Soçi’deki Erdoğan-Putin görüşmesinde, iki liderin sadece tercümanlarının katıldığı 2 saat 50 dakikalık baş başa görüşmesinde Suriye’nin İdlib kenti de masaya yatırılan konulardan biri olurken, çözüm için hangi seçenekte karar kılındığı merak konusu!
Ankara ve Moskova’nın ‘Suriye’ sıcak gündemiyle Soçi’de buluştuğu toplantı, İdlib’e yönelik olası askeri operasyon seçeneklerinin konuşulduğu bir döneme denk geldi. Türkiye ile Rusya’nın “gerginliği azaltma bölgesi” olarak ilan ettiği İdlib’de, muhalif gruplar yanı sıra, başta Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) olmak üzere çok sayıda radikal İslamcı grup olması ve Ankara’nın da bu grupları halen bölgeden çıkartamamış olması, Ankara ile Moskova arasındaki İdlib sorununun büyümesinde temel neden olarak görülüyor.
Rusya’nın Soçi kentinde bu kapsamda bir araya gelen Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in ortak bir açıklama yapmaması ise iki ülke ilişkilerindeki sorunların derinleştiğinin bir işareti olarak algılandı. Özellikle Suriye konusunda bir işbirliği mesajı verilmemesi, Rusya’nın, radikal İslamcı grupları çıkarmak için Şam’a bağlı güçlerle birlikte İdlib’e kapsamlı bir operasyon düzenleyeceği beklentisini de artırdı. Bu ise olası ‘göç’ dalgası senaryolarını bir kez daha Ankara’nın tozlu raflarından indirdi.
-SÖYLENEN!-
Ankara ve Moskova arasındaki Soçi görüşmesini merakla ve yakından izleyenlerin önemli bir bölümü de Antakya’daki Suriyeliler. Konuya ilişkin konuşan, ancak güvenlik sebebiyle ismini vermek istemeyen bir Suriyelinin değerlendirmesi şöyle:
“Hep dediğimiz gibi, döndük dolaştık, İdlib’e geldik! Aslında ne Ankara, ne Moskova, ne de Şam, bir türlü İdlib’den çıkamadı, orada sıkışıp kalanlar gibi. Çünkü oradakiler sadece çatışmalardan kaçan siviller olsaydı, ne sorun kalırdı, ne de bu kadar tartışma yaşanırdı. Ağır silahları olan silahlı gruplar (Heyet Tahrir el-Şam-HTŞ), bugün İdlib’i bir savaş alanına çevirecek kadar hazırlık yapmış durumda. Oradaki sivilleri de kalkan olarak kullanacak, bu kesin! Aynı, Hamas’ın, Gazze’nin sivil yerleşim bölgeleri içinden İsrail’e füze göndermesi gibi. Olan, yine sivillere olacak!
Bu insanlar (Heyet Tahrir el-Şam-HTŞ), teslim olmayacak. Ya bir başka yere gitmelerine izin verilecek, ki öyle de görünüyor… Ya da büyük bir savaş patlak verecek burada ve kaçacak on binlerce sivili de kimse durduramayacak, sınırdaki, duvarlar bile!
Açıkçası, Moskova’nın bu kadar keyifle ayrıldığı bir toplantı, hayra alamet değil! İdlib’i sıcak günler bekliyor!”
-HTŞ VE İDLİB!-
2018 senesinde Resmi Gazete’de yayımlanan bir karara göre, Türkiye, Suriye’deki Heyet Tahrir Şam örgütünü, daha önce kara listeye aldığı El Nusra’nın güncel hali olarak, yani terör örgütü kabul etti. Kararda, “DEAŞ ve El Kaide bağlantılı tüzel kişi, kuruluş ve organizasyonlar” başlıklı bölümde yer alan El Nusra adının, Heyet Tahrir Şam’ı da kapsayacak şekilde güncellendiği belirtildi.
Heyet Tahrir Şam, Rusya destekli Suriye ordusunun kapsamlı bir operasyona hazırlandığı, Türkiye sınırındaki 3 milyon nüfuslu İdlib vilayetinin yüzde 60’ını kontrol ediyor. Türkiye, Heyet Tahrir Şam ve diğer silahlı gruplar nedeniyle İdlib’e bir operasyon düzenlenmesi durumunda, ülkeye gelecek mülteci sayısının artacağı endişesiyle bölgede askeri bir harekâta karşı çıkıyor.
Birleşmiş Milletler’e göre, İdlib’de düzenlenecek geniş çaplı bir harekât, hâlihazırda yaklaşık 4 milyonluk nüfusun yarısının yerinden edildiği vilayette yüzbinlerce kişinin daha evlerinden olması anlamına gelebilir. Vilayette bulunan birçok kişi, ülkenin çeşitli yerlerindeki diğer çatışmalardan kaçanlardan oluşurken, aralarında, Şam rejimi ile muhalifler arasında yapılan tahliye anlaşmaları sonucu bölgeye gelen binlerce savaşçı da bulunuyor.
Olası bir askeri operasyonla hareketlenecek bir başka göç dalgası içerisinde, bu savaşçıların Türkiye’ye kaçabileceği endişesi de bir başka risk unsuru olarak Ankara’nın gündeminde. -Tamer Yazar-