Antakya ve Defne’de açıklanan kura sonuçları ile hak sahipliği sürecini hukuki ve sosyal boyutlarıyla değerlendiren Av. Murat Hayzaran, “Herkese bir konut verildi” söyleminin, mülkiyet hakkının korunması açısından tek başına yeterli olmadığının sahada net biçimde görüldüğünü ifade etti.
Bir dönem belediye meclis üyeliği, Hatay Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekilliği ve CHP İl Başkanlığı görevlerinde de bulunan Av. Hayzaran, meselenin yalnızca bir daire teslimi olmadığını vurgulayarak, mülkiyetin ekonomik değeri, kullanım bütünlüğü ve kişinin yerleşik hayatının korunmasının esas alınması gerektiğine dikkat çekti.
Sahadan gelen şikâyetler dikkat çekiyor
Kura sonuçlarının açıklanmasının ardından hak sahiplerinden ve kamuoyundan gelen geri bildirimleri değerlendiren Av. Hayzaran, öne çıkan sorunları şöyle sıraladı:
* Hak sahiplerine, kendi parsellerinden ve fiilen yaşadıkları çevreden uzak alanlarda konut tahsis edilmesi,
* Uzun yıllardır ikamet edilen mahalle ve sosyal çevre dışındaki bölgelerde konut verilmesi,
* Daha önce üst veya orta katlarda konutu bulunan kişilere zemin ya da bodrum kat bağımsız bölümlerin tahsis edilmesi,
* Tahsis edilen konutların metrekare ve fiilî kullanım alanlarının önceki mülkiyetlere göre küçülmesi,
* Cephe, manzara ve konum gibi taşınmazın ekonomik değerini doğrudan etkileyen unsurlarda ciddi kayıplar yaşanması.
Bu başlıklarda yoğun şikâyetlerin kamuoyuna yansıdığını belirten Hayzaran, sürecin hukuki açıdan ciddi soru işaretleri barındırdığını ifade etti.
Yanıt bekleyen temel sorular
Av. Murat Hayzaran, kura ve tahsis sürecine ilişkin şu soruların **şeffaf ve denetlenebilir biçimde** açıklığa kavuşturulması gerektiğini vurguladı:
* Mülkiyet hakkı, yalnızca “herhangi bir konut” tahsis edilerek korunmuş sayılabilir mi?
* Konum, nitelik, metrekare ve ekonomik değer farklılıkları hangi nesnel kriterlere göre belirlendi?
* Kura yöntemi, eşitlik ve hakkaniyet ilkeleri bakımından hangi denetim mekanizmalarına tabi tutuldu?
* Aynı hukuki durumda bulunan hak sahipleri arasında oluşan değer farkları hangi hukuki gerekçelere dayanıyor?
* Ortaya çıkan değer kayıpları için telafi veya dengeleme mekanizmaları öngörüldü mü?
Bu soruların, idari işlemlerin **hukuki güvenlik ilkesine uygunluğu ve yargısal denetime elverişliliği** açısından zorunlu olduğunu belirtti.
Anayasa vurgusu: Mülkiyet z
Hayzaran, Anayasa’nın 35. maddesinin, mülkiyet hakkını yalnızca fiziki bir konut tahsisiyle sınırlamadığını; ekonomik değer ve fiilî kullanım bütünlüğün de kapsayacak şekilde güvence altına aldığını hatırlattı.
Bu çerçevede idarenin takdir yetkisinin;
**hukuki güvenlik, öngörülebilirlik, ölçülülük, kazanılmış hakların korunması ve eşitlik ilkeleriyle** sıkı biçimde sınırlandırıldığını ifade etti.
“İdare şeffaf ve denetlenebilir olmalı”
Av. Murat Hayzaran, idarenin kura ve tahsis süreçlerinde şu yükümlülüklere uyması gerektiğini belirtti:
* Önceden ilan edilmiş, şeffaf ve denetlenebilir tahsis kriterlerinin esas alınması,
* Ekonomik değer kayıplarını dikkate alan telafi ve dengeleme mekanizmalarının oluşturulması,
* Gerekçeli ve yargısal denetime açık idari işlemler tesis edilmesi,
* Kura öncesi ve sonrası sürecin yazılı ve görsel belgelerle kayıt altına alınması.
Bu yükümlülüklerin, hukuk devleti ilkesinin doğal bir sonucu olduğunu vurgulayan Hayzaran, aynı zamanda vatandaşın idareye duyduğu güvenin korunmasının da zorunlu olduğunun altını çizdi.

