyeli sığınmacılar arasında, giyim ve gündelik yaşam dışında, neredeyse hiç kültür farkı yok.
-TİCARİ YAŞAM!-
Reyhanlı’ya yerleşen Suriyeli sığınmacıların önemli bir kısmı, gündelik işlerde çalışıyor. Ancak sermaye getirip burada esnaflık yapan, işyeri açanlar da var. Toplam 11 bin esnafın bulunduğu ilçede kayıtlı bir şekilde çalışan Suriyeli esnaf sayısı, 490 civarında. Kayıtlı olmayanlar da var. Ancak bu sayının çok fazla olmadığı belirtiliyor.
Göçten önce işleri kötü gittiği için iflas etmek üzere olan 55 yıllık konfeksiyoncu Bedir Koca, onların yaptığı alışveriş sayesinde işlerini düzeltmiş. Suriyelilerin bir zararı olmadığını, aksine faydası olduğunu ifade eden Koca’ya göre, savaş bitince önemli bir kısmı zaten geri dönecek:
“Bize bir zararları yok. Çok cana yakın insanlar. Bize çok yardımları oldu. İlk geldiklerinde çok para kazandık. Evlerimizi kiraya verdik, alışveriş yaptık onlarla. Kazandığını yiyen, güzel yaşamayı seven insanlar. Onlar olmasa, ben çoktan iflas etmiştim. gitmelerini istemiyorum, ama savaş bitince gidecekler.”
-AİLE GİBİYİZ!-
Reyhanlı merkezindeki Atatürk Caddesi’nde gezerken, vitrininde çeşit çeşit tatlıların olduğu bir işyeri dikkat çekiyor. Camdaki “Tatlıcı Al Nasır” yazısından, buranın bir Suriyeliye ait olduğunu anlamak zor değil. İşyeri sahibi Faris Nasır, savaştan önce de Halep’te tatlıcılık yapıyormuş. 2011 yılında başlayan savaşın kısa sürede biteceğini düşünmüş. Ancak 9 yıl önce Halep’teki ev ve işyerleri bombardımanda yıkılınca, eşini ve üç çocuğunu alarak yollara düşmüş. Reyhanlı’ya gelince de bu işyerini açmış. Ona göre, Reyhanlı ve Halep arasında hiçbir fark yok. Geldiklerinde, iyi karşılandıklarını ve yerel halkla ilişkilerinin hep iyi olduğunu söyleyen Nasır, Türkiye’de sadece kardeşlik gördüklerini düşünüyor:
“Burası, bizim ülkemiz gibi oldu. Bugüne kadar kimse beni rahatsız etmedi. Burada düzgün yaşayan hiç kimse sorun yaşamaz. Ben, çok güzel yaşadım. Aynı apartmandaki komşularımızla, esnaflarla aile gibi olduk. Çocuklarım, 10 yaşına geldiler. Ne okulda, ne sosyal çevrelerinde bir kötülük görmediler. Savaş biterse, burada kalmayı düşünüyorum. Çünkü işimi kurdum, hayatımı kurdum. Ziyarete giderim, ama tercihim olursa da burada kalmak istiyorum.”
Reyhanlı’da da tıpkı Hatay’ın diğer ilçelerinde olduğu gibi, sığınmacıların gitmesini isteyenler de var, kalmalarını isteyen de. Temel sorun ise değişmiyor! Uyum politikalarının yetersizliği…
Tamer Yazar